Lamp traducir inglés
2,753 traducción paralela
Senden tanrın olarak tam bir hafta sonra saat 2 de Lamp'e çello dersin için gitmeni istiyorum.
And as your god, I command you to be at Lamp, 2 : 00 p.m., one week from today for a cello lesson. Done deal.
Bir keskin omurga ovalaması, sabah yedide soğuk duş ve terleme seansı.
A sharp spinal scrub, cold douche daily at 7 : 00am, and sweating by the lamp.
Bilgisayarın, telefonun, lambanın, ve çalar saatin fişini çıkarm...
He unplugged a laptop, BlackBerry, lamp, an alarm cl...
Bir gün, plajda kuma gömülü bir lamba bulur.
One day he's walking on the beach and he finds a brass lamp burried in the sand.
" Ben lamba ciniyim.
" I am the genie of the lamp.
- Lambanın neyi var?
- What's with the lamp?
Yatak odamdaki lambanın altında sana biraz para bıraktım.
In my bedroom under the lamp, I left you some cash.
Bu arabayla gidebileceğimiz tek yer ; sokak direği.
The only place we're going in this car is into a lamp post.
Suyun üzerindeki yanan bir lamba gibi.
"Like a lamp burning in water."
Etrafta fenerle dolaşan adamı biliyorsun.
You know the guy who walked around with a lamp.
Lamba.
Lamp.
Alaattin'in lambasını ovup cini beklemek gibi yani.
Like rubbing a magic lamp and waiting for
Neden annem geceleri lamba yakıyor?
Why does mom light a lamp at night?
Kafası ve göğsüne, seramik lamba ve metal ekmek kızartıcı ile vurulmuş ve 30 yerinden bıçaklanmış.
The head and chest were struck with a ceramic lamp and a metal toaster, and there were 30 stab wounds.
Elektrik direği gibi dikiliyor.
He's standing there like a lamp post.
Duvarda bir hücre, içinde bir kandil...
Light is like a lamp inside a niche.
Kendini biraz toplayıp bu lamba için biraz yakıt bulabilir misin?
Do you think you can get your head together and find some fuel for this lamp?
Lambayı kırdım.
I broke a lamp.
Gerçekten lambayı mı kırdın?
You really broke a lamp?
Orada bir kandil's
There's an oil lamp just inside the door.
.. lensi çizdin mi?
You have damaged the lamp.
Lambanı kırdığım için özür dilerim.
Sorry I broke your lamp.
Kafasına lambayla vurmana gerek yoktu.
That's no reason to hit him on the head with a lamp.
- O lanet farı, silmemem gerektiğini biliyordum.
I knew I shouldn't have rubbed that fucking lamp.
Ama o gece komidinin üstünden lambayı aldım ve kafasına geçirdim.
I took the lamp from the nightstand and I smashed it over his head.
Nargile lambam ile tüttürüp baksırımla oturmuş, aptal hindimi yiyor olacaktım.
No, I would be here, trying to smoke out of a bong-lamp, eating turkey jerky in my boxers.
Ben lambadaki cinim ve hayallerini yerine getireceğim.
I'm the genie from the lamp and I grant your wishes.
- Bir gaz lambamız var.
- We've got a petromax lamp.
Kömürlükte yakalanan fareleri içine koyuyorlar.
They hang rat bins on lamp posts.
Kömürlükte yakalanan fareleri içine mi koyuyorlar?
Hanging rat bins on lamp posts.
Senin gibi bir güzelliğin bu çirkin lambaca öldürülmesine dayanamazdım.
I can hardly stand the idea of such a beauty been spoiled by such an ugly lamp...
Bana lambayı uzatır mısın?
Could You pass me the lamp.
Hem lambayı doldurmam gerek.
I've got to fill up the lamp as well.
Tom, ben de tam ofis lambanı kapatıyordum.
Tom. I was just turning out your, um, office lamp.
Çalışan bir fener bulduğuna şaşırdım.
Already, you found a lamp that works.
Lamba... yine gördüm.
The lamp... I saw it again.
Lambayı.
The lamp.
Sanırım lambaydı.
I think it was the lamp.
Bizzat bana lambayı alıp ona vurduğunu bunu onun öldürdüğünü söyledi.
He told me personally he picked up a lamp and hit her with it... and that it killed her.
O zaman ilk olarak şu ibnevari lambadan başlayalım.
Good! Then the first thing that needs to go is that faggy lamp!
Bir lamba. Evet.
Turned into a lamp.
Nargileden bir lambası var.
He had a bong lamp.
Biri gece lambasını alıyor!
Somebody's trying to buy that hula lamp I want!
Kalp atış hızını ölçen bir saat ve 1950'den kalma bu müthiş gece lambası.
A heart-rate monitor and an awesome 1950's hula lamp.
- Öyle olsun, ama bu gece lambasını telafi etmez.
Okay, this does not make up for you getting outbid on the hula lamp.
- Evet. Sen Brynn'e, nargileli lambayı satan kızsın.
Hey, you're the girl who sold Brynn the bong lamp.
Renk belirleyici, UV lamba ve karat ağırlık terazisi.
A color grader, a UV lamp and a carat weight scale.
Eğer hanım ışıksa, kocasıda'Diwali'dir.
If wife is the lamp, husband is'Diwali'.
Oturma odasında ; iki eskimiş kanepe, gümüş renkli bir televizyon yuvasından çıkmış, havada sallanan bir lamba mor bir şapka ve turuncu bir fular takan bir kadın portresi cilalı bir kahve masası ve bir de halı vardı.
In the lounge there are two worn leather sofas, a silver television, a lamp hanging immobile from the ceiling, a portrait of a lady with a violet hat and orange scarf, a lacquer coffee table and a rug.
Yani, niye bu lamba burada?
I mean, why is that lamp here?
- Masa lâmbasına dikkat et.
Watch out for that table lamp.