English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ I ] / Intel

Intel traducir inglés

3,942 traducción paralela
Bütün dikkatini, bulabildiğin bütün resmi, gizli görevlere dair istihbarat toplamaya ver.
Just focus operations on gathering any available Intel regarding formal covert operatives.
CIA nasıl olur da Sendika diye bir örgüte dair herhangi bir istihbarat ele geçiremez? - Ne ima ediyorsunuz?
How come the CIA has never discovered any actual Intel regarding this Syndicate.
Bak, bu sefer hatalı istihbarat aldım, tamam mı ve Jax öldü.
Look, I got bad intel on this one. Okay, and Jax is gone.
Sen bana böyle şeylerden hiç bahsetmemiştin.
You didn't give me this intel.
Bu konuda tuhaf bir şeyler var.
I just was feeling a little weird about... -... some of the stuff, and I think the intel... on Rayna's location seems a little too easy. - Oh, yeah?
İstihbarat koparmak için sistemimizi hackelemeye çalışıyor çünkü.
I know because he keeps trying to hack into our system for intel.
Biliyorum Nancy. Ama derine indim, acayip bilgi ediniyorum.
Nancy, I know, but I'm in deep and I'm getting such good intel.
Uzaktan istihbarat toplayabilme, yabancı liderlerin zihinlerini okuyabilme, saldırı planlarını tam olarak öğrenebilme, belli bir zamanda bulundukları yeri ve düşüncelerini öğrenme.
Having the ability to remotely collect intel. To be able to read the minds of foreign leaders to know exactly what their plan of attack is. Where they were and what they were thinking at any given moment.
Harry hakkında yeni bir istihbarat var.
We have fresh intel on Harry.
Bu istihbaratı sizin gibi ben de alıyorum.
I'm getting this intel as you are.
Ama istihbaratımız en iyisi.
But our intel is thin at best.
Pekâlâ ilk olarak silaha ve istihbarata ihtiyacımız var ki bunu da yeni atanmış lider olarak ben halledeceğim.
First things first, we need some guns and intel, which, as newly appointed leader, I will take care of.
Silaha ve istihbara ihtiyacımız var.
We need some guns and intel.
İhtiyacımız olan istihbaratı aldım.
I got... I got the intel that we needed.
- İstihbarat neymiş?
- Well, what about the intel?
İstihbaratı aldığımız çocuk, Winks, sağlama benziyordu umarım yok yere onu orada öylece ölüme terk etmemişizdir.
The intel we got from your boy, Winks, I mean, that's airtight, and I'm sure as shit not going to let that poor kid die in vain. - The plan?
Intel, onun Pakistan'a çok yakın bağları olduğunu söylüyor.
Intel says that he has very close ties to Pakistan.
Eski çalıştığı Genesis Savunma Şirketi'nin içinde hain olduğuna dair istihbaratı var.
She's got intel on traitors inside Genesis Defense Corporation, where she used to work.
- Yeni bir istihbarat aldık.
- We've received new intel.
Senin kötü istihbaratın. Aynı yıllarca, Bin Laden tam Abbottabad'ın ortasında kadın değiştirirken onu bulmadığın zamandaki gibi.
It's your same bad intel that missed Bin Laden year after year while he was swapping wives every night right in the middle of Abbottabad.
- İstihbaratçılar, kod kırıcılar...
- The intel gatherers, the code crackers.
- İşin onu tutuklayabilmemiz için gereken bilgiyi toplamak.
Your job is to collect intel so we can make an arrest. Yes, ma'am.
Senin işin de tutuklayabilmemize yetecek kadar bilgi toplamak.
Your job is to collect intel so we can make an arrest.
Sonra kaçak bir ölümsüzün bu adada deney yaptığını duyunca gemiye atlayıp mürit oldun hemen.
Then you get a piece of intel about a rogue immortal running experiments on this island. So you hop a boat and join the fellowship.
Kaçakçılar havaalanındakilere istihbarat için para öder.
Traffickers pay people at the airports for intel.
Bu istihbarata neden ihtiyacın var?
Why do you need this intel?
İstihbarat bunun M-19 olduğunu söylüyor.
Intel suggests it was M-19.
İstihbaratınız iyiydi.
Your intel was good.
Jaramillo'nun istihbaratı Pablo'nun yarın Bizcocho çiftliğinde olacağını söyledi.
Jaramillo's intel says Pablo's gonna be at his finca called El Bizcocho tomorrow.
Kaynak ve istihbaratımız Kolombiya'daki imalathaneleri basmamıza yardımcı oldu. Hepsi yerle bir oldu. 1 milyar dolar değerinde kokain ele geçirdik.
Our resources and intel helped the Colombians raid labs all over the country and burn'em straight to the ground, seizing over a billion dollars in coke.
Bu yönde bir istihbaratımız yok.
We have no intel to that effect.
- CIA'de bu adamla ilgili bilgi olduğunu biliyorum.
I know the CIA has intel on this man.
Narkotik'in, Adalet Sarayı kuşatmasının arkasında Escobar'ın olduğunu söyleyen teorisine dair bir ipucu var mı?
Any intel to support the DEA theory that Escobar is behind the Palace of Justice siege?
Resmi olarak öyle, ama elinizde sahayla ilgili ne bilgiler var?
In terms of intercepts, yeah, but what do you guys got on ground intel?
Ne diyorsan de, yine de o istihbarat raporlarına ihtiyacım var.
Call it what you like... but I'm still gonna need those intel reports.
İstihbaratımız iyiydi.
The intel was good.
Bu işe karışmış olabilecek fakat kaynaktaki şüphe havuzunun bir parçası olmayan tüm çocuklar için Intel'e ihtiyacımız var.
We need Intel on all the kids who might be involved, but from a source who isn't part of the suspect pool.
Ne planlıyorlar? Lashkar adına "Jumbo Jet" odaları ayarlıyor.
We've intel that Bilal Khan will activate a unit of Lashkar's Jumbo Jet Room. Tell me more of this.
Güncel veriler Littlestone'un kampta olduğunu gösteriyor. Onu ele geçireceğiz.
Current intel shows that Littlestone is in the camp, so we are gonna take him down.
- Bize istihbarat toplamada yardım edeceksin.
- Yeah. - You're gonna help us gather intel. - Okay.
İstihbarat topla işte.
Just-just, you know, gather intel.
Peki, istihbaratı nasıl toplayacağım.
So how do I gather the intel?
Sonraki adımları ile ilgili sağlam bilgiye ihtiyacımız var.
We need hard intel, anything that points to their next move.
İçeriye girer, bilgileri alır ve çıkarız.
We go in, we grab the intel and we get out.
- Büro 39'dan hard disk ve bilgileri aldık. - Aferin.
'We've got the hard drives and the intel from Office 39.'OK, good job.
Bana o bilgileri getirin yeter.
'Just make sure you bring me that intel.'
Bilgileri aldık ve tüm meth sevkiyatını havaya uçurduk.
We've got the intel and took out the entire meth shipment in the process.
Dosyalarda ailesinin Güney Koreli olduğu yazıyor ama babasının Kuzey'den olduğu hakkında bir istihbarat aldık.
Her file says her parents are South Korean, but we have intel that says her father is from the North.
İntelimiz bizim için belki biraz ekipmana sahip olduğunu söyledi.
Our intel said you may have some equipment for us as well.
İstihbarata ihtiyacımız var.
Well, we need the intel.
son iki gün içinde üç en önemli adamlarını yakaladık.
We've confirmed intel about Bilal as well.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]