Lucky traducir inglés
37,768 traducción paralela
Çok kötü düşmüşsünüz ama şanslısınız.
You had a real bad fall. You're a lucky man.
Bunu alabildiğim için şanslıyım.
I'm very lucky to have that.
O zaman bu ıssız yolda karşılaştığımız iyi olmuş. kasabada nerede yaşadığını soracaktım.
Well, then it's lucky I ran into you on this deserted road,'cause I was about to start asking in town where you live.
Şanslı piç.
Lucky bastard.
Telefonda bir şeylere rastladın mı?
We might get lucky. Did you get any hits off the phone?
Şanslısın.
You're lucky.
Kendini şanslı say.
Consider yourself a lucky man.
Doğru insanları öldürdüğü için şanslı çıktı.
He's just lucky he killed the right people.
Beni yakalayıp manastıra kapatmazsa şanslı sayılırım.
I'll be lucky to end up in a convent if she catches me.
- Şanslısın.
Lucky you.
Değerin az, maaşın az,.. ... şanslıysam benim de bir tarafım az-acak.
You're under-appreciated, you're underpaid and under my sheets if I'm lucky.
Ne de şanslıyım ki bir fotoğraf binlerce gıcık yoruma değer.
Well, lucky for me, a picture is worth a thousand snarky comments.
O yüzden bu hızlı, tempolu, heyecan verici bir macera olacak. Sizler ve özelliklede rolü kapacak olan şanslı genç bir bayan için.
So this is gonna be a fast-paced, exciting adventure for all those who make the cast, especially one very lucky young lady.
- Bize çarpmadığı için şanslıyız.
We're lucky it didn't hit us.
- Bu arada, asıl o seninle tanıştığı için şanslı.
And for the record, she's the one who's lucky to meet you.
Şanslıyız ki onları kırmamız gerekecek.
And lucky us, we get to break'em.
Burası yakınımda olduğu için şanslıyım.
I'm lucky this place was nearby.
Bugün şanslı günün.
Today's your lucky day.
Senin şansına, bazı silahlar kendi kendine ateş ediyor.
Well, lucky for you, some guns shoot themselves.
Steph ve DJ sana sahip oldukları için çok şanslı.
Steph and DJ are so lucky to have you here.
Joey, burada olduğun için çok şanslıyız.
Aw. Joey, we are so lucky to have you here.
Çocuk da öldüğü için şanslı.
That child's lucky to be dead.
- Şanslısınız ki, ABBA değilmiş.
You're lucky it's not ABBA.
Dolunay, okulun burçlarına ve mazgallarına yükseldiğinde de, Harry gerçekten çok şanslı olduğunu düşündü.
And as the full moon rose over the school's towers and battlements, Harry reflected that he was a very lucky boy indeed.
Böylesine iyi ve samimi arkadaşlara, mensubu olduğu bir yere ve önünde macerayla dolup taşacak günlere sahip olduğu için şanslıydı.
Lucky to have such good, fine friends, and a place where he belonged, and the days ahead still brimming with adventure.
Harry gerçekten çok şanslı olduğunu düşündü.
Harry reflected that he was a very lucky boy indeed.
Şanslı olanlar, kırık bir kemikle kurtuluyor.
The lucky ones survive with just a broken bone.
Hayatta bir ya da iki kez eğer şanslıysan bazı anlar vardır.
Once or twice in a lifetime, If you're lucky... There are moments.
Şanslısın.
Lucky you.
Kontrollü ziyaretin olduğu için şanslıydın!
You'd have been lucky to have supervised visitation!
42 şanslı bir ilk grev.
42 on a lucky first strike.
Eğer şanslıysan hissettiğin ilk acıdan sonra bayılacaksın.
If you're lucky, you'll pass out from the pain first.
Ve şanslısın ki seni öldürmek istemiyorum.
And you're lucky I don't kill you myself.
Büyük şans.
Very lucky.
Şansıma, çoğunu unuttum.
Lucky for me, I've forgotten it.
Sen şanslı bir kızsın.
You are a lucky girl.
- Şanslısın.
- Very lucky.
- Şanslıydın.
- We got lucky.
Şanslı kız.
Lucky girl.
Devamlı ne kadar şanslı olduğunu söylerdik.
We just kept saying... how lucky she was.
Çok şanslı bir kadınsın.
You're a very lucky lady.
Bir gol attıysa ne olmuş yani?
He got a lucky goal.
- Şanslıydı.
Well, she was lucky.
Amelie'nin ekibi ayakta tutacağını varsayarsak bizi sekiz ay idare ederse şanslıyız demektir.
We'd be lucky if it supports us for 8 months, assuming Amelie can keep this crew from falling apart.
Arayışımız sırasında Daedalus'un bizi koruyacak altyapısı olmadan birkaç ay hayatta kalırsak şanslıyız demektir.
But without the infrastructure of Daedalus to sustain us while we searched, we'd be lucky if we had a few months.
Yakın zaman, çok şanslı olmayabiliriz.
Next time, we might not be so lucky.
Eğer bunun peşini bırakmazsan çıkman gereken günde çıkabilirsen kendini şanslı say.
And if you don't drop this thing, you'll be lucky if they let you out a day before you were supposed to get out anyway.
Oradaki herkesin senin muhbir olduğunu bildiğin için mi üzüldün? İlk geceyi atlatırsan şanslı olacağın için mi?
Does it have anything to do with the fact that every inmate in there knows that you're an informant, and you'll be lucky to make it through your first night?
Kendini şanslı say.
Consider yourself lucky.
Ama sen bunu yapmaya niyetli olmadığına göre iyi ki senin için bir şeyler düşünmüşüm.
Now, since you don't want to do that, you're lucky I came up with something else.
Şanslı adam nerede?
Mmm... So, uh, where's the lucky guy?