Hickey traducir inglés
482 traducción paralela
Ed Hickey'yi taksiye yeni bindirmiştim.
I'd just put Ed Hickey into a taxi.
" Ed Hickey bu akşam biraz kafayı bulmuş.
" Ed Hickey was a little spiffed this evening.
Üçüncü sınıf öğretmenim çabuk öğrendiğimi söylerdi.
My third-grade teacher, Miss Hickey, said I was a quick study.
Ben de dedim ki, "Dinle Chris William Hickey'in köşesini gazeteden çıkartmaya ne dersin?"
So I said, "Listen, Chris, " why don't you take William Hickey's column out of the paper? "
Tony, bir terslik varsa bilmem lazım.
Look, Tony, if there's anything hickey here I'd like to know about it.
Sivilce mi?
A hickey?
Acı veren kocaman bir aşk ısırığı.
A large and painful hickey.
Güzel taklit Hickey.
It's a nice con, Hickey.
Kenickie'nin kartviziti gibi.
A hickey from Kenickie is like a Hallmark card.
Daha önce hiç böyle ateşleyici zımbırtı gördün mü?
Did you ever see a dynamite hickey like that before?
Korkarım, Mrs. Hickey bebeğini doğurmak için uygun zaman olduğuna karar vermiş.
I fear Mrs. Hickey's decided that now is an appropriate time to have her baby.
William Hickey, "çok çalışmaktan bitkin düştü" demiş Bakanım.
William Hickey said you were overwrought, Minister.
Öyle bir morluk bırakırdı ki.
Boy, could she give a hickey.
Norm, büyük morlukmuş!
Major hickey!
Öldür beni, Charley yoksa ben de vampir olur ve seni ısırırım.
Kill me, Charley... before I turn into a vampire... and give you a hickey!
Birisi emmiş gibi görünüyor.
That looks like a hickey.
Aşk lekesi.
It's a hickey.
Ölüm nedeni, oradan geçen birinin deyişiyle, iri bir aşk ısırığına benzeyen bir boyun yarası.
The cause of death was a neck wound that resembled, in the words of one bystander, "a really gross hickey".
Morarttın mı onu?
Give her a hickey?
Kansas'taki gibi demek istiyorsun, ailemle tanışırsın ve sonra sütçü dükkanının arkasında bana bir morluk vermeye çalışırsın.
You mean like in Kansas, where you meet my parents... and then you try to give me a hickey in the vacant lot behind the Dairy Freeze.
En azından bir tarafların morarmadı.
At least you didn't get a hickey.
Nedir o, göz yaşartıcısı mı?
Is that a hickey?
- Evet. Evet, göz yaşartıcısı.
Yes, it's a hickey.
- Sadece kızarıklık.
- It was a hickey.
- Sanırım boynunda bir emme izi var.
I think it's a hickey you have on your neck, Carter.
O kızarıklık da ne?
Is that a hickey?
Nasıl kızardı?
Where'd you get the hickey?
Peki orandan kim öptü seni?
Who gave you that hickey?
Aşk ısırığım güzel duruyor mu?
Is this a cool hickey or what?
Bud bu diş telleriyle asla silinmeyen bir aşk ısırığı yapabilirim.
Bud with these braces I could make a hickey that would never heal.
Ne?
- It's hickey time.
O zaman boynunda izi olan bir ödleğim.
Well, I'm a coward with a hickey.
Bana sorarsan bu fazla sürmeyecek. Özellikle Hickey döndükten sonra.
This truce ain't gonna last... especially after Hickey gets back.
Hickey kim?
Who's Hickey?
Hickey, Doyle'un sağ kolu.
Hickey is Doyle's right-hand man.
Doyle'un Hickey'den sonraki ikinci adamını.
That's Doyle's best guy next to Hickey.
Hickey burada yokken, Doyle hiç bir halt edemez.
Doyle ain't gonna do a thing with Hickey out of town.
Umarım doğrudur. Yoksa Doyle, Hickey'yi peşime takacak olursa... senin peşinden gelmesini söylerim.
You better be right... because if Doyle should send Hickey after me... he's coming directly for you.
Sürekli Hickey'den söz ediliyor.
I keep hearing about Hickey.
Hickey nerede?
Where's Hickey?
Hickey'yi duydun demek?
You heard about Hickey, huh?
Gerçi Hickey çok acımasız olabilir.
Hickey can get awful messy, though.
Hickey'ye benden selam söyle.
Tell Hickey I said hello.
Hickey gelene kadar etrafta pek hareket yoktu.
Until Hickey showed up, I was out of moves.
Hickey dönmüş.
Hickey's back.
Bu Hickey.
This is Hickey.
Sen ve Hickey'nin benimle kalmanızı istiyorum.
I want you and Hickey here with me.
Hickey şüphelendi...
Hickey was suspicious...
Hickey dönünce, onları teker teker keseceğiz
Hickey gets back, we'll be cutting them off one by one.
Hickey mi?
Hickey?
Morluk nasıl oldu?
What about your hickey?