Lâkin traducir inglés
823 traducción paralela
Elimizde bir plaka numarası var lâkin doğruluğundan tam olarak emin değiliz.
We have a license number, but we're not absolutely sure of the accuracy of it.
- Biliyorum. Lâkin bir yerden başlamalıyız.
I know, but we've got to start sometime.
Neden? Oldukça hoş bir kıza benziyorsunuz lâkin ona zarar verebilirsiniz. Bu doğru değil.
That isn't so.
"Lâkin gerçekten imkânsızın ne olduğunu anlamamız için bizlere cesaret eyle."
" but give us the courage to recognize what is really impossible.
Lâkin bunun gibi bir olay daha yaşarsan, onun hangi kapıya çıktığını biliyorsun.
But another deal like this, and you know what it means.
Lâkin, hatalı olduğum ispatlandı.
I'm proved wrong.
Lâkin arayışı çok belirsiz ve umutsuz.
But her search is a bit vague and uncertain.
Bay Joseph röportaj için pek müsait değil... lâkin Time dergisine saygısından onu hariç tutuyor.
Sir Joseph is not well enough to give interviews... but out of respect for Time magazine -
Lâkin, altı ay sonra... Yine alelade bir günde...
But then, on an equally ordinary day, six months later.
Şu anda büyük bir polis kuşatması maske kullanmış olan haydutlar için 23 eyalete yayılmış durumda. Lâkin 10 milyon dolarlık altının kalanını taşıdığına inanılan kamyondan hâlen bir iz yok.
A huge dragnet for the white stocking - faced bandits has now spread to 23 states, with still no trace of the truck believed to be carrying the remainder of the $ 10 million in gold.
Bu ilişkiyi işittiğime çok sevindim lâkin başka seçim şansımız da yok gibi.
I've had the pleasure to hear about her relationship not that I had much of a choice.
Lâkin Maggy evlenip, Paris'te heyecanlı bir hayata adım atarken Jeanne Dijon'da kalmış ve Burgundy Monitor'un editörü Henri Tournier ile evlenmişti.
But while Maggy was married and led an exciting life in Paris, Jeanne stayed in Dijon, married to Henri Tournier, the publisher of The Burgundy Monitor.
Lâkin Tanrı'nın esrarengiz yöntemleri var.
But God works in mysterious ways
Lâkin kanal, vaat edilen yere doğru atılan ilk adımdı.
But the canal was only the first step toward the promised land.
O pazar günü, birçok insan Tanrı'ya kavuştu lâkin kiliseye giderek değil.
Many a man had met his God that Sunday but not in church.
Lâkin bir hane tarafından haber alabilseydik...
If I could just get word of Bahar...
Birçok asil çok sayıda kaliteli kılıca sahip lâkin hiçbiri yabancı barbarları yok edecek cesarete sahip değil.
Many noblemen own numerous fine swords but none has the courage to destroy the foreign barbarians
Kiyokawa kun, plânı sen oluşturmuş olabilirsin lâkin onu yürütecek olanlar bizleriz.
Kiyokawa, you may have drafted the plan, but we carry it out
Lâkin Yamaoka güç belâ onları yatıştırdı.
But Yamaoka appeased them, after great difficulties
Lâkin...
But...
Lâkin yine de o saçma sporu yapmaya başladı ; golf'ü.
And yet he took up that ridiculous sport, golf.
- Çok özür dilerim. Lâkin saat daha 20.30.
- Oh, I'm so sorry, but it's only 8 : 30.
Lâkin imzalarını ne yapacağız diye düşünüyorum.
However, I was thinking of your signatures.
Varsayımlar, kanılar ; lâkin hiçbir kanıt yok!
Guesses, opinions, but no proof.
En iyisi kolyenizi satılığa çıkartayım, lâkin gerçek bedelinden çok aşağıya gidecektir.
At best, I can put your necklace up for sale, but for much less than its real worth :
Tuhafmış gibi algılanmak istemem, hislerim biraz samimiyetsiz görünebilir lâkin... şu adımı atarken bile... yanlış izlenim vermek istemiyorum.
I wouldn't want to sound ridiculous, and my feelings could seem insincere, however : although I am taking this step, I wouldn't want to give the wrong impression :
Lâkin, insan eti, en gözde yiyecekleriydi.
But people-meat is their favourite food.
Lâkin daha iri ve daha aç olan diğerleri, onu içi boş bir kütüğe sokuverdiler.
But the others, being bigger and even hungrier, knocked him spinning into a hollow log.
Lâkin, ikinci gron, ilk gronun kuzuyu yakmasına çok kızmıştı, yeni kurbanların kızartılması yerine haşlanmasını istedi.
But the second groan was angry that the first had burned the lamb, and demanded that the new victims should be boiled instead of roasted.
İkinci gronun dudakları kıpırdamıyordu, lâkin sesi bağırıyormuş gibiydi :
The second groan's lips didn't move, but his voice seemed to shout,
Dört yolcu aç ve tükenmiş durumdaydı, lâkin ilerlediler, kendilerini en korkunç tehlikeye götürmeye son derece kararlılardı :
The four travelers were starved and exhausted, but they pushed on, compulsively determined to bring themselves to the most hideous danger of all :
Lâkin, başardı!
But he did it!
Lâkin, sonrasında Hobbiton'daki sakin ve konforlu hayata geri döndüler,... ta ki, Gri Gandalf bir kez daha yuvarlak yeşil kapıyı çalana kadar.
But finally they returned to that quiet comfortable life in Hobbiton,... until the next time Gandalf the Grey would knock upon the round green door.
Lâkin "köşeye sıkışan farenin cesareti" diye de bir deyiş yok muydu?
But... isn't "the courage of a cornered mouse" another one?
Lâkin, buradan hiç bir şey göremiyoruz.
But we can't see anything from here.
Her yeri aradık. Lâkin Moriuchi ile avareyi bulamadık.
We've looked everywhere for them, but we haven't found Moriuchi or the vagrant.
- Gönderelim lâkin ödeyemez.
- He can't pay it.
Lâkin, şüphelerimden emin olmak için bu, tek şansım.
Yet this is my only chance to confirm my suspicions!
Afedersiniz efendim ama çocuğunuzun kiralık olduğu yazıyor lâkin gerçekten onu bize ödünç verebilir misiniz?
Pardon me, sir, but it says that your child is for rent but can you really lend him to us?
Lâkin ücret karşılığı çalışmak için uygun olmasına rağmen Ogami Itto olup olmadığı konusunda bir bilgimiz yok.
But... we have no idea if he is Ogami Itto although he claims to be available for hire.
Lâkin bu pislikler farklılar.
But those scum are different...
Lâkin bu gruptakiler burada ölmeli.
However... this group is to die right here.
Lâkin bazen tehlikeli olabiliyorlar.
But sometimes dangerous partners.
Taşralı kadınlar için erkeklerin yanında yer almak alışılagelmiş bir şeydi. Lâkin şehirde yaşayanlar için savaş, tam bir değişim demekti.
The women of the field already worked to the side of the men, but for the women of the city, war brought a total change.
Lâkin kutsal vatan, artık doğrudan doğruya hedefteydi.
However, the proper sacred nation directly it was threatened.
Lâkin sesler yükselmiş ve yoğunlaşmıştı.
But the speakers had started to be each time higher.
Lâkin kardeşim, Amstel nehrinde bot kiralayıp dolaşmanın yasak olmadığını keşfetmişti.
But my brother discovered that he could rent a boat e to walk in it in the Amstel.
Sanırım kamuoyu deniz piyadelerinin süpermen olduğunu düşünür. Lâkin sanmıyorum ki o çıkarma gemisinde korkmayan birisi olsun. Subaylar da dahil.
I think the public has the idea that marines are supermen, but I don't think there was a marine in the amphibious landing craft that wasn't afraid, including the ofticers.
Lâkin cüretimi bağışlayın, biraz geç kaldınız. " dedi.
But if I may venture a little criticism, you are somewhat late. "
Lâkin Hasan'ı araman boynunun borcu. Baksana o da bize mektup yollamıyor.
But he doesn't keep in touch either.
Lâkin beni rahatsız eden başka bir şey var. Bu, başkalarını öldürme hakkına sahip olan kişiler çok mu?
But there's something else that disturbs me.