Iris traducir inglés
2,684 traducción paralela
Iris'in iki küçük kız kardeşi var ve bir tanesi çok hasta. Zar zor nefes alıyor.
Iris has two little sisters, and one of them is sick- - she can hardly breathe.
- Iris'in arabasına baktın mı? Hayır.
Did you look at Iris's car?
Iris'in itiraf ettiğinden haberin var değil mi?
But you know Iris confessed, right?
Iris, neden itiraf ettin?
Iris, why did you confess?
- Sadece... Iris, o...
It's just, uh, Iris, she...
Çok yük taşıdığını biliyorum, Cat. Annenle ilgili sorular falan ve kendini içine kapaman... Bunları anlıyorum ama son zamanlarda, tren raylarına çıkıyorsun bana söylemeden Iris'in dairesine giriyorsun bir gece kulübe gidiyorsun.
'Cause I know you carry a lot of baggage, Cat- - questions about your mom- - and you disappear inside yourself, and I get that, but lately you've been off the rails- - going to Iris's apartment without telling me,
Vur kaç olayının olduğu gün, kızlar bir adamın Iris'in dairesine gelip onun anahtarlarını aldığını görmüşler.
The day of the hit-and-run, the girls saw a man come into Iris's apartment and take her keys.
Hakimi öldürmek için Iris'in arabasını mı kullanmışlar?
They used Iris's car to kill the judge?
Birliktelermiş ama adamla konuştuğumda Iris'ten sıradan bir çalışan gibi söz etti.
They were a couple, but when I talked to him, he acted like she was just another employee.
Iris'in anahtarları için izin bile çıkarttıramıyorum ama Dane'in kulübüne girmek için anahtara ihtiyacım yok.
I can't even get a warrant to find her keys, but I don't need one to get into Dane's club.
Belki Iris'in anahtarlarını orada bulurum.
Maybe I could find Iris's car keys.
Iris'in eski erkek arkadaşı olduğun ortaya çıktı.
So it turns out that you're Iris's ex-boyfriend.
Salı günü Iris'in dairesinden bir adamın anahtarları aldığını gören iki görgü tanığım var.
I have two eyewitnesses that saw a man on Tuesday taking Iris's keys out of her apartment.
Iris'in halini hatırlıyor musun? Hakimin ölümüyle ilgili hiçbir şey bilmiyor gibiydi hani?
Okay, you remember how Iris- - she didn't seem like she knew anything about the judge being murdered?
Onu içeri atacakken Iris'in gayet rahat olduğunu gördü.
He sees Iris cozying up to the judge who almost put him away.
Hakimi öldürüp Iris'i suçlayacaktı.
He kills the judge and he frames Iris.
- 123 numara.
He's at Iris's apartment.
Iris'in dairesinde. - Kızları arıyor.
He's going after the girls.
Iris'in dairesinde.
I'm at Iris's. JT has the girls.
Iris serbest kalacak.
Iris goes free.
Failin, olay sırasında Iris'in arabasında olduğu kanıtlandı. Sizin davanız olmasa bile Evan'dan istediğiniz DNA materyaline şükredin.
We placed the perp in Iris's car at the time of impact thanks to DNA material, which you asked Evan to test, even though it wasn't your case.
Tamam ama diğer taraftan, Sam'i de Iris'in apartmanına kadar iznimiz olmadan takip ettik.
Okay, but on the other hand, we tracked Sam to Iris's apartment with an actual warrant...
Kardeşlerini deşifre etmek istemezdim Iris ama başka seçeneğim yoktu.
I didn't want to expose them, Iris, truly, but... I didn't have a choice.
Benimle The Iris'te buluş.
" Find me at The Iris.
The Iris'le ilgili bir şey biliyor musun?
You know anything about The Iris?
Barry, sen ve Iris asla unutmuyosunuz.
Barry, you and Iris never forget.
Hem, Iris ve benim çocuğumuz bile yok.
Heck, Iris and I don't even have kids.
Darbe'nin DNA'sı seninki ve Iris'inkiyle uyuyor, Barry.
Impulse's DNA matches up with both Iris and you, Barry.
Hey, millet radyodaki Iris Black'i duyan oldu mu?
Hey, guys, has anyone ever heard of Iris Black on the radio?
Steamtown alışveriş merkezinde küçük kek dükkanı açıyorlarmış ve Iris de bunu haber yapacakmış.
They're opening a new cupcake store at the steamtown mail, and Iris wants to cover that, so...
Ben Iris Black.
I'm Iris Black.
Iris, beni ağırladığınız için çok teşekkürler.
Iris, thank you so much for having me.
Iris, sana şunu söyleyim. David Wallace CEO, ama sorumlu değil.
Iris, let me tell you, David Wallace is the CEO, but he's not hands-on.
"Tamamen" bunu anlatmak için mükemmel bir kelime Iris.
Entirely is the perfect way to describe it, Iris.
Tünaydın, Iris.
Good afternoon, Iris.
Sorun değil, Iris.
That's all right, Iris.
Burada kalıp, biraz gevşesem sorun olmaz değil mi, Iris?
You don't mind if I stay here and relax, do you, Iris?
Hayır, hayır, Iris. Sen orada kal.
No, no, no, Iris, you just stay right there.
İris üzerindeki ışık demeti V'den başka bir şey değildir. Bu Valiante.
The beam of light on the iris is nothing... if not a "V", that is, Veliante.
Alman yapımı Iris-T kızılötesi füzeyi bilir misin?
You're not familiar with the German-made Iris-T Infra-red Smart missile?
- Iris.
- Iris.
- Iris ve Rose.
- Iris and Rose.
Iris büyük kızım.
Iris is the oldest daughter.
- Başınız sağolsun, Iris.
- My condolences, Iris.
Iris, durdur şunu, yap!
Iris, get it to stop. Make!
Hadi, Iris.
Come on, Iris.
Iris, uyan.
Iris, wake up.
Iris, bir bardak su alabilirmiyim?
Iris, may I ask for a glass of water?
Iris?
Iris?
- Iris benim için kuruturmusun.
- Iris gets some dry to me. - What is it?
Iris'in kafası karışmıştı.
Iris was confused.