English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ K ] / Kişisel

Kişisel traducir inglés

17,840 traducción paralela
Liam'ın kişisel dosyaları mı?
Liam's personnel file?
Seni seviyorum Eric, ama benim güvene dayalı çalışmam kişisel hislerimden önceliklidir.
I like you, Eric, but my fiduciary duty takes precedence over my personal feelings.
Onun iş bilgisayarı ve kişisel laptobu dışında elektronik bir aleti var mı?
Did she have any electronic devices other than her business computer or personal laptop?
Bob Paris'le kişisel bir ilişkisi olduğunu düşünüyoruz.
We believe she had a personal relationship with Bob Paris.
"Kişisel asistan" kavramında anlaştık sanıyordum?
Uh, I thought we agreed on "personal assistant"?
Bunun kişisel olduğunu mu ima ediyorsun.
You're saying this is personal.
- Kişisel alan meselesi önemli burada.
- Personal space is important in here.
Hadi ama Glenn, iş yerinde kürtaj hakkında kişisel görüşlerini belirtemezsin.
Damn it, Glenn, you cannot talk about your personal feelings on abortion in the workplace.
Bütün bunlar gerçekten bir çeşit değil mi diye soruyorum Klasik psikolojik aktarımın Kendi kişisel yetersizliklerin.
I'm asking you if all this wasn't really some sort of classical psychological transference of your own personal inadequacies.
Özetlemek gerekirse, buna ek olarak Akademik ve tıbbi başarılarınıza, Kişisel seks hayatınız oldukça harika.
To summarize, in addition to your academic and medical achievements, your personal sex life has been quite wonderful.
Kısmen kişisel nedenlerle yaptım.
I did it partially for deeply personal reasons.
Kişisel savaşını kazandığını sanıyorsun.
And you think you won some kind of personal battle here.
Kişisel değil.
Nothing personal.
Kişisel yakınlıkların herhangi bir kuralı bozarsa ya da...
So, if your personal attachments lead to any rules being compromised,
Evet, gidip onun üzerinden çıkan kişisel eşyalarına bakabilirim diye düşündüm.
Yeah, well, I figured I could go check the stuff I stored with his remains.
Kişisel bir şey.
It's personal.
Neden kişisel eşyalarını bulamadığımız belli oldu.
That explains why we couldn't find his personal effects, huh?
Kişisel eşyalar da poşete.
Personal effects in the bag.
Sanırım ikisinin arasında kişisel bir husumet var.
There is some personal history between the two men, I believe.
Neden Louis Aramis'i kişisel muhafızı olarak seçer ki?
Why else would Louis choose Aramis particularly to be his personal guard?
Kişisel hırsı çok az olan biri için yükselişin bir mucize, Treville.
For someone of little personal ambition your rise is a miracle, Treville.
Lorraine kişisel intikamının peşinden gittiğini öğrenirse memnun kalmayacak.
Lorraine will not be pleased that you are pursuing your own vendetta.
Kişisel olarak benden değil tabi.
Well, not me personally.
Kişisel olarak, büyük oyunu bekleyemem.
Personally, I can't wait for the big game.
Aloys çok kişisel oluyor.
Aloys feels too personal.
Senin için çok kişisel bir durum.
It gets too personal for you.
Kişisel bir meseleymiş.
It was personal.
Yok yok, kişisel bir mesele.
No, no. It's... it's a personal project.
Evet ama söz konusu yasa dışı olma durumu DM Cottan'ın kişisel aracı olsaydı geçerli olurdu.
Yes, well, said illegality would only apply if it was DI Cottan's personal vehicle.
Sadece işimizi yapıyoruz. Kişisel bir durum yok.
Just doing our job here, there is nothing personal.
"Kişisel güvenliğinizi hiçe sayarak bu tehlikeli şüpheli şahsı tutuklamada gösterdiğiniz cüretkâr çabanızdan ötürü."
"In recognition of courageous conduct in apprehending a dangerous " suspect with commendable disregard for your own personal safety. "
Hiçbir zaman kişisel çıkarlarımı mesleki görevimin üzerinde tutmadım.
I've never put my personal loyalties above my professional duty.
Entelektüel bireyler, kişisel yakınlıklarına rağmen etkili çalışmada yeteneklidirler ama açıkçası, sen entelektüel biri değilsin.
Sophisticated adults are perfectly capable of working effectively, despite personal intimacy - but clearly you're not a sophisticated adult.
Hayır, kutsal adını uyguluyorsun... Bir tür kişisel gündeme, artık yok.
No, you're applying His Holy name to some kind of personal agenda, no more.
Bu aynı odada bulunmaması gereken iki kişi için biraz kişisel bir soru.
That's kind of a personal question for two people who aren't supposed to be in the same room?
- Emma'nın Emir Bayar ile online ve kişisel konuşmalarına bakmamı mı istiyorsun?
- Dig into Emma's online and personal communications with this Emir Bayar fellow?
- Kişisel bir şey değil.
- It's nothing personal.
Kişisel bir mesele.
Personal stuff.
Kişisel.
Stuff.
Kişisel tecrübelerimden konuşuyorum.
I speak from personal experience.
Üç büyük monarşinin, kişisel işlerini görevlerinden ayıramadıkları için tamamen yok olmalarına şahit oldum.
I have seen three great monarchies brought down through their failure to separate personal indulgences from duty.
Tüm bunlar kişisel, değil mi?
This is all personal, isn't it?
O yüzden bu kişisel mevzuları bırakıp ekip olarak çalışalım, tamam mı?
So let's get past our personal shit and be a team, okay?
Çok kişisel oldu.
That's too personal.
Ama yarın kişisel sürümümü yani Citadel'i piyasaya sürüyorum. Herkes için ürettiğim bir versiyon.
But tomorrow I'm releasing our user version, Citadel, the version I created for all of you.
Kişisel bilgisarlar için ana bilgisayar seviyesinde güvenlik.
Mainframe-quality security for your personal computer.
Şirketin kişisel korumalık da yapıyor mu?
Look, does your firm provide personal security?
Sizin için kişisel bir şey mi?
Is it personal detail for you?
Ama seni profesyonelliğin yanı sıra kişisel olarak da tanımam gerekiyor.
But I got to get to know you personally as well as professionally.
"Kişisel asistan" lafını tercih ediyorum, çok teşekkür ederim.
I prefer "personal assistant", thank you very much.
Beni kisisel seyler yaparken gormelerini istemedim.
I didn't want them to see me doing personal stuff.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]