Kaset traducir inglés
2,621 traducción paralela
Kaset yoksa uyuşturucu da yok.
No tape. No drugs.
Kaset.
The tape.
Bu enerji ; film, band, kaset gibi materyallerde kendini depolayabilir.
That energy gets stored into materials like film or tape.
Resimlerde, kaset kayıtları kimseyi tanımıyorum. Sanki bizim ev değil. Farklı bir aile.
And the pictures and videos do not recognize anyone.
Bir tek karışık kaset yok.
Everything but a mix tape.
Dahili kaset var.
The cassette got stuck.
- Sana bir kaset yaptım.
- Hey, I made you a tape.
Video kaset de satmalısın.
You should sell videos.
Burada birkaç kaset var.
Some tapes in here.
Sözü geçen video kaset, geçen sene Noel arifesinde ele geçirilmişti.
Citing the following videotape message, which surfaced on Christmas Eve of last year.
Bir video olabilir kaset, zarf, fotoğraf...
It may be a video tape, envelopes, photos...
Büyük ihtimalle bütün parayla cd, kaset falan almıştır.
He probably spent it all on CDs and tapes.
Niye bir ofise girip kaset çalmak istesinler ki?
Why would someone try to break down the office and stole the tape?
Bu kaset yanlış birinin eline geçerse- -
This recording must not fall into the wrong hands - -
O kaset yıllar önce yapılmış. Ne hakkında, onu bile bilmiyoruz.
I mean, it's been a long time recording. we do not even know about what it is.
Umarım bu kaset sana zamanında ulaşır.
We hope you get this recording on time
Bir gün radyo istasyonunun posta kutusunda bir kaset buldum.
One day a cassette was tossed in the mailbox.
Bir kaset çalar.
A Walkman cassette player...
Kaset nerede?
Where's the tape?
Abbey, bana verdiğin kaset...
Abbey. The tape.
( Hıçkırır, inler ) ( Kaset çıkar )
- [Sobbing, Groaning ] - [ Tape Ejects]
En son çekilen kaset bu.
This tape's the most recent.
Yani, içinde bir kaset yok.
I mean, there's no tape in it.
Hangi kayıp kaset?
What missing tape?
Boş bir kaset kutusu var.
There was an empty tape box.
Kutusu varsa kaset de vardır.
Then there's obviously another tape.
Başka korkunç kaset var mı?
Got any other scary tapes?
Çok detaylara girmeden söylersem, gidişimde bir Mcflurry dondurma makinesi ve deniz aşırı ülkelerden Risque reklamlarının olduğu bir video kaset var.
Without getting into specifics, my exit involves a McFlurry machine and a videotape of risqué commercials from overseas.
Tamam belki bazen kötü bir günse, birkaç kaçak kaset dinlerim.
Maybe sometimes I'll listen to a few bootleg tapes when I've had a bad day -
Eskide kalanlarsa, gece karanlığında köhne kitapçılara yolculuklar veya yerel bir kaset dükkanında yetişkin bölümünde saklanmalar.
Gone are the days of trips to seedy bookstores in the dead of night. Or hiding in the adult section of your local video store.
Kaset izle o zaman, soysuz herif.
Watch a video, you degenerate.
Ama bu kaset yayınlanmamalı.
But tape shouldn't be telecast.
Bu kaset yayınlanmayacak.
This tape won't be telecast.
Jane röportajı kaydettiyse kaset nerede?
So if Jane recorded the interview, where's the tape?
Jane'in elinin değdiği her kaset baktın.
I screened every tape Jane ever touched.
- Kaset.
- The tape.
Kaset daha iki günlük.
That tape was only two days old.
Çözünürlük için de kusura bakmayın, lütfen. Eski bir kaset sonuçta.
I want you all to also excuse the tracking weirdness.
Kaset dolu olmasın?
Maybe'cause it's full?
Ona bir de karışık kaset çektirecek misin?
Oh, are you gonna make her a mix tape too?
Kaset dinlemeye yarıyor.
You can play tapes on it.
Bunlar kaset. Ne...
It's tapes.
Sen... "Kaset" mi dedin?
Wait, did you just say tapes?
"Kaset" dedim! Radyo kasetleri mi?
I just said tapes!
Kaset kitaplara geçtim.
Resigned to uh, books on tape.
Gene kaset lazım Kat.
We need more tapes, Kat.
Kaset alabilir miyiz Kat?
Can we get more tapes, Kat?
Bize kaset lazım.
We need to get more tapes. We need to get more tapes.
Tam 90 dakikalık kaset.
90 minutes extend-o-play.
Kaset yok!
There's no tape.
Kayıp kaset.
The missing tape.