Job traducir inglés
121,097 traducción paralela
Zor bir iş, daha zorlu bir hayat.
It's a difficult job, it's a harder life.
Her gece pazara gittiğinizde önemli olan iyi yapılmış bir işin sonucudur.
When you go to the market, night after night, all that matters is the final result of a job well done.
Daha iyi bir iş çıkarabileceğimi düşündüm.
I thought I could do a better job.
Yabancı birinin nasıl da böyle... inanılmaz bir iş çıkarabilmesine izin verdin?
How the hell could he let a complete stranger... Do such an amazing job?
Harika olmuş.
You did an amazing job.
- Mike, bu da benim oğlum Kevin. - Tanıştığımıza memnun oldum efendim. - İyi el sıkışıyorsun Kevin.
Y-Y-You're fighting for a lot right now, your job, your marriage.
Artık sessizlik ya da dalavere istemiyorum. Eğer bir konuda sinirli ya da hayal kırıklığı içindeysek, söyleyeceğiz.
But you came to this job knowing what it means to be an outsider, and with the desperate fury of one.
Unutturma bu seninle son yemeğimiz olsun. - Afiyet olsun.
Do you know what I... what I like most about my job, Mr. Rhoades?
Yerinde olsam kesinlikle denerdim. Kararı aldıran Vali değilmiş. Scolari'yi kontrol eden kesinlikle o.
And when I see that someone is putting his own interests above that oath, there is nothing I like better than making sure they never get another job in the legal profession f-for the rest of their lives.
Mafee'ye belki işinde iyi olduğunu düşündüğünü falan söylemelisin.
As far as Mafee goes, maybe just tell him you think he's doing a good job.
Senin işin bu.
It's your job.
Aşırı büyümüş vicdanının yatırımcı ilişkileri işini almana yardım edeceğine emin değilim.
I'm not sure having an overgrown conscience is gonna help you get that investor relations job, you know?
Axe Capital'da işiniz neydi?
What was the nature of your job at Axe Capital as you understood it?
İşteyim şu an.
I'm at my work-release job.
- Rakamların bunun için yeterli değil.
But your numbers don't do the job.
Çünkü bu işin benim için bir anlamı var.
Because the job means something to me.
Yeni araştırma yöneticisine yakışır. İşin gerekliliklerini anlıyor ve bunları yapmaya hazır.
Fitting for the new head of research who understands what the job entails and is willing to execute it.
O şey göğüs dekoltesi verip gümüş kolyesini gösterse işimden olurdum.
If that thing could show cleavage and steal silver wear, I'd be out of a job.
İşi alacağım.
- Mm-hmm. - I'll take a job.
Buraya iş için yeni taşındım.
Just moved here for a new job.
okulunu bitir ve ruh boğucu işini bul.
finish school and got a soul-crushing job.
Bu tip olayların olduğu bir dünyada kendini daha iyi hissedenlerin olduğu bir şirkette iş buldum.
I got a job at a company that helps regular people like us feel safer in a world where this kind of stuff happens.
Dinleyin biliyorum patronlarınızı kaybettiniz, ama benim işim teslim götürmekten emin olmak, ve bunda bize yardım etmeye çalışıyorum.
Look, I get it, you guys have had lots of bosses, but it's my job to make sure we deliver, and I'm trying to help us do that.
Bekle bu işi kaybedemem.
Wait, wait, wait, wait, wait. No, I can't lose this job.
Herkes işini kaybedince ve sen istediğini aldın mı?
So, everyone loses their job, and you get exactly what you want?
Bu işi bir fark yaratmak için aldım, ve şans bile bulamıyorum.
I took this job to make a difference, and I didn't even get a chance.
Hepiniz şuan işiniz yüzünden bitap düşmüş durumdasınız.
Look, I know you've all been beaten down in this job.
Ama o size ilham vererek harika bir iş yaptığımı ve burada kalmamı istediğini söyledi. Size ilham vermeye devam etmemi istedi.
But he did say because I did such a good job inspiring all of you, he wants me to stay here to continue inspiring you.
Sana başka bir iş verdim, değil mi?
- Come on. I gave you another job.
Hiç gerçek bir işin olmadı, faturalarını baban ödüyor ama sarhoş olmadıkça bunu kimseye anlatmıyorsun.
You never had a real job, your daddy pays all your bills, but you don't let anyone know unless you're really drunk.
Bu işi aldın çünkü yönetmeni becerdin.
You got this job'cause you fucked the director.
Bu işi aldım çünkü bir profesyonelim ve nasıl gerçekmiş gibi yapılır, biliyorum.
I got this job because I'm a pro, and I know how to make these moves look real.
Benim işim haberleri okumak, benimsemek değil.
My job is to read the news, not absorb it.
- Bırak Anayasa işini yapsın.
Hold on. Just let the Constitution do its job.
O hâlde ödemeleri daha iyi gizlemeliydiniz.
Well, you should've done a better job hiding the payouts.
Top mu sektireceksiniz?
- Open an Etsy shop like that's a real job? - Play hacky sack?
"Adım Reggie ve 11 Eylül içeriden destekli bir eylemdi."
My name is Reggie, and 9 / 11 was a inside job.
Ama son zamanlarda bu konuda pek iyi değildin, değil mi?
But you haven't been doing a good job of that lately, have you?
Böyle önemli bir işte ona ne diye güveniyorsun?
Why trust him with a job this important?
Genellikle işi bitirmek için üçümüze pek gerek olmaz ama uyuz götlü bir pireymişsin gibi zıplayıp duruyordun.
Doesn't usually take three of us to get the job done, but you were jumping about like a flea with an itchy ass.
- Artık bir işi yok Creem.
He don't got a job no more, Creem.
Hastalarından biri senin yerine işini halletmiş gibi görünüyor.
Well, it looks like one of your patients has done your job for you.
Sendika temsilcilerine tanrı gözüyle bakılır, şehirde olan biten her şeyden haberleri vardır. İşi onu Atina'nın en güçlü adamlarından biri yapıyor.
Shop stewards are looked upon as gods, omnipotent, knowing all that goes on in and around the city, so his job ultimately makes him one of the most powerful men in Athens.
Ama gizli kimliğini korumak için oğlumuzu Meksika'da hapse attırmışken karıma işimi yaptığımı nasıl söyleyeceğim?
But how can I tell my wife I was just doing my job when I put our son in a Mexican prison in order to maintain his cover?
Sanırım bu iş duyulursa Atina'daki gücünü kaybedip temsilcilikten atılacağını biliyorsundur.
I think you know if that gets out, you'll lose all your power in Athens and get kicked out of your job as shop steward.
Ben de bir iş teklifi aldım.
I got a job offer, too.
Bakan olmak bile istememişti.
He didn't want the job at HUD.
Neler olduğunu öğrenmek benim işim.
It's my job to know what's going on.
Senin işin, Başkan için bir plan kurmak.
Your job right now is to come up with a plan for the president.
- Biz geldik.
It's your job to figure out how to keep them entertained.
Bu işe ihtiyacım var.
I need this job.