English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ I ] / Itiraz

Itiraz traducir inglés

8,419 traducción paralela
Annalise'in arama emrine itiraz etmeye kendisinin gitmeyişinin Bonnie'nin kaybetmesini istemesi yüzünden olduğunu düşünmüyor musunuz?
You ever think the reason why Annalise didn't go challenge the warrant herself is because she wanted Bonnie to lose it?
Sorgulama bir bildiri veya şikayet üzerine hakimin sizden itirazınızı soracağı mahkemeye ilk gelişinizdir.
An arraignment is generally your first appearance in court on a citation or complaint... Whereupon you will be asked by a judge to enter your plea.
Remy'nin sizi bilgilendirdiğini biliyorum, öyleyse, artık bizimle olmayan Ulusal Güvenlik Sekreterini... bir kenara bırakırsak, bu plana itirazı olan başka biri var mı?
I know Remy has just briefed you all, so, aside from the Secretary of Homeland Security, who is no longer with us, does anyone else object to this plan?
Hayır, lakırdı veya itiraz istemiyorum.
No, I don't want words or protestations.
Müteahhitler buna itiraz edecektir.
My contractors will balk.
Buna itiraz etmiyorum, hayatım.
I'm not disputing that honey.
Ona kim itiraz edebilir?
Who's to gainsay him?
İncil, Niedermayer'a karşı itiraz eder.
The Bible versus Niedermayer... no contest.
- Davacı itiraz ediyor mu?
- Does the prosecution object?
Robert burada olup itiraz edemeyeceğine göre, eğer daha iyisini yapabileceğim diyorsan, buyur yap.
It's not like Robert's here to object, so if you think you can do better, just have at it.
Yani itirazım yok, kızımın istediği buysa.
So you have my blessing. That is, if it's what my daughter wants.
Efendim, buna itiraz etmeliyim.
Sir, I really must object.
Kafayı gömün o memelerin arasına. Hiç itiraz etmeyin.
You just bury your face in them and be totally fine with it.
Evet ama kızın itiraz edeceği kesin.
Yeah, I don't think she'd be totally fine with it.
Sylvia'nın annesi der, "Lütfen itiraz etmeyin"
♪ Sylvia's mother says, "Please don't say no" - - ♪
Velayete itiraz etmemen için.
To not contest the custody.
Son olarak Sayın Yargıç Bay Velcoro'nun ebeveynlik hakkına itiraz ediyoruz ve babalık haklarına sahip olup olmadığının belirlenmesini istiyoruz.
Finally, Your Honor, we are contesting Mr. Velcoro's paternity and wish to establish whether he even qualifies for father's rights.
Hiçbir şeye itiraz etmeyeceğim.
I won't contest a thing.
Ben de itiraz etmedim.
And I didn't object.
Eminim Cynthia itiraz eder.
I'm sure that Cynthia will object.
Neye itiraz eder?
- Object to what?
Şimdi itiraz etme!
Now don't pretend.
Sen itiraz edebilirdin.
You could have said no.
- Evet. O yüzden itiraz etmem. Seninle her yerde sevişirim ben.
- That wouldn't be my objection.
Hiçbir şeye itiraz etmeyip John Constantine'in gölgesinde canlı hissettin. Azıcık bile acımasına değmezsin.
The shriveled nothing who only felt alive in John Constantine's shadow, barely worth his one night of pity.
Yanılıyorsam söyle çünkü şu ana kadar itiraz etmedin söylediklerime.
If I'm wrong, say so,'cause you haven't yet.
- Bir itirazın mı var?
You have a problem with that?
Bir itiraz davası falan açarsın.
You'll strike some sort of plea.
Buna bir itirazın mı var?
Are you gonna do something about it?
Beş dakikalığına rozetinin arkasına saklanmayı bırakırsan, belki itiraz ederim.
Stop hiding behind your badge for five seconds, maybe I will.
Başarılı bir şekilde itiraz etmemiz için yeteri kadar fırsat yok.
Not enough grounds for us to successfully object.
Aranızda buna itirazı olan var mı?
Do either of you guys have a problem with that?
İtiraz ediyorum.
Lack of foundation.
İtiraz ediyorum, sayın yargıç.
Is the man you're referring to prosecutor Hobbes?
İtirazı olan var mı?
Are there any objections?
İtiraz eden bir kişi bile olsa davamızı tamamen kaybederiz.
Any holdouts to the cause undermine our argument completely.
Bunların hiçbirine İtirazım yok.
I can't argue with any of that.
İtiraz etmeliyim.
I have to disagree.
İtiraz ediyorum sayın hâkim!
Objection, your honor! Relevance.
İtiraz etmezsin dedim.
I didn't think you'd object.
İtirazı olan yoksa, kendisini oylamaya sunuyorum.
So if there are no objections, I move we put this nomination to a vote.
İtirazı yoksa.
If she's no objection.
- İtiraz ediyorum.
Objection.
- İtiraz ediyorum.
Oh, I declare.
- İtiraz ediyorum.
- Objection.
Onun daha iyi doğaya itiraz?
Appeal to his better nature?
- Hiçbir şeye itiraz edemem.
- I cannot appeal anything.
İtiraz ediyorum.
Objection!
İtiraz ediyorum.
Badgering the witness.
İtirazı olan?
Any objections?
İtiraz etme. Zekiyim.
Don't protest!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]