English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ L ] / Lamps

Lamps traducir inglés

690 traducción paralela
İki avize için 30 dolar.
Two lamps for 30 bucks.
- Bayan Baskets, iki avizeyi 30 dolara isteyen bir herif var.
- Mrs. Baskets, there's a guy who wants two lamps for $ 30.
Avizeler için bir cevap alabildin mi?
Have you got an answer on the lamps yet?
Chip, iki avize 30 dolara olur mu?
Hey, Chip, could you do two lamps for $ 30?
Yıldızlar, lamba gibi, gökyüzüne iple asılmıştı.
The stars, like lamps, hung from the sky on ropes.
Jeanne, kütüphanenin lambalarını yak.
Jeanne, light the lamps in the library.
Düşman topraklarımıza girerse iki tane lamba yanacak.
There'll be 2 lamps if the enemy is coming by land.
Belki de idealler yağ lambası ve at arabaları gibi demode olmuştu, Fakat bana aitlerdi ve aralarında sıkışmıştım.
Maybe they're outmoded like oil lamps and horse cars, but they're mine and I'm stuck with them.
Eskimiş ve modası geçmiş olabilir yağ lambası ve ya at arabası gibi, Fakat bana aitlerdi ve aralarında sıkışmıştım.
They may be old and discarded like oil lamps or horse cars, but they're mine and I'm stuck with them.
VE lambaları da henüz doldurmadın.
You haven't got the lamps filled yet.
Sizce de lambalardan konuşmak için çok erken bir saatte değil miyiz?
Don't you think it's rather early in the day to be talking about lamps?
Lambalarınız için yağ... Ziyafetleriniz için yağ... Hoş kokulu yağlar...
Oil for your lamps, oil to cook your feasts, fragrant oils to please your senses.
Bütün gece yanan Wallace bürosundaki lambalar ne olacak? Onların stok seviyesi bustin'Katırlar ve yeni ekipmanlarla mı?
What about them lamps burning all night in the Wallace office, their stockade bustin'with mules and new equipment?
Ben gaz lambalarını alırken sen de kepenkleri kapa.
Close the shutters while I get the oil lamps.
Daracık arka sokaklarda lamba hak getire.
No lamps in those narrow back streets.
Abajurları sevdin mi?
Do you like the lamps?
Ram Singh kandilleri getirdi, ve biz onları siz gelmeden önce yakacağız.
Ram Singh has brought the lamps, and we light them before you come.
Yüzbinlerce küçük kandil her yerde yanıyor olacak.
Hundreds and thousands of little lamps burning everywhere.
Küçük yağ kandillerini hala görebiliyorum.
I can still see the little oil lamps.
Ama aşk ve güzellik bir evin içine dolarsa.. o zaman lambalar dışarı atılır.
But when love and beauty come into the house then throw out the lamps.
- Peter, lambaları doldurdun mu?
- Peter, did you fill the lamps?
Dünyanın düz bir tabak, gökyüzünün iki dağın arasına asıldığının ve yıldızların da gökten sarkan lambalar olduklarının düşünüldüğü zamanlar vardı.
Look, there was a time when people thought the earth was a level plane... between two mountains that were set there to hold up the sky... and that the stars were lamps hung from that sky.
O zaman ön kapıya bakan kölenin lambaları yakması lazım.
In that case, the slave attending the front door is required to light the lamps.
Yüzünün etrafına elli büyük lamba yerleştirdiler.
They placed 50 such big lamps around her face.
Artık pencerede lamba tutmuyorum veya rıhtımda gemi beklemiyorum.
I'm not keeping any more lamps in the window or waiting for any more ships in the bay.
Bütün gece bunları yakmaya devam edersen, gece ne yapacaksın bakalım..
If you're going to keep them lamps burning all day, you'll run out before night.
Biliyor musun, yaşlı bir uşağımız var... oldukça yaşlı... Her gece bir odadan diğerine... lambaları yakamaya gider... ta ki o koca karanlık odalar aydınlanana dek.
I have a footman - Oh, he's a very old man - and each night he goes from one room to the other, lighting the empty lamps until the great dark rooms are a blaze of light.
Sönük lambaları yakarak yitirdiğimiz bir geçmişi aydınlatıyoruz.
We are lighting dead lamps to illumine a past that is gone.
Dört limon sarısı lamba, biraz turuncu ve yeşil.
Four lemon-yellow lamps with a glare of orange and green.
Ve ilk balinamızı parçalara ayırdık yağını en saf haline gelinceye kadar kaynattık. Bu saf yağ sayesinde içlerinde ailelerin yaşadığı binlerce ev aydınlanacak ve hatta belki bir kralın başına sürülecek.
And so we stripped our first whale... and boiled the blubber down to a fine, pure oil... that would keep the lamps burning in a thousand homes... the clocks ticking on their mantelpieces... and perhaps anoint the head of a king.
Balinaları avlamak ve dünyadaki bütün lambalar için onlardan yağ elde etmek bizim görevimiz.
It is our task in life to kill whales... and furnish up their oil for the lamps of the world.
Banyo için yağı unutmayın!
Don't forget the oil for the lamps.
Gaz lambaları hatırımdadır hâlâ.
I remember the oil lamps.
- Işıkları da söndür, olur mu?
- Turn out the lamps, won't you?
Gaz lambalarının nesi kötü?
There's nothing wrong with kerosene lamps.
Tüm lambalar yanarken
I While all the lamps aglow... I
Karanlık, basık tavanlar ve gaz lambaları da var mıydı?
Dark, low ceilings, with hanging oil lamps?
Saksağanlar, ardıç kuşları, bülbüller ve akşamları, ateş böcekleri ve gaz lambaları parlar.
Magpies, thrushes, nightingales And in the evening, fireflies and oil lamps aglow
Ama her şeyden önemlisi, Ruhmkorf lambaları var mıymış öğren.
But more than anything, inquire whether they have Ruhmkorf lamps.
Kendi kendine enerji üreten lambalar.
Self-generating lamps.
A ; aynı anda iki tane Ruhmkorf lambasından fazlasını kullanmamalıyız.
We must never use more than two Ruhmkorf lamps at a time. B...
Şu lambalarla oynamayı kes!
Stop fiddling with those lamps!
Lambalar sönüyor.
The lamps are giving out.
Tatilimize hemen gidelim.
LET'S GET THOSE LAMPS AND TABLES OUT OF HERE.
Çok kolay fark edilirsin. 24 saat yanan sokak lambaları var.
Too easily spotted, 24 hours street lamps.
Anna'ya söyliyeyim de birkaç lamba getirsin.
I'll get Anna to bring some lamps.
Şu lambalar için bir priz daha ekle oraya.
a plug for those lamps in the bottom too.
Balığa mı? Hey Blackie arka odada bir çift denizci feneri var iskeleye getir onları.
Hey, Blackie, there's a couple of hurricane lamps in the back room, bring them over to the pier.
Ruhmkorf lambası!
Ruhmkorf lamps!
Ya lambalar?
What about lamps?
Lambalar, lambalar.
Ah, lamps... lamps.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]