Isle traducir inglés
5,440 traducción paralela
Onları Kan Adası'na çekerek püskürtebileceğimizi söylemenize rağmen kaplumbağa gemi olmadan savaşı kazanma ihtimalimiz yok.
Although you say we can fight them off by luring them to Blood Isle Without our turtle ship, it seems unlikely that we could win
Çapanın ipini kesin. Kan Adası'na doğru akıntıyla yol alalım.
Cut the anchor and just ride the current towards the Blood Isle.
Yi Sun-Shin adayı terk etmeyi reddetmen için bir sebep var.
Yi Sun-Shin... There's a reason why you refuse to leave that Isle.
Adayı ele geçiren bu savaşı kazanır.
Whoever gets that Isle, will win this fight.
Kan Adası'nı korumalısınız.
You must protect Blood Isle.
Ana gemimiz emrettiğiniz gibi adaya doğru ilerlemeye devam edecek.
Our main fleet will continue on towards the isle as you commanded.
Oglumun bu isle bir ilgisi yok.
Myson has nothing to do with it
Korkmayın ; bu sesler, gürültüler ve güzelim havayla kuşatılmış adacık açar içimi, yakmaz canımı hiç.
Be not afeared, the isle is full of noises. Sounds and sweet airs that give delight and hurt not.
Bu işle ilgilenin.
You two take point on this.
İşle ilgili bir acil durum olarak gösterebilir misin, tuvalet olandan olmasın?
Can you make it a work emergency,
Arkadaşın Raul'a olanlar işle alakalıydı, gerekliydi.
What had to happen to your friend Raul was business, and was necessary.
Pekâlâ o zaman, küçük bir işle başlayalım.
Well, let's start with something easy.
Sanırım, şey... 20 yıl, bu işle aileme kol kanat gerdim.
Uh, I guess I would say... " For 20 years, this job's put a roof over my family's head.
Unuttuğum bir işle ilgili.
It's just a work thing I forgot.
İşle ilgili bir şey olursa sana e-posta atarım.
You know, and I'll email you if something comes up with the project. [Scoffs] Come on, zeek.
İşle ilgili bir şey.
All right, let's go. Got to get your bag packed.
Kocanız ne işle uğraşıyor?
What does your husband do for work?
- Senin bu işle alakan olduğunu öğrenirse güçlerini geri aldığını biliyorsun.
- If she finds out you had anything to do with it... she's got her powers back, you know.
Demişken şirket bu işle alâkalı bir sunum isteyecek.
Speaking of, corporate's gonna want a presentation of this work.
Ne işle meşgulsün bakayım?
What you got going on there?
Ne işle uğraşıyor?
And what's his deal?
Bu işle ne kadar ilgilisin bilmiyorum, umurumda da değil.
Now, I don't know how deep you're involved, and I don't care.
Neden kimliğinize bu yasa dışı işle gölge düşürüyorsunuz?
Why sully it with this kind of back alley business?
Yapılan tüm işle ilgileniliyor.
All that work on it are cared for.
Bu işle ilgilenmem gerek.
I gotta take care of this.
Senin namına bu işle ben ilgileniyorum Kiera.
I am working on your behalf Kiera, believe me.
Bu işle alakalı değil.
This is non-work related.
- Onun bu işle alakası yok.
He had nothing to do with it.
İkinizin bu işle ilğileneceğini düşünüyordum.
I thought you two were gonna take care of this.
Tamara bir sürü işle uğraşıyor ve ona büyük bir kahve getirmeni istiyor. O Jenna mı?
Tamara's doing a million things, and she wanted to see if you could bring her a large coffee.
Ben sana işle ilgili yardımcı olurum, Jakey.
I'll help you with your work stuff, jakey.
Pekala, ne işle uğraşıyorsun?
So, uh, what do you do?
İşin aslı şu ki bizim adamlara göre... İşle alakalı olmadığını söylediler.
Bottom line, they don't think- - our guys- - they said, doesn't look related to the business.
İşle alakalı bir şey değil aslında.
No, this isn't actually work related.
- Buraya işle ilgili bir sorun olduğu için geldim.
I'm here on a work-related issue.
Ama siz salaklar bu işle başa çıkamazsınız.
Only you oafs won't be able to hack it.
- İşle ilgili bir mesele.
- It's a professional thing.
Şu anda bir kavşaktayız seninle, dostum. Sadece yaptığımız işle değil.. ... seninle de bir dönüm noktasındayız.
We are at a crossroads, hermano, not just for everything we've worked for, but for you.
İşle ilgili acil bir şey olduğunu söyledi.
Said it was a work emergency.
İşle ilgili bir şey var.
I do have a thing about work.
Nick Burkhardt'ı tanıdığını ve bu işle ilgilenmediğini söyle gitsin.
Tell him you know Nick Burkhardt and that he's not interested in any of this. Where's your dad?
- Onun bu işle ne alakası var?
What the hell did she have to do with this?
Senin her zaman tıpkı müzik işin gibi yasal bir işle uğraşacağını gelişeceğini, aile kuracağını, saygın biri olacağını düşündüm.
I always imagined you in a legitimate occupation like your music business, where you would prosper and raise a family, a pillar of the community.
İşle ilgili tüm yapılanları denetleyeceğim ve gerekirse önemli kararları ben vereceğim.
I will oversee all business operations and make strategic decisions as I see fit.
Temizlik şirketimin işle ilgili giderleri.
It's a business deduction for my cleaning business.
Atom bu işle ilgilendi.
Atom is looking after it.
Aslında ben o işle uğraşıyordum.
Actually, I'm already on that.
Dikkatli ol Justin. İşle, dostu karıştırmak alengirli olabilir.
Careful, Justin.
Bu işle bizim bir ilgimiz yok.
we had no part in this.
Başka bir yatırımcı daha fazlasını ister ve işle o kadar ilgilenmezdi.
Look, any other investor would ask for much more and care a lot less.
İşle ilgili sorun neymiş, anlatır mısın?
Tell me, what exactly happened at work?