Kışş traducir inglés
3,967 traducción paralela
Kırmışsın!
You broke it.
Sen kızmışsın.
Hey, you're a girl.
Jacob Kruse'ye görüşmelerden çıkarken Başbakan'ın elini tutmaktan başka bir ayrıcalık tanımamışsındır herhalde?
I suppose Jacob Kruse can go hand-in-hand with the PM to the negotiations?
Ne yazık ki ailenle meşgul olamamışsın.
Too bad you couldn't handle your family.
Bir bakmışsın Elena'yı aklından silmem için bana yalvarıyorsun bir daha bakmışsın tabut açık sırtımda bir hançerle yatıyorum.
One minute, you're begging me to compel Elena from your mind, and the next, I'm up coffin creek with a dagger in my back.
Büyümüşsün, çok kıvrımlanmışsın.
You've grown a bit. You're curvier.
- Göğsüme göt yazmışsın, sonra da çık git diyorsun! - Sen istedin onu, çık dükkândan!
You write "ass" on my chest, then tell me to get out.
Kapana kısılmışsınızdır.
You're stuck.
Dün gece seni ektim diye kızmışsın bana.
I blew you off last night, and you're pissed at me.
Ve neden şık giyinip kuşanmışsın?
And why are you all dressed up?
Özel tasarım bebek bezleri, bebek bronzlaştırma banyoları sonra bir bakmışsın, gümrüktekilere neden yarım düzine bebek leoparı ülkeye sokmaya çalıştığını anlatıyorsun.
At first it was small things... designer diapers, toddler tanning bed, then the next thing you know, you're standing in J.F.K., trying to explain to U.S. customs why you're smuggling half a dozen baby leopards
Ben artık başlamışsındır diye düşündüm.
I thought you'd started already.
Olay şu ki, boynumdan önce bacaklarımı kıracak adamlarla çalışmayı tercih ederim. Demek istediğimi anlamışsındır.
Now, the thing is, I'd rather deal with guys that would break my knees before they broke my neck, if you know what I mean.
Tracy ne taraftan saçmalık çevirmeye çalışırsa çalışsın, ona engel olacağım.
[Cell phone beeps] Well, whatever sideways nonsense Tracy tries to pull, I'm gonna hold him down.
Artık arkadaşımmışsın gibi davranmana gerek yok.
No need to pretend to be my friend anymore.
- Umarım en az çeyrek paket almışsındır gömleğe karşılık.
Hope you at least got a quarter bag for the shirt I bought you.
Umarım o seksi meşhurlardan bir kısmını partime çağırmışsındır.
Oh, I hope some of those hot celebrities are invited to my party.
Mosca'nın öldüğü gün 5 : 10'da fabrikadan çıkış basmışsınız, doğru mu?
On the day of Mosca's murder, you punched out of the factory at 5 : 10, is this correct?
Kalıba sıkışıp kalmışsın, tamam mı?
Look, you're stuck in a pattern, okay?
İzinsiz giriş, alkol alıp huzur bozma kamuya açık alanda idrar yapmak, taciz, zilyetlik,.. ... kasıtlı gasp, haneye tecavüz ve araban olmadığı halde dört kez sarhoşken araç kullanırken yakalanmışsın.
Breaking and entering, drunk and disorderly, public urination solicitation, possession, possession with intent domestic disturbance, four DUIs, and you don't even own a car.
Sanırım onca yıldır neden uzak kaldığımı anlamışsındır artık.
I guess you know now why I stayed away all those years.
Her kim isen, akıllı bir kızmışsın.
You are one smart girl, whoever you are.
Bugün iki yarın üç, sonra bir de bakmışsın birazcık eroin için Nikki Sixx'in parmaklarını emmeyi teklif eden Roxy'nin arkasında sıradasın!
Today it's two, tomorrow it's three, and then the next thing you know, you're behind the Roxy offering to suck Nikki Sixx's toes for a scoop of heroin fudge ripple!
Tabii ki sıkılmışsındır.
Of course you were.
Belki âşık olmamışsındır.
Well, maybe you haven't been in love.
Kızmışsın.
You are upset.
Haklıymışsın. Onu oraya hiç koymamalıydık.
You know, you were right.
Mükemmel, karmaşık hayat ağacımızın bir zamanlar ıssız olan evrende nasıl büyüdüğünü açıklıyor.
It describes how our beautiful, complex tree of life has grown from a once desolate universe.
Kızlar kapıyı açık bırakmışsınız.
Girls left the door unlocked.
Çello çalan bir adam kızlarla nasıl tanışsın?
How do you meet girls playing the cello?
Her şeyi baştan yazıp işi kızıştırmışsın.
You rewrote the whole bloody thing, stoked it up.
Ben de yılın babası olduğunu sanıyordum ama sıkışıp kalmışsın.
Here I thought you'd become father of the year, but you just got stuck.
Televizyonu açık bırakmışsın.
You left the TV on.
Tamam kızlar olayı anlamışsınız.
All right, you got a deal.
- Ama sadık kalmamışsın.
You cheated.
Bir sürü Porto Rikolu kızla çıkmışsın. Tarih 1960'lar olduğuna göre bence çok ilerici bir şeymiş.
You dated a lot of puerto rican girls, which I thought was pretty progressive given that it was the 1960s.
2009 yılında Florida'da sarkıntılık suçundan gözaltına alınmışsınız.
You were arrested on a stalking charge in Florida in 2009.
- Kızım Sam'le tanışmışsınız.
- I see you've met my daughter Sam. - I did.
Her şeyi baştan yazıp, işi kızıştırmışsın.
You rewrote the whole bloody thing, stoked it up.
Besbelli birbirinize çok kızmışsınız ve muhtemelen boşanacaksınız. Hepsi benim suçum.
You guys are obviously so mad at each other, and you're probably gonna get a divorce, and it'll be all my fault.
Hani araban patinaja girer ve sana direksiyonu çevirmeni söylerler sonra bir bakmışsın, tıkır tıkır gidiyorsun.
Kind of like when your car goes into a skid and they tell you, you know, turn into the skid, and then, you find yourself coasting.
Sevgili babacığım, umarım hayal kırıklığına uğramamışsındır.
Dearest Papa, I hope you're not too disappointed.
Sen de sıkılmışsındır.
I expect you're sick of it too.
Seni böyle gafil avlamama kızmamışsındır umarım.
I hope you don't mind my ambushing you like this.
İlk başta birkaç "eski yasa" ile başlar sonra bir bakmışsın, çizmeli storm-trooper * lar kapımı kırıyorlar ve karımı nedensiz yere tutukluyorlar, tabi eğer evli olsaydım.
You start by casually repealing a couple of "old laws," the next thing you know, your jack-booted storm troopers are kicking in my door and arresting my wife for no reason if I were married.
- Kızmışsın bana.
- You are mad at me.
Çıkış yapmışsın.
You took a hit.
Her daim başarımı kıskanmışsındır zaten.
You've always been jealous of my success.
Bak, umarım buraya kadar gelmeme kızmamışsındır.
Look, I hope you don't mind I came to the precinct?
Bu kız SS'e ait.
That girl belongs to the security service.
Bu kulüpler erkekler kızlarla tanışsın diye bahane değil mi?
Aren't they just a pretext for guys to meet girls?