Içi traducir inglés
7,445 traducción paralela
- İnsanın içi kıpır kıpır oluyor. - Anlıyorum.
- It's exciting stuff you have here.
Joey, şu telefonu kullanabilir miyim? - Şehir içi.
Hey, Joey, can I use your phone?
Üç kısa vuruş, tahta zemine, içi boş bir ses, hiçbir işe yaramayan.
Three short thrusts, wood on wood, a hollow sound which accomplished nothing.
Sanki yüzünün içi dışına çıkmış gibi görünüyor.
He looks like he's wearing his face inside out.
Yarışmaya katılan 900 talihli arasından siz Diana Baur, Westinghouse'un içi Miller Biralarıyla dolu yepyeni buzdolabını kazandınız.
And out of over 900 entries, you, Diana Baur, were chosen to win a brand-new Westinghouse refrigerator full of Miller Beer.
Senin dünyayı gezerken bu kadar eğlendiğini görürse, onun da içi rahatlar.
It'll be such a relief to her to know that you're out here in the world, having so much fun.
Kral'ın Duraslı Emilie ile görüşmemiz içi verdiği görev vesilesiyle buradayız.
We're here on the King's business to see Emilie of Duras.
- Seni öldürmesi içi yolladılar onu. - Hayır.
~ They've sent him to kill you.
Hani bilirsin, kasabada içi kitaplarla dolu büyük bina...
You Know, That Big Building In Town With All The Books In It.
Zannederim ki, onun içi büyük bir hayâl kırıklığıydım.
I suppose I was a great disappointment to him.
- Hayır, hafta içi iş saati daha uzun zaten.
No, work days are longer up here.
Odaya ne zaman girse senin gözlerinin içi parlıyor.
I see your eyes just light up whenever he walks into the room.
Riley, bu dünyada gerçekten olan bitenleri ve ne kadar boktan olduğunu gören herkes için geçici veya kalıcı olarak nalları dikmek mantıklı olan tek seçenektir, canımın içi.
Riley, anyone watching what really goes on in this world, how fucked up it all is... like... checking out, temporarily, permanently... my darling, it is the only choice that makes any sense.
Kontrol ettiğin içi sağ ol.
thanks for checking in.
Yankee stadyumundan saha içi biletler.
Box seats at Yankee Stadium?
Keşke kalabilseydim, ama Dave ve ben yarın sabah tam 5'te okul içi futbol maçı için uyanmalıyız.
I-I wish I could, but Dave and I... we have to wake up at 5 : 00 a.m. sharp for the intramural football game in bowling green.
Jackson Bataklık'ı avucunun içi gibi biliyor.
Jackson knows every inch of the bayou.
Bu bataklığı avucumun içi gibi bilirim.
I know every inch of that bayou.
Fırtına geliyor, canımın içi. En karanlık şeytanların da o fırtınayla birlikte geliyor.
There's a storm coming, cherie, and your darkest demons ride upon it.
Ekmek içi : Var.
Loaf, confirmed.
Hâlâ hareket halinde bir metro treni var, sarı hatta içi yolcu dolu ve hızla haraket ediyor.
There's a subway train still moving, yellow line, loaded with passengers, blowing through stops.
İçi için ıstakoz, ördek, chanterelle mantarı, ve en sevdiğin, sosis ve lor peyniri.
And for our stuffing, I got us lobster, duck, Chanterelle mushrooms, And your favorite, sausage and ricotta cheese.
- Aile içi yas tutarız biz, yalnız bırak.
- We mourn alone.
Canımın içi.
Oh, sweetie.
Duruş içi iyi oldu, fakat ağrısı için işe yaramadı.
It helped his, uh, posture, but not the pain.
Vay canına. 13 aile içi şiddet ve darp suçu.
Wow. 13 domestic assault and battery charges.
Ağlama canımın içi.
Oh, don't cry, my darling.
- Holdingin içi boş.
- The holding company is empty.
Daha çok yün bir şapkanın içi gibi.
More like the inside of a wool hat.
Sen içinde Roma rüzgarı esen içi boş bir kamış gibisin.
You are but a hollow reed blowing in the Roman wind.
Bugünkü gündem maddesi şu, hafta içi cezalı mı olalım?
On the floor is the question : Should we have a curfew on weeknights?
Evin içi çok soğuk.
We've been getting so cold inside.
- Bu yalandı tecavüze yeltenme, aile içi şiddet.
That has been... Attempted rape, domestic violence.
Eğer valizin içi boşsa, kızınız onu korumakta çok iyidir.
If the coffers are empty, your daughter is good security.
Şaton da senin gibi, Cassel. Dış görünüşü iyi, ama içi çürümüş.
A bit like you, Cassel, a decent exterior, but underneath, rotten to the core.
Aile içi bir tartışma yaşamışsınız hiddetlenmiş, ayağı kaymış ve bir kaza sonucu başını vurmuş.
The two of you had a bit of a domestic dispute it sounds like, it got heated he slipped, he hit his head nothing but an accident.
- Avuç içi değil ki o.
- It's not the palm.
Midtown'da içi para dolu bir kasanın şifresi var içinde.
There's a combination to a storage locker in Midtown. Bag full of cash.
Tadı ambarların içi gibi.
It tastes like the inside of a barn. Ha-ha.
Ora ve bir kaç şehir içi yer için güvenlik sözleşmesi istiyoruz.
We want the security contract and a few locals.
Alman bir kuklacıya benziyorsun ve kilisenin içi gibi kokuyorsun.
Shut up, Leonard. You look like a German puppet maker and smell like the inside of a church.
İçi Miller Biralarıyla dolu bir buzdolabı.
A refrigerator full of Miller Beer.
Ya da içi almak için para.
Or money to buy booze.
İçi benden dolayı korku dolu.
Inside, he's terrified of me.
İçi hâlâ aynı aslan.
He's still the same lion inside.
- İçi aspartamla dolu bunun.
- Oh, gosh, that is loaded with aspartame.
- İçi boşaltılmış... -... ve başka bir şeyle doldurulmuş.
Hollowed out and filled with something else.
İçi boş tulummuş.
It's just an empty suit.
İçi dolu.
It sounds full.
Bir tür güvenlik özelliği. İçi boş.
Some kind of security feature.
İçi kederle dolu.
He will have a sorrowful heart.
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
içiyorsun 16
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içiyorum 28
içiyor 24
içimde 57
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
içiyorsun 16
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içiyorum 28
içiyor 24
içimde 57