Hoot traducir inglés
460 traducción paralela
Başkalarının ne dediği umurumda bile değil.
I don't give a hoot what people say.
Baykuş'tan da sarhoş Sam Bisbee gidiyor.
There goes Sam Bisbee, drunker than a hoot owl.
Bana metelik vermiyor.
He doesn't give a hoot in the hot place about me.
Gittiğim yerden ses veririm.
I don't give a hoot where I go.
- Yuhalamak istiyorlarsa yuhlasınlar!
- Well, them that wants to hoot, let'em hoot.
Konuşup dertleşecek insanımız var.
We got somebody to talk to that gives a hoot about us.
Oradan da anında Lordsburg'de oluruz.
Then it's only a hoot an'a holler into Lordsburg.
Ne yapacağımı söyledim ve orada ne kadar çok portakal ve üzüm olduğu beni hiç ilgilendirmiyor.
I told you what I was gonna do, and I don't give a hoot and a holler if there's oranges and grapes crowding a fella out of bed.
Giyiniş şeklinden anladığıma göre, nasıl göründüğün de hiç umurunda değil.
I can see by the way you dress, you don't care a hoot how you look.
Biracı veya Aleci, böyle bir ailenin ferdi olmak,..... son derece rahatsız edici. İnsanın, hiç değer vermediği bir şey konusunda, her şeyi bilmesi gerekiyor.
The trouble with being descended from a brewer, no matter how long ago he "brewed-ed" or whatever you call it, you're supposed to know all about something you don't give a hoot about.
- Baykuş sesi.
- I can hoot like an owl.
Sonra lisedeyken hiç ilgimin olmadığı derslere katılmam tamamen sana yakın olmak istememdendi Trudy.
Then later, at high school, when I took all kinds of subjects... I didn't give a hoot about, it was just to be near you, Trudy.
- Bu ne peki, baykuş mu?
- What's that, a hoot owl?
Öt öt.
Hoot hoot.
Sevgili dostum ötme de olsa çalma da olsa İki ötüş umurumda değil.
My dear fellow I don't care two hoots whether it's hoot or honk.
Şimdi duydum öttürüyor kornasını, açıkça.
I just heard it hoot its hooter, distinctly.
Fikirlerin umurumda değil.
I don't give a hoot about your opinions.
- Umurumda bile değil...
- I don't give a hoot...
Hem de nasıl...
You can hoot and holler that.
Dalga geçmenin dışında hiçbir şeyi iplemeyen bir grup genç.
A bunch of kids who didn't give a hoot... just so long as they had a yuk to share.
Tuhaf kız, değil mi?
She's a hoot, isn't she?
Sen gerçekten tuhafsın.
You're a hoot.
I'm a little old hoot owl
I'm a little old hoot owl
Kimsenin umurunda değil.
Nobody gives a hoot.
- Hoot Gibson Şerifinin Kızı filmi.
- Hoot Gibson in The Sheriff's Daughter.
Sence aptal bir yıldızı umursar mı?
You think he gives a good hoot about another lousy stripe?
Sabah dışarı adım attığım anda... karşıma zil zurna sarhoş biri çıktı.
First thing I seen when I rolled out this morning was a double-breasted robin drunk as a hoot owl, from eating fermented chokecherries.
Ne diyecekleri umurumda değil.
I don't care a hoot what they say.
Beni umursamıyorsun.
You don't give a hoot about me.
Üzerimde para edecek sadece bu silah kemeri var.
Only thing I've got on me is worth a hoot is this here gun belt.
Yeşilliklerde saklanıp baykuş gibi öter ve kükrerdim.
I used to hide in the greenery and hoot and bellow.
Para hiç umurunda değil.
He doesn't care a hoot about money.
Mücevherlere tek kuruş vermem, tabii elmas olanlar dışında.
It isn't that I give a hoot about jewellery, except diamonds, of course.
Dansı katlettiniz, dostum.
What a hoot!
Bende hala iş var.
I've still got a hoot and a holler left in me.
Senin tehditlerine boyun eğeceğimi mi sanıyorsun?
Do you think I give a hoot for your threats?
Öttüğünü duyarsanız, tabanları yağlayın.
If you hear him hoot - scoot
Fark etmez...
I don't give a hoot...
Demy, arada bir bağır, hatta baykuş gibi öt ki yerinden emin olalım.
Now, Demme, give a yell every now and then. Better yet, give an owl's hoot. That way, we'll be sure to find you.
Hey, bu Hoot Gibson değilse!
Hey, if it ain't Hoot Gibson!
Eski dostum, şayet daha fazla şamata istersen, "yippu" diye bağırabilirsin.
You just hoot out if you want it louder, old buddy.
Çıkın Ve sevinç çığlığımızı görün
Come up And see the hoot we're giving
Kaybettikten sonra gülen bir adamı, ben ne yapayım?
I wouldn't give a hoot in hell for a man who lost and laughed.
Beau kayıp ; herkese vız geliyor!
Beau's gone and nobody gives a hoot!
Buna değecek hiç bir tarafı yoktu.
Wasn't worth a hoot in hell.
O Yobazların koyunlarının suya hastalık bulaştırmasına izin vermeyeceğim.
I'm not letting those Hoot sheep infect the water hole.
Bu "Hoot" lar tuhaf insanlar.
Odd people, them Hoots.
Kaldırın onu.
Let that Hoot up, man.
Gerçekten sorun yok. Yapmak istiyorum!
You don't care a hoot about my opinion.
Baykuş avlamış olmalı.
Hoot owl must have got him.
Bu daha civciv.
That's a hoot.