Lights traducir inglés
13,994 traducción paralela
Hedefe giderken parlar, arkasında iz bırakır, sen de diğerlerini oraya atarsın.
A round that lights up so you know where to fire the rest of the real bullets.
Sireni aç.
Put the lights on, the wires.
Bir dans ekibine katılmak istiyorum... Sosisli sandviç, çörek, Central Park geceleri... parlak ışıklar, büyük şehir.
I wanna join a dance company... hot dogs, pretzels, Central Park at night... bright lights, big city.
Hey, ışıklar saat 12 : 00'den sonra kapatılıyor, beyler.
Hey, lights out after 12 : 00, boys.
Işıklar açık.
The lights on.
Işıklar söndü.
Lights out.
İyiyim, demin ışıklar gitti.
Yeah, we just lost our lights.
Kıyıdaki ışıkları takip edeceğiz.
We follow the lights onshore, follow all the lights onshore.
Fırtına yavaşlıyor, kıyıdaki ışıklar bize rehberlik edecek.
The storm's... the storm's easing'up, boys, so... we just look for the lights on the shore to guide us in.
- Biz de farlarımızı açalım!
- Keep the lights on, like SHE'S doin'!
Farları aç!
Turn your lights on!
Herkes farlarını yaksın!
Turn on the lights, everyone.
Işıklar için kusura bakma.
Sorry about the lights.
Yüksek sesler, parlak ışıklar oğlunuz gibi insanlar için daha çok sorun olabilir.
Loud noises, bright lights can be especially difficult for someone like your son.
Yüksek sesler ve parlak ışıklar rahatsız ediyorsa, daha çok maruz kalmalı daha az değil.
If loud noises and bright lights bother him, he needs more of it, not less.
Işıklar kapanıyor hanımlar.
Lights out, ladies.
Işıklar kapanıyor.
Lights out.
Kapıdan bazı ışıklar gördüm ve...
By the door, I saw some lights and...
♪ ışıklarını açık tut
♪ So, leave the lights on
İşte, bütün bunarla, herhangi birinin evindeki ışıkları ve elektronik aletlerini uzaktan, parmaklarınızla kontrol edebilirsiniz.
Now all together, it's enough to control someone's lights... And home electronics from your fingertips.
Ben de sana, içeri girmemeni söylemiştim, böylece... Işıklar neden bu kadar kısık?
I just told you not to enter, so- - why are the lights so low?
Dostum, ışıkları aç tekrar.
Dude, turn the lights back on.
- Bu odanın içine tıkılıp kalmayacağını düşünürsün Düğmeler, ışıklar ve anahtarlar.
- You'd think being stuck inside that room with all those buttons and lights and switches you'd have enough.
Düşmana şu kısımdan baktığında başları yeşil görünüyor.
You look at the enemy through this and it lights'em up green.
Evet, evet, ışıklar.
Yeah, yeah, lights.
O ışıkların hiçbir anlamı yok.
Those lights don't mean shit.
Hepimize dünyadaki ışıkları gibi davranıyoruz.
We are all called to be his lights out in the world.
İhtiyacı olan herkes için ışığı canlı tutmaya çalışıyorum.
Just I try to keep the lights on for those in need.
- Dr. Pepper ve Winston Lights.
Dr. Pepper, Winston Lights.
Alice, ışıklarla ne oldu?
Alice, what's with the lights?
Işıkları kapatın.
Get the lights.
Işıkları sen mi açtın?
Did you turn the lights on?
Işıklar açılıyor.
Lights, on.
- Kahretsin, yedekleme ışığı yanmıyor.
- Shit, no back up lights in here.
Işıklar.
Lights.
Elektriklerde kesildi.
They killed the lights, too.
Işıkları kapatır mısınız, lütfen?
Can you turn off the lights, please?
- Işığı kapatın, lütfen.
- Could you please turn off the lights?
Birilerine söyleyin, Dante maskesinin ışıklarını açsınlar. Zar zor görebildim.
You might tell someone that the lights on the Dante mask should be turned on because I could barely see it.
Hayır, hayır, her şey ben elektronik flaş ve yağmur makineleri sayesinde.
No. No, no, no, that was an act of me And the strobe lights and rain machines.
Işığı çek gözümden!
Get those lights off me!
Vantilatörler ışıklar ve yağmur makineleri kullandık.
Well, we used fans, and lights and rain machines.
Üzgünüm, ışıklar- - tut.
Sorry, the lights- - hold on.
Farları kapat!
Turn the lights off! Turn the lights off!
Eh, en azından ışıklar olsun.
Let there be lights, eh'?
Işıklar söndü.
The lights are out.
Işıktan nefret ediyorlar!
They abhor lights!
Sinemalar, otomobiller, radyo, elektrik lambası.
Movie theaters, automobiles, the wireless, electric lights.
Yanında getirdiği ışıklar ve kamera yüzünden.
It was the lights and the camera that she brought with her.
Sireni aç.
Turn the lights on.
Eminim sigortadandır.
I'll get these lights fixed up in no time.