Justice traducir inglés
13,964 traducción paralela
Minnesota halkı onlardan nefret ediyordu. Herkes yakalanmalarını ve işledikleri suçlar için cezalandırılmalarını istiyordu.
They were hated in Minnesota, and everyone wanted to see them captured and brought to justice.
Adaleti sağlayacak kimse olmadığı için Billy ve yerel vatandaşlardan oluşan bir grup yasaları kendileri uygulamaya karar verdiler.
With no one to turn to for justice, Billy and a gang of local citizens band together to take the law into their own hands, forming a vigilante group known as "the Regulators."
Öldürdü ama adalet için öldürdü. Yasalar yozlaştığı için adaleti silahıyla sağlamak zorunda olduğunu düşündü. New Mexico'da yasalar tamamen ve geri dönülemez biçimde yozlaşmıştı.
He kills... but he's a killer for justice... his sense of "Gunsmoke" justice, because the law is corrupt, and the law was totally, irrevocably corrupt in territorial New Mexico.
Fakat kısa süre sonra karşısına çıkacak olay batıdaki adalet anlayışına bakışını değiştirecekti.
But soon he gets a case that will change his outlook on justice in the West.
Fakat Wyatt'ın adaleti sağlama ve kanıt sunma yolundaki bütün çabalarına rağmen katil mahkemeden elini kolunu sallayarak çıktı. Zengin bir iş adamı olan babası yetkililere para vermişti.
But despite Wyatt's tireless efforts to seek justice and overwhelming evidence, her murderer walks free without a trial after his father, a wealthy businessman, pays off local officials.
Bunun adaletle ilgili olması gerekiyordu.
This is supposed to be about justice.
Bunu söylemekten nefret ediyorum, ama adalet burayı uzun zaman önce terketti.
I hate to be the one to say this, but justice left the building a long time ago.
- Adalet.
Justice.
Adalet olmadan kimse özgür değildir.
Without justice, no one is free.
Adalet olmadan kimse özgür değildir.
Without justice... No one is free.
Adalet istiyor.
He wants justice.
Adaletin yanlış tarafında yer aldığı için Vatikan ayrıca özür diliyor.
The Vatican also apologizes for our role in this travesty of justice.
Kimin başkan olacağı, Yüksek Mahkeme üyelerini kimin seçeceğiyle ilgili.
It's about who'll be the next president, who'll choose the next Supreme Court justice.
Adalet Bakanlığından endişelenmemiz gerekecek.
We need to worry about the Justice Department.
Adalet Bakanlığını işin içine sokarsanız, ben de güç suiistimali üzerine bastırırım.
If you bring the Justice Department into this,
- Ola ki bir gün başkan olursan diye sana bir hatırlatmada bulunayım. Adalet Bakanlığı özerktir.
Let me remind you, Governor, in case you do become president one day, the Justice Department is autonomous.
- Adalet Bakanlığı işe dâhil olduğunda daha da keyifleneceğim.
I'm sure that was enjoyable. It will be even more so once the Justice Department gets involved.
Anti-silah bir yargıcı teyit ederseniz, bir silah hayranını listeye alırım.
If you can confirm an anti-gun justice, I'll put a gun-lover on the ticket.
Yapmazsak, Savunma Bakanlığı yapacak.
If it's not us, it's the Justice Department.
Adalet Bakanlığının soruşturmasına izin veremezsiniz.
You can't let the Justice Department investigate.
Carson'ların kabile adaletini bekleyecek zamanları yok.
The Carsons don't have time to wait for tribal justice.
Adalet istiyorsunuz.
You want justice.
- Hayır, adaletten bahsediyoruz!
No, we're talking about justice!
Sana yaptığı şeyler için biraz adalet bulmamıza yardım et.
Help us get some justice for everything he did to you.
Bazı söylentilere rastlandı Sokak adaleti dağıtılmış olabilir, Sebastian Jane'in ölümü
There were rumors that some form of street justice may have been handed out, but the death of Sebastian Jane remains an unsolved murder.
