English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ K ] / Kk

Kk traducir inglés

2,046 traducción paralela
Kaynak ve zamanınız yoksa, ikinci şıkkı seçersiniz.
When you don't have resources and time, you're left with option two :
Peki ailen seni bu kadar sıkkın gördüğünde...
But if your family ever saw you so upset...
Canının sıkkın olduğunu söylemiştin.
You told me you were troubled.
3 yaşımdan beri her Noel Fındıkkıranı izlemiş biri olarak bunu kesinlikle söyleyebilirim.
Having sat through The Nutcracker every Christmas since I was, like, three, I can say that with full confidence.
Bu canı sıkkın halim.
This is me annoyed.
Canın mı sıkkın?
You having a little stroke?
Leon'un canı mı sıkkın?
Hey, is-is Leon in a bad mood?
Saatine bakıyor. Uzun süre sıkkın kalmayacak.
He's checking his watch.
Nedenmiş o, yaşlı ve bıkkın bir kolej danışmanı
Because some jaded college counselor said you wouldn't get in here?
Halsizlik, bıkkınlık, aptallık hissi, oturup bir şey yapabilmekten aciz olmak.
The sensation of listlessness, weariness, stupidity, this inability to sit down and do anything.
Her neyse, bu aralar canı biraz sıkkın. Belki ona uğrayıp, neşesini yerine getirebilirsin dedim.
Anyway, he's been feeling a little blue, and I was hoping you would pay him a visit and cheer him up.
Lexi uğradığını söyledi, canın sıkkın gibiymiş.
Lexi said that you came by and you seemed upset.
Olanlara mı canın sıkkın?
No.
Sıkkın sıkkın durmaktan fazlasını yapman lazım.
you get better things to do than get depressed.
Canınızın sıkkın olduğunu biliyorum ama hatırlayabileceğiniz herhangi bir detayın bize yardımı dokunabilir. - Ne tür detaylar?
I know you were in an uncomfortable position, but if you can remember any details, it could be useful to us.
Senin de söylediğin gibi, canım çok sıkkın.
As you said, I was in a rather uncomfortable position.
Sıkkın değildim.
I wasn't bored.
Zıkkım, zıkkım, zıkkım, zıkkım, zıkkım.
Oh, crap, crap, crap, crap, crap, crap, crap, crap.
CIA'deki "c", "canı sıkkın" anlamına gelmiyor.
The "C" in C. I.A. doesn't stand for "crestfallen."
bıkkın bir ortak verilmiş olmamak.
Not to be a partner to give bored.
Sıkkın gibisin.
You look bored.
KK biraz Fransız, Mısırlı ve Afro-amerikandır. Bende de biraz Fransızlık vardır.
KK's French, Egyptian, and African-American, and I am a quarter French.
- Şimdi olmaz, canım sıkkın.
- Not now, I'm depressed.
- Hey, canım sıkkın değil.
- Hey, I'm not depressed.
Kaç oldu artık? "bil-kur" değil, Pete, "bilim kurgu", ya da "KK", "Kuramsal Kurgu" demek.
How many times? It's not "sci-fi", Pete, it's "science fiction", or "SF", which can also stand for "speculative fiction".
İş yüzünden biraz canım sıkkın.
I've been a bit stressed about work.
- Canın mı sıkkın, baba?
- Is this bothering you, Daddy?
Canın buna mı sıkkın, baba?
Is this bothering you, Daddy?
Zaten canım sıkkın, beni daha fazla kızdırmak istemezsin.
I'm in a really lousy mood and you don't want to piss me off, okay?
Tek bildiğim, bu körlükten bıkkınlık geldiği.
All i know is i'm tired of being blind.
Mary and Max, Fındıkkıran la tanışın
Mary and Max, meet the Nutcracker.
Önce fındıkkıranı alayım.
I want my Nutcracker first.
Fındıkkıranın hikayesini anlatmayacakmısın
Will you tell us the Nutcracker story?
Bu arada ilk defa napolyon fındıkkıran görüyorum.
By the way, it's the first time I've seen a Napoleon nutcracker.
Lütfen bana fındıkkıran deme Bu isimden nefret ediyorum.
Please don't call me Nutcracker. I hate that name as well.
Annesi beni bir fındıkkırana çevirdi Ve ordusu sehre yayıldı Bütün insanları korkuttu
His mother turned me into a wooden nutcracker, and then he released his army into the city centre, scaring all of my people, on a beautiful spring day.
Fındıkkıranın çenesini kıran iyi adam bu işte
This is the fine fellow who broke my Nutcracker's jaw.
Denver'a seyahat edenler, Denver'da ölenler, boşyere bekleyenler, Denver'ı bekleynler, kuluçkaya yatanlar, Denver'da yalnız kalanlar... ve sonunda zamanı keşfetmek için uzayıp gidenler, şimdi Denver bu kahramanlar için yalnızlıktan sıkkın,
who journeyed to Denver, who died in Denver, who came back to Denver and waited in vain, who watched over Denver and brooded and loned in Denver and finally went away to find out the Time, and now Denver is lonesome for her heroes,
başka bir şey yapmadıkları için bir suçu olmayıp... polisaraçlarında mest olmuş halde enselerinde dedektif bitenler, düzüşmeksizin haykırarak sevişmekten zıkkımlanmaktan ve oğlancılıktan, metroda dizlerine vurarak uğıldayanlar... ve el yazmalarına bir göz atıp..
Who bit detectives in the neck and shrieked with delight in police cars for committing no crime, but their own wild cooking pederasty and intoxication. Who howled on their knees in the subway and were dragged off the roof waving genitals and manuscripts.
Biraz canı sıkkın gibi.
He sounds in a right state.
Yerine başkasını bulduğum için canın sıkkın.
You're upset that I replaced you.
Yerine başkasını bulduğum için canın sıkkın değil mi?
So you're not upset that I replaced you?
Bir numaralı Çin yemeğini Fransızlar zıkkımlansın.
Leave it up to the French to fuck up China's number one dish.
A şıkkı öyleyse.
A it is, then.
Sıkkın gibisin de.
Not a good look
Senatörün canı sıkkın.
Senator gets in his moods.
Yüzünü görmekten bıkkınlık geldi.
I was sick of seeing his face.
Tek söylediğim, o zıkkım her neyse jakuziye o olmadan girmezdim.
All I'm saying is, whatever your poison, I wouldn't tub without it.
- bu sınavların birkaç cevap şıkkı var.
- The tests are multiple choice.
Ama aileleri çok dertli, yorgun, bıkkın insanlardı. Hepsi hergün 16 saat tarlalarda çalışıyorladı.
But their parents were very sad, tired, weary people... who worked 16 hour shifts in the sugar fields.
Tüm zamanımı sana sağlıklı yiyecekler pişirmekle geçirdim, sen de gittin, Allah biliyor ya, nelerle zıkkımlandın.
I spend all my time cooking healthy meals for you, and then you go and stuff yourself with God knows what.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]