Hassas traducir inglés
7,996 traducción paralela
Hayatın zevklerine karşı gayet hassas biri oldum.
I've become very attuned to the sensual joys of life.
Kusura bakmayın. Kazadan beri biraz hassas davranıyorlar.
They've been a bit on edge, since the, er, incident.
Dolabıma el koydular ve soğuğa karşı nasıl hassas olduğumu biliyorsun.
They've confiscated my wardrobe and you know how I feel the cold.
Hassas bir kalp ve çevik parmaklarla açamayacağın kapı yoktur dostum.
A keen heart and nimble fingers will unlock any door, little fella.
Porselen hakkındaki en önemli şey, ne kadar hassas olduklarıdır.
'Of course, the thing about China is that it's really quite delicate.'
Çünkü Joe aşırı duygusal, inanılmaz derecede hassas bir insandı.
'Cause Joe was such an emotional person, he's so sensitive, it's unbelievable.
İnsan hayatı, çok hassas, çok narin.
Human life, so delicate, so fragile.
- Onun hâlâ fazla hassas olduğunu düşünüyorum.
I feel like he's still too soft.
- Bu çok hassas bir durum efendim.
- This is a very delicate situation.
Alfa politikası için hassas olunacak zaman değil bu.
This is no time to be delicate with Alpha politics.
Fakat Savannah hassas bir kız.
But Savannah is a sensitive girl.
Moros Grup çevresel etkiye karşı çok hassas.
The Moros Group is sensitive to environmental impact.
- Ben hassas biriyim.
I'm sentimental.
Biraz hassas bir medyumdur.
Ah, she's a little sensitive, a little psychic.
Söylemek üzere olduğum şey çok hassas bir konu bu yüzden bu konuda kimseyle konuşmayacağınıza dair söz vermeniz gerek.
What I'm about to say is sensitive, so I need your word that you won't talk about this to anyone.
Bu kadar hassas olma.
Don't be so sensitive.
Körlüğüm sayesinde, ince ayrıntılar konusunda parmaklarım daha hassas sanırım.
Well, I like to think my blindness makes my fingers a bit more sensitive to the nuances.
- Hep hassas, sadık bir çocuk oldu.
Always was a sensitive, loyal little lad.
Bu arazi alım savaşında ilk defa hassas durumdalar ve biz bunu lehimize çok güzel bir şekilde kullanacağız.
And for the first time in this land battle, they are vulnerable, and we are gonna capitalize on it with something big and exciting.
Hassas bir bünyeye sahip bir çocuğa sahip olmanın kolay olmadığını düşünüyordu.
He thought, it can't be easy to have child in fragile health.
Hâlâ çok hassas mı?
Still pretty tender?
Hassas cilt.
Sensitive skin.
İkiyüzlüydün ve hassas olduğum konulardan faydalanmaya çalıştın.
You were insincere, and you capitalized on my sensitivities.
Birileri hassas hissettiği zaman acılarının anlaşıldığını bilmek ister. Bu yüzden kötü hissetmek istemezler.
When someone's feeling vulnerable, they need their pain acknowledged, not be made to feel worse for having it.
Burada kaşarlar amma da hassas.
Bitches be sensitive around here.
Bu, hassas ve sert seviyor.
- Nice. - This one likes it nice and hard.
Son derece hassas ayak bileklerim var.
I have unnaturally brittle ankles.
Hassas bir konu olduğunu biliyoruz Sheldon ve sen hazır oluncaya dek Leonard taşınmayacak.
Sheldon, we know this is a sensitive subject, and Leonard's not gonna move out until you're ready.
Bu kadar hassas olma.
Don't be so tense
- Filmin konusu çok hassas.
This film's subject is sensitive...
Bu konuda biraz hassasım biraz.
Well, I get a little bit crazy about that stuff.
General bu hassas dönemdeki endişenizi anlıyor ve iyi niyet göstergesi olarak, benden bu akşamki hesabınızı çekmemi istedi. Hatta hepinizinkini.
The general understands your concern during this delicate transition, and as a gesture of good faith, he asks that I cover your tab for the evening... everyone's tab, in fact.
- Kardeşim başkentten hassas bir diplomatik görevi yürütmek için ayrıldı.
My brother has left the capital to lead a sensitive diplomatic mission.
Çünkü hassas ve akşamları daha kötü.
Because it is delicate and it gets worse at night.
Hassas dokunaçlarımın, meşru müdafaa kuvvetlerinden çaldığım füzeyle neler yapabildiğini göstermeme müsaade et.
Allow me to show you the power of these drill tentacles and this missile I filched from the Self Defense-Force.
Çok hassas.
Too sensitive.
Tommen çok hassas bir çocuk. Korkulacak bir kral değil.
Tommen is a soft boy, not a king to fear.
Jaime, hassas bir diplomatik mesele için gitti.
Jaime's away on a sensitive diplomatic mission.
Suç inanılmaz ölçüde zamansal olarak hassas.
This crime is extremely time-sensitive,
Kardeşim Chuck bu konuda çok hassas.
My brother Chuck has a certain sensitivity.
Glee kulübüyle uğraşmanın bir yolu olmalı kulübü sonsuza kadar yok etme isteğimi anlayacak hassas, şüphe uyandırmayan bir piyon bulmalıyım.
There must be some way I can get at that glee club, some naive unsuspecting pawn I can bend to my will to dismantle that glee club once and for all.
Bu iş hassas.
This work is delicate.
Hassas bir burun ile sağlam bir çift göz, bir doktorun ne ile uğraştığını bilmek için yegâne ihtiyacıdır.
A good nose and a pair of eyes are all a doctor needs to know what he's dealing with.
Karaciğer iki eşit parçaya ayrıldığında, her bir takım hassas dikiş işine başlıyor.
Once the liver was bisected, each team began the delicate task of suturing.
Baban bir iş adamı, Cornelia, ama hassas bir kalbe sahip.
Your father is a businessman, Cornelia, but one with a vulnerable heart.
Umalım ki çok hassas olmasın.
Let's hope not too vulnerable.
Seninki, ailedeki tek hassas kalp olmayabilir, Captain.
Yours might not be the only vulnerable heart in the family, Captain.
Yeniden büyüyebilmeleri için eşit şekilde kesmek ve paylaştırmak hassas olunmayı gerektiriyor.
The delicate work will be to split the liver in half, giving equal amount to each girl so that it can regenerate evenly in both of them.
Hassas nokta, değil mi?
Sore spot, huh?
Filler hassas hayvanlardır, sadece bir tane alırsan yalnızlık çekerler.
Elephants are sensitive creatures and if you just get one, then it'll get lonely.
Çağırıldığımıza çok mutlu olduk ama biraz hassas bir konu.
Whelan! Where are you hiding?