Ama kocanıza bunu yapanı bulup adalete teslim etmeyi istiyorum.
But I do want to find out who did this to your husband and bring them to justice.
Geleceğini elinden almayın. Çünkü adalet bu değildir.
Don't take his future,'cause that is not justice.
Laurel'ın intikamını almalıyım.
And get justice for Laurel.
Justice Society of America'nın bir üyesiyim.
I'm a member of the Justice Society of America.
Hayır, adaletten bahsediyoruz.
- No, we're talking about justice!
Adaletle alakalı olmayan şeyler!
Has nothing to do with justice!
Ya da Devlet Başkanı ya da Milletler Topluluğu Lideri olmayı. Ya da ordunun, donanmanın, hükûmetin, adaletin tüm bu şamatanın başkanı olmayı bırakabilir misin?
Or Head of State, or Head of the Commonwealth of Nations, or the Army, or the Navy, or the Government, or the Fount of Justice, or the whole damn circus, frankly.
Bu iş bittiğinde Philippe, adalet yerini bulacak. Gördüğüm muamelenin bedelini ödeyeceksin!
When this is over, Philippe, and justice has been served, you'll pay for how I have been treated!
Onu bulacağım, adaletle yüzleşecek.
I will find him, he shall face justice.
İnsanların adalete susamışlığını bastırmazsak bedeli ağır olur.
Oh, there'll be hell to pay if the people's thirst for justice isn't appeased.
Ne yani, silahşörün adaleti kendi kanından, canından olanı kapsamıyor mu?
What? Doesn't Musketeer justice extend to your own flesh and blood?
İnsanların adalet, sığınak için geldikleri bir yerdi.
A place where people came for justice, sanctuary.
Ve her zaman Paris'in duvarları içinde adaleti bulacaksınız.
And you will always find justice within her walls.
Yıllar önce Kira adındaki bir adam bu Ölüm Defterleri'ni kullanarak adalet namına katliam yaptı.
Years ago a man called Kira used one, causing genocide in the name of justice.
Yargıç Mikuriya'ya bir paket var.
A delivery for Justice Mikuriya.
"Yargıç Mikuriya, Ölüm Defteri Sahibi"
"Justice Mikuriya, Death Note Holder."
Ben Başyargıç Mikuriya.
I'm Chief Justice Mikuriya.
Kira adaleti sağladı.
Kira is justice...
- Kovboy adaletini sağlayacağız.
- Gotta get some cowboy justice.
Eddie kovboy olduğunu, kovboyluğun gereklerini yapman gerektiğini..... saygı ve adalete önem verdiğini biliyorum.
Look, Eddie, I know that you're a cowboy and you have to do your cowboy things - and you like honor and justice...
Ama ceza yargı sistemindeki isimlerle karşılaştırdım ve bir isim çıkarttım.
However, I've crosschecked with individuals known to the criminal justice system and I've got a name for you.
- Soruşturmacılara sürekli şaşırtmak ve adaleti engellemek için yalanlar söylediniz.
You told the investigators lie after lie to confound them, and to pervert the course of justice, didn't you?
Adaleti sağlamaya çalışanları utanmaksızın ve durmaksızın suçlamadınız mı? Hayır.
... and haven't you repeatedly and shamelessly connived to obstruct those who would bring you to justice?
Dahası, adaleti engelleme ve suçluya yardım ve yataklık ile ilgili Kraliyet Savcılığı'na rapor vereceğim.
And moreover, I will report to the Crown Prosecutor regarding perverting the course of justice and assisting an offender.
Sert olduğumu düşünebilirsiniz ama bunun adalet olduğunu biliyorum.
Now, you may think I am harsh, Constable but, I know that this is justice.
Adaleti engelleme suçundan, en az on kişinin onayladığı bir karara vardınız mı?
On the charge of perverting the course of justice, have you reached a verdict upon which at least ten of you agree?