English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ H ] / Happily

Happily traducir inglés

3,096 traducción paralela
Sınıf temsilcisi olarak teklifinizi kendim ve sınıf arkadaşlarım adına memnuniyetle kabul ettiğimizi bildirmek isterim.
As a representatI've, I'm pleased to inform you on behalf of myself and my classmates that we happily accept your proposal.
Yani onları görmenin hissetmenin hayatımda olmalarının bedeli akıl sağlığımsa bu memnuniyetle ödeyeceğim bir bedel.
So if you're telling me that the price of seeing them, feeling them of having them in my life, is my sanity? It's a price I will happily pay.
Hadi git ve karınla birlikte mutlu bir şekilde yaşa.
Go and live happily with both your wives.
Her şey mutlu son olduğuna göre neden damadımı benimsemiyorsun.
When everything's ending happily then why don't you adopt my son-in-law.
Sana kapım her zaman açık.
You are always welcome here. ♪ There was a point there I thought I might die happily.
Bu akşam seve seve canını alırdım.
I would happily kill tonight.
İtalyanlar'ın intikama duyduğu açlık engin olabilir Majesteleri. Lakin ne mutlu ki size İspanyollar'ın savaşa susamışlığı bu kadar engin sayılmaz.
The Italian appetite for vengeance may be boundless, Majesty, but happily for you the Spanish appetite for war is not.
Dostum Micheletto'nun bana dediğine göre birbirinizi, birbirinizden nefret edecek kadar iyi tanıyormuşsunuz.
I have been told by my friend Micheletto that you know each other well enough to happily hate each other.
Boş bir vaktinizde seve seve size nasıl yapıldığını gösteririm.
I will happily demonstrate at your Holiness's leisure.
Canı var ama ölümüne keyifle gidebilecek durumda.
He's at one with life yet willing to go happily to his own death.
Ben, Stefan ve Elena, mutlu mesut yaşarız. Kin tutmadan.
Me, Stefan and Elena live happily ever after, no grudges.
Memnuniyetle ama daha değil.
Happily. But not quite yet.
- Seve, seve.
- Happily.
Senin iyi takdirlerini yeniden almanın bu kadar kolay olduğunu bilseydim Tyler'ı çok uzun zaman önce patlatırdım ve sonsuza kadar mutlu yaşayabilirdik.
if i'd known it was this easy to get back in your good graces, I would have blown Tyler a long time ago, and we could have lived happily ever after.
- Memnuniyetle sıralayabilirim.
Which I will happily list for you.
Sonra evleneceğiz ve bu bardağı kıracağım ve onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine.
And then we're gonna get married, and I'm gonna smash this glass, and then we're gonna live happily ever after.
Dünyanın kanalizasyonlarında sörf yapacaktım! Ama senin için seve seve vazgeçtim.
I was going to surf the world's sewers, but I happily gave it up for you.
"Harold ve uzun süredir kayıp kardeşi Brian eski çalılıkların orada sonsuza kadar mutlu yaşadılar."
"So Harold and his long-lost brother Brian " lived happily afterwards in the old hedgerow beside the churchyard. "
Ve hiç olmadığı kadar mutlu yaşamak?
And live happily ever after?
Bunu yapmak zorundaydım, çünkü, o gün salonda Yüzbaşı Abrar seni görünce bu yırtıcı kuşu mutlaka tuzağa düşürmemiz gerekiyor dedi.
But I had to do this because of your drama at the ballroom that day... Captain Abrar saw you and said... this prey has happily walked to a trap.
Hayatta kalanlar, yiyecek, huzur ve düzen vaat eden bir lideri seve seve takip edecek.
Those who survive will happily follow a leader... who offers food, comfort and order.
Benicio onu kendi ülkesine götürmüş. 3 çocukları var en büyük oğulları Felipe dün gece o olaya tanık olana kadar küçük diktatörlüklerinde mutlu mesut yaşıyorlardı...
He brought her back with him to his home country. They have three kids, lived happily ever after in their little dictatorship, until last night, when according to their oldest son Felipe...
Ve sonu iyi bitmedi.
And it didn't end happily.
Hangi kız sonsuza kadar mutlu yaşamaya karşı koyabilir ki?
What girl could resist happily ever after?
Ama bu hükümeti indirmeyi kendine amaç edinmiş kaçık bir kızın ölmesi... Hayır. Senin gayri meşru piçini taşıyan kız artık aramızda değil mi?
But the disturbed girl who made it her life's mission to take down this administration, one who was happily, no, gleefully carrying your illegitimate bastard child, she's no longer with us?
Rufus'la mutlu bir evlilik yaptın.
You are... happily married to Rufus.
Zavallı B. Şimdi kalbinde kimin olduğunu ortaya çıkardığına göre sanırım bu günlüklerin devri sona erdi.
Poor B. Now that she's revealed what's in her heart, guess these diary's days are dead, along with her happily ever after.
- Memnuniyetle.
- Happily.
Ailenizi tekrar bir araya getireyim ki siz de sonsuza kadar mutlu yaşayabilesiniz.
To reunite your family, so you can live happily ever after.
Mutlu mesut yaşayacağımızı mı?
To live together happily ever after?
Ve, sonsuza dek mutlu yaşayacağız!
And, we'd all live happily ever after!
Eğer mangırım olsa, güle oynaya kendi dairemi alırım.
I'd happily buy my own pad, too, if I had the dough.
insanların aslında her zaman yaptıklarında mutlu olduklarına inan
believing that people actually give a fuck about what they're doing at any given moment as they happily hand over their lives.
Tüm bu yaşananlardan sonra Andrew ile mi yaşamak istiyorsun, çık git o zaman.
Here I am. You want to just live happily ever after with Andrew, walk away.
Son günlerimi mutlu bir şekilde yaşamama yetecek kadarı yeterli. Aynı senin de benden istediğin gibi.
Enough for me to live happily for the rest of my days, just like you wanted from me.
Herkes kazançlı çıkacak ve mutlu mesut yaşayacaklar.
Everybody wins, happily ever after, boo-yah.
it's gonna play wrong now sitting happily sitting so happily
♪ it's gonna play wrong ♪ ♪ now sitting happily ♪ ♪ sitting so happily ♪
Sonsuza dek mutlu yaşamış.
He lived happily ever after.
Çünkü onlar gerçek sonsuza kadar mutlu olacağımızdan değil.
Because it's the truth, not because we're gonna live happily ever after.
- Amerika'ya gitmek istemiyorum ki ben. - Senin yerinde olsam ben kosa kosa giderdim.
- l don't even want to go to the U.S - l'd go happily if I were you
Aslında Khloe'nun mutlu bir evliliği var. Ama ne demek istediğini anlıyorum.
Actually, Khloe is very happily married, but I see your point.
Belki George ve Lemon her şeyin ardından mutluca yaşarlar. Ve sır asla ortaya çıkmaz.
Maybe George and Lemon will live happily ever after, and the secret will never come out.
Belki de George ve Lemon her şeyin ardından mutluca yaşarlar.
Maybe George and Lemon will live happily ever after.
Hayır, sadece o ikisini, mutlu bir şekilde günbatımında yürürken görmek istemiyorsun.
Mm-hmm. No. Look, you just don't want to see the two of them walk happily into the sunset.
Öfkelenecek, ve öfke de beraberinde kavgayı getirecek, ve kavga içindekileri dile getirmesini sağlayacak, sinirini de, sonrasında konuşup halledeceğiz, ardından sonsuza kadar, mutlu mesut yaşayacağız.
He'll get furious, and fury will lead to a fight, and a fight will lead him to let out his feelings, his anger, and we'll talk through it, and then we'll live happily, happily, happily, happily ever after.
Mutlu bir şekilde gidiyor.
She's leaving happily.
Ama Tanrılar adama iyi niyetle yaklaşarak heykele hayat vermişler. Onlar da sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
But the gods looked kindly on him and brought her to life, and they lived happily ever after.
Seve seve!
Happily!
Evet, mutlu bir evlilik.
Yeah, happily.
On yıllık mutlu bir evliliği var.
Happily married for ten years.
Yapabileceğim bir şey varsa yapmaktan mutlu olurum.
Now, I would happily do something if I could, and the thought of a collaboration between

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]