Machine traducir inglés
20,402 traducción paralela
Gördüklerim bu makine yüzünden olacak.
What happens in my vibes is because of this machine.
Tam zamanında geldin, çünkü gazoz otomatı bozuldu.
Great timing, because your pop machine is on the fritz.
Birilerinin gelip 50 kalibrelik tüfekle bizi taramasını beklemeye niyetim yok. Hava kapkaranlık.
I'm not inclined to wait around for someone with a.50 caliber machine gun to roll up on us.
ama ikisinde de aynı Zaman Makinesi programı var, yani bütün dosyalarım erisilebilir mi olacak?
But they did have the same Time Machine schedule, so then would any of my files be accessible?
Neyse makine öğrenimini sonlandırmıyoruz.
Okay, well, we're not cutting machine learning.
Evet, 2013'ten bir uyuşturucu satıcısı zaman makinesi icat edip getirdi.
Yeah, Diane, some drug dealer from 2013 found a time machine and gave us this Molly.
Olivia'nın makineye çok fazla deterjan koyduğu bölüm.
The one where Olivia put too much detergent in the washing machine.
- Makine öğrenimiyle ilgili bir sürü şey yaptım.
I did a lot of machine learning stuff. For gaming?
Hayır, Çamaşır Makinesindeki Dedektif Kusmuk.
No, Detective Pukes in the Washing Machine.
Bir tür öğrenme optimizasyonu olmalı.
That's gotta be some kind of machine learning optimization.
Bu ülkeyi de boktan insanların başka insanların ağzına sıçmasını sağlamaya dayalı bir makine oluşturmak için kullan ve tüm dünyanın çıldırmasını izle.
Use that country to create a machine that relies on the shittiness of people to fuck over other people and watch the whole world go completely batshit.
Bir İskandinavya ülkesini trollerle dünyadaki herkesi gösteren devasa bir makine yardımıyla savaştırmak ta trollemek değil mi?
Getting a Scandinavian country to fight trolls by building a giant machine that actually shows everyone on Earth is kind of a troll, too?
Buz örