Koyuyorum traducir inglés
2,465 traducción paralela
Kalemleri buraya koyuyorum.
I'll leave them here.
- İki koyuyorum.
- Two in.
Şuan, kuralları ben koyuyorum'Sana söyleneni yap evlat.'
Just now, I reckon the rule's'Do as you're told, son.'
Hayır, sadece paramı Noel kulübüne koyuyorum.
No, I was just putting money in my Christmas club.
Bir sürü kül tablası koyuyorum.
Putting out plenty of ashtrays.
Aynen, bunu bu diğer işlevsiz aletlerin yanına koyuyorum.
Yeah, I'll put them over here with these other gizmos.
Komodinin üstüne koyuyorum.
I'll just set this on your side table, ok?
Elini buraya koyuyorum.
Put his hand right here.
Buna hayatımı koyuyorum.
I'm betting my life on it.
Artık daha çok çalışıyorum ve kenara para koyuyorum.
I've been working more hours, And I've been... I've been putting away some cash.
Silahımı yerine koyuyorum.
I'll put the gun away.
El koyuyorum.
This is a repossession.
Yapmayacağım demekle ne demek istiyorsun? Bir sınır koyuyorum.
What do you mean, you're not doing it?
Beğendiğim çalışmaları da koyuyorum.
I like to put in work that I admire.
Tamam, kartonunu buraya koyuyorum onun hakkında hiçbirşey duymamış birine hikayesini anlatıyormuşsun gibi davran.
Okay, I got your poster board right here, So pretend you're telling the story of his life To someone who has never heard of him.
Alttaki kapıyı açıyorum. Bir tabak eti içeri koyuyorum. Genelde tavuk, sığır eti, kemik olur.
I open this door at the bottom..... and slide in a plate of meat - usually chicken, beef, bones - like so.
Geri koyuyorum.
I'm putting it back.
Ayrıca başka bir zarfa vasiyetimi de koyuyorum.
I have also enclose my will in separate envelope.
O yüzden ölüm saatini 2 ila 5 saat öncesi olarak koyuyorum.
So I'd put the time of death between two to five hours ago.
- Çekici koyuyorum. - Gerek yok ama neyse.
Here is a hammer...
Her yıl çorabın içine portakal koyuyorum biliyor musun?
The orange I put in their stocking every year, you know?
Bu yüzden annem çorabımın içine koyardı ben de çocuklar için koyuyorum. Çünkü tıpkı portakal gibi saf ve sade değerlerini unutmalarını asla istemedim.
And that's why my mom put it in my stocking, we put one in our kids','cause I never want them to forget to appreciate something as pure and simple as an orange.
Sense onu burada tutuyorsun o zaman ben de sana ait bir şeye el koyuyorum.
Now you're holding on to something of mine, so I'm gonna hold on to something of yours.
Sizin refah ve sağlığınızı kendiminkinden çok daha öne koyuyorum.
For your prosperity and health I prefer and desire more than my own.
Resmi olarak bu tavuklara el koyuyorum.
I'm officially requisitioning this chicken.
Süt almayı unutmayalım diye boş süt kutusunu buzdolabına geri koyuyorum.
I put the empty carton back in the fridge to remind us to buy milk.
Oğlum yüzüme koyuyorum onu ben!
Dude, I put that thing on my face!
- 2000 koyuyorum.
- I bet 2,000.
Ama kuralları ben koyuyorum.
I'm the one who gets to make all rules.
- Evet, bazı teşhisler koyuyorum.
That's correct. I'm running diagnostics.
Ama ellerim gözükmesin. Aşağıya koyuyorum.
But keep my hands out of the shot.
İşin üstüne düştüğünden emin ol çünkü onu alıkoyuyorum.
Just to make sure you're sufficiently motivated I keep him until it's done.
Onları akvaryuma koyuyorum yaşamalarına yardım ediyorum ve gösteri dünyasına kazandırıyorum.
I put them in the aquarium, help them survive the shock. Now they're in show business.
- Bilmiyorum birkaç şeye ihtiyacım var, çünkü Öğrenci Meclisi Başkanlığı'na adaylığımı koyuyorum.
I don't know, I just need some stuff'cause I'm gonna be running for Student Council President.
Çantasını oyuncaklarla kitaplarla dolduruyorum ve el atarisini koyuyorum, orada olduğunu fark etmeyeceksin bile.
So, I'm going to pack her bag full of, uh, games and some books and her Leapster. And with any luck you won't even notice that she's there. She'll be so content.
Onları sadece Smith burda yokken koyuyorum.
I only put them out when smith isn't here.
Onları sadece Smith yokken etrafa koyuyorum.
I only put them out when Smith isn't here.
Kağıtların üstüne koyuyorum.
As a paperweight.
Laura, feneri buraya koyuyorum.
Laura, I'll put it here.
Mahkum nakili için senin arabana el koyuyorum.
I'm commandeering your vehicle for prisoner transport.
Bir tanesini Kruger'in saatine koyuyorum.
I'm putting one in Kruger's watch.
Onun sözüne 200 dolar koyuyorum.
200 bucks says he's right.
Koyuyorum.
On it.
Onu kapıp, ön cebime koyuyorum.
Just pick him up and put him in my breast pocket.
Hepsini koyuyorum.
Uh, I'm all-in.
Ben de hepsini koyuyorum.
I'm all-in, too.
Sen ne... 4 SAAT SONRA Bu araca el koyuyorum.
I am commando-ing this vehicle!
Dinleyin, bu işe tüm inancımı koyuyorum.
Listen, I am putting a lot of faith in you guys.
İğnenin birini yanına koyuyorum.
I'm just going to pin one down next to her.
Bunları toplayıp buraya getiremezsiniz beyler. Bunlar atık malzeme değil, bir tank'tan düştü bunlar! Bunlara el koyuyorum!
I didn't recycle it, it fell off the back of a tank!
- Sana teşhis koyuyorum.
You got the whatever virus.