Limousine traducir inglés
455 traducción paralela
Bakın, Komiser, sakıncası yoksa, şimdi gitmem gerekiyor, limuzinim bekliyor.
Look, Lieutenant, if you don't mind, I've got to go now, my limousine is waiting.
Çete bana limuzin sözü vermişti.
And the gang promised me a limousine.
Bir limuzinin içindeydi.
In a limousine.
Limuzini.
A limousine.
İçlerinde bir limuzin vardı.
There was a particular limousine.
Ama evlenirsen eskisi gibi bir hizmetçimiz ve limuzinimiz olur.
But then maybe we could have a maid like we used to and a limousine.
Bebeğim kocaman bir elmas yüzüğe parlak bir limuzine...
Baby's gonna have a big diamond ring... and a shiny limousine...
Sana son limuzinimden bahsetmiş miydim?
Did I ever tell you about that last limousine of mine?
- Limuzininiz burada bayım.
- Your limousine is here, sir.
Torlato ve Favrini'ler küçük ve hızlı arabalar olacak. Torlato-Favrini ise bir limuzin.
The Torlatos and the Favrinis will be speedy little cars and the Torlato-Favrini a limousine, of course
Ben hayatı bir limuzin gibi düşünüyorum.
I like to think of life as a limousine.
Liimozini mi?
The limousine?
Tam buraya park edecek.
I've got a limousine ordered for 4 : 30.
Özel konuğumuz geldiğinde raylar arasına bir limozin park edeceğiz.
We'll park the limousine between the tracks when the special arrives.
Sana tahsis edebileceğim bir tür limuzinim var.
I've got a... sort of a limousine at your disposal.
- Limuzinle.
- I have a private limousine.
Ve bu sırada sürekli pencereden dışarıya bakıyor, büyük, siyah limozinle nasıl baş ettiklerini gözlüyordu.
And all the while he was looking out the window, seeing how they were doing with the big, black limousine.
Charlie'nin gelirler bürosu tarafından vergilendirilen büyük bir limuzini varmış. Şehirde her yere onunla gidiyormuş, bilirsin, koca bir şey.
Bird had this big limousine that had been assessed by the Bureau of Internal Revenue and he was driving it all over town, you know, like, a block long.
Diyelim ki, bir limuzin istiyorsun.
Let's say you want a limousine.
Limuzinle gelip seni arayan kişileri?
And those characters in the limousine who came for you?
Büyük bir ev, uşaklar limuzin, dolgun bir harcama hesabı.
Big house, servants, limousine.
Önce limuzinimi ve şoförümü sana veriyorum.
- I'm turning over my limousine to you.
Mercedes limuzin : 20 bin mark.
Limousine : 20,000 Marks.
- Bir limuzin su sıçrattı mı size?
- What? - Splattered by a limousine?
Kimileri kızları çimdiklemek için metroya biner, seninki limuzini kullanır. Ama çimdikçi çimdikçidir.
Some guys ride the subways pinching girls, he works out of a limousine.
Rochester'a ulaştığımızda, havaalanında bizi doğrudan Mayo Clinic'e götürmek için bir limuzin bekleyecek.
When we arrive in Rochester there'll be a limousine at the airport to take us directly to the Mayo Clinic.
Böylece, limuzinin geçişini seyredebileceklerdi.
That way, they could watch the limousine drive by.
Limuzinim neden havaalanında değildi?
Why wasn't my limousine at the airport?
Üzgünüm bayım, artık otelimizden havaalanına limuzin gönderme hizmeti vermiyoruz.
Sorry, it is no longer the policy of this hotel to send a limousine to the airport.
Limuzin için Bel-Air Otel'i arayacağını söyledi.
He said he wanted to call the Bel-Air Hotel for a limousine.
Bel-Air'den limuzinin gelmesi için pek uzun bir süre sayılmaz.
That's not very much time for a limousine to get there from the Bel-Air.
Acaba, Bay Sampson için dün Van Nuys Havaalanına
Say, did you send a limousine for a Mr. Sampson
Dün Havaalanında olan birisi büyük siyah bir limuzine binip gittiğini söyledi.
Well, there was this here fella at the airport said he left in a big, black limousine.
Son üç gün içinde kiralanmış ya da çalınmış bütün siyah limuzinleri kontrol ettir.
Get them to run a check on every black limousine rented or stolen in the last three days.
- Limuzin hakkında gelişme var mı?
- Anything on the limousine?
Muhtemelen, bir limuzin kiralamasını söyledin.
You probably told him to rent a limousine.
Onun arkasında da bir limuzin.
And after her there's a limousine.
Bu başkanlık makam aracı ile aynı.
This is identical to the presidential limousine.
İhtiyacın olan her şey limuzinimin bagajında.
Everything you need is in the back of my limousine.
- Limuzin bizi bekliyor.
The limousine is ready for us.
- Tam olarak değil ama bir gün Ryker Restoran'da otururken şoförü bir kutu kahve almaya gelmişti ve onu limuzininde otururken görmüştüm.
- Not exactly... but one day I was sitting in Ryker's Restaurant... and her chauffeur came in to get her a container of coffee... and I saw her sitting in the limousine.
Sonra da insanı limuzinle alıyorlar.
Then a limousine takes you down.
Bir limuzinin bagajına, bunun gibi gizli bir bölme yapabilir misin?
You think you can build a secret compartment like this in the trunk of a limousine?
Bir limuzinin bagajındaki gizli bölmenin çok bariz olduğunu.
That a secret compartment in the trunk of a limousine is too obvious.
Kananga'nın limuzini geliyor.
Here comes Kananga's limousine.
Bu güzel şahsın farklı bir soğutma sistemi var, daha çok limuzine benziyor.
This beautiful person has a different cooling system, more like a limousine.
Sadece takas etmek istiyoruz bizim külüstürle... sizin limuzini!
We just want to trade our jalopy... for your limousine!
Getirdiğin limuzine karşılık bir rehine alacaksın.
You get one hostage for the limousine that you bring me in.
Yanında kalır ve seninle konuşursam, limuzin yollamazlar ve havalanına gidemem.
If I stay and talk to you, they won't send the limousine.
New York'tan ayrılırken havaalanına limuzinle götürdüler.
When I left New York... they took me to airport in limousine.
Limuzin gelecek.
The limousine's due. I don't care if you have anything to pack or not.