English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ I ] / Iflas

Iflas traducir inglés

3,077 traducción paralela
Diyelim beni iflas ettirdin, sonra ne olacak Mike?
You shut me down, Mike, then what?
Burada eğer Blair evliliğin gereklerini herhangi bir şekilde yerine getiremezse Waldorf ailesinin kraliyete iflas edecek kadar borçlanacağı yazılı.
It says here Blair defaults on the marriage in any way, the Waldorf family will owe the royals so much money, they'll be bankrupt.
Sonra, gözleri yukarı doğru çekildi. Ben de vücudunun iflasını oracıkta izledim.
And then her eyes rolled back into her head, and I watched hedy just quit.
Şimdiyse Yunanistan iflas etsin diye Euro'ya değer kaybettirmeye çalışıyoruz.
Nowadays, we're trying to short Euros so Greece will go bankrupt.
Başkanlıktaki işini bıraktığı günün ertesi günü kendisini öldürmek istedi ayrıca çalıştığı yer hakkında yalan söyledi ve şimdiyse seninle bu ofiste tamam belki ben iflasın eşiğindeki Metro'nun muhabiriyim ama sen de Olivia Pope'sun yani hayır.
Excuse me? She tried to kill herself the day after she quit working for the president, and she lied about who she works for, and now they're both here in this office with you, and I might just be a Metro reporter for a dying newspaper, but you're Olivia Pope, so... no.
Tansiyonum 120 / 80'in üzerine çıkarsa kalbim iflas eder.
If my bp goes above 120 / 80, my heart explodes.
Ekinleri biçmek, matematik öğretmek hastalıkları tedavi etmek gibi vasıfsız işleri yapacak ucuza çalışan uzaylılar olmayınca ekonomi iflas etti.
Without cheap alien labo for menial jobs like harvesting crops, teaching math and curing disease, the economy collapsed.
Kalbin iflas edene, anevrizma geçirene veya bir polis seni vurana kadar dövüşeceğini düşündü.
You're supposed to keep going until your heart gives out... or you have an aneurism, or a cop gets lucky and shoots you.
Beyninin biyo kimyasal yapısı, an be an iflas ediyor.
The biochemical structure of her brain would keep on breaking down.
- Geçen sene iflasınızı ilan ettiniz, doğru mudur?
You filed for bankruptcy last year correct?
Aslında, ben görüşmedeyken şirket iflas etti.
Well, the company actually folded while I was in the interview.
Daha üç ay önce onu evliliğinden kurtarmak için neredeyse iflas etmiyor muydun?
You didn't just three months ago almost bankrupt yourself trying to get her out of her marriage?
Yakında iflas tehlikesi var.
In short, you risk bankruptcy.
Ben iflas dersem, iflas eder.
When I say bank rupture, it's bank rupture.
2-3 yıl önce iflas edip, kapanmışlar.
They went broke 2-3 years ago and closed down.
Senin tiyatro grubunun iflas ettiğini öğrendim.
I found out your theatrical troupe went out of business.
Yaptığın şey ClearBec'i iflas ettirecek Morgan.
What you're doing will bring down ClearBec, Morgan.
Belki ClearBec iflas etmeyi hak ediyordur.
Maybe ClearBec deserves to be brought down.
Ama o İngiliz kadın organları iflas edebilir dedi.
Yeah, but that English lady said his organs might shut down.
Ve sonra üç eyaletteki her kasaba bunu imzalar ve ekonomi çöker, iflas noktasına gelirsiniz. Biz geri döneceğiz.
And after every single town within three states has signed up for this, and the blows of this economy are almost unbearable, we're gonna come back.
Dört büyük müşterimiz iflas etti.
Well, four of our biggest clients have gone under.
Faturalanmış işlerimizin % 60'ı şuan iflas işlemi görüyor.
60 % of our billable hours now are for bankruptcy proceedings.
CC 60'larda iflas etmiş ama faaliyetteyken sığınak inşa ediyorlarmış.
CC went belly up in the early'60s, but when they were in business, they built bomb shelters.
Çocuğun organları iflas etmek üzere.
Kid's about to go into organ failure.
Yani organları teker teker iflas etmeye başlıyor.
Which means that... His-his organs are starting to fail, one by one.
Sonraysa organları iflas etmeye başlayacak çünkü hayatta kalmaları için oksijene ihtiyaçları vardır.
And then his organs will start to fail because they need oxygen to survive.
Benim elemanım iflas etti.
My guy's out of business.
Biz bir şekilde sıyrılırız sonra şirket iflas eder.
They'd skim off the cream, then the company'd go bankrupt.
Bu gidişle iflas edeceksin.
You're all going to go bust.
Böbreği şimdiden iflas sinyalleri veriyor.
She's already showing signs of renal failure.
Hayır, damarlar temizdi ama böbrek yine de iflas etti.
No, the vessels are clear, and yet the kidney is-is dead.
Brandi'nin böbreği iflas etti.
Brandi's kidney failed.
Bütün organları iflas etmiş, efendim.
All kidney fail, sir.
Sarkmış bir anüs, bir kas olan anüsün, yıllarca süren istismardan sonra iflas etmesidir.
A prolapsed anus is when the anus, which is a muscle, gives out, after years of abuse.
İşin doğrusu, şirketin iflası ilan edilmek üzere.
The fact is, the company is about to be declared bankrupt.
Solamyrge'in onun takıntıları Yüzünden iflas etmesine Izin veremezdim.
I couldn't let him bankrupt Solamyrge on his obsession.
Tanıdığım bir bar sahibi iflas etti.
A pub owner I know went bankrupt.
Organları iflas etmeye başlamadan, kan basıncını arttırmamız gerek.
We gotta get her BP up before her organs start shutting down.
Böbrekleri iflas ediyor.
There's blood in his urine bag. Kidneys are failing.
House'ın karaciğeri iflas ediyor.
House's liver is failing.
Karaciğeri iflas ediyor.
Her liver's failing.
Amfoterisin ve biyopsi için kullanılan kontrast madde böbreklerini iflas ettirebilir.
Amphotericin plus the contrast dye for the biopsy would overwhelm his kidneys.
Honey Boo Boo'nun kalbi iflas etti.
Honey boo boo's heart gave out.
Maddi sıkıntılar, iflas, üniversite param.
Money trouble, bankruptcy, me getting ready for college.
Düğünde çalışacak olan yemek firması iflas etmiş.
The wedding caterer they planned on using had gone out of business.
Sol tarafından hava sesi gelmiyor, akciğerleri iflas etmiş olmalı.
Pulse is weak. There's no breath sound from his left side. His lung must have collapsed...
Yaza kadar iflas etmiş olurum.
I'll be out of business by summer.
İflas etmezsin.
I imagine you won't go bankrupt.
İflas edecek yani.
It will go bankrupt.
İflas ediyor.
She's crashing.
Ardından böbrekler iflas eder.
They burn. Renal failure comes next.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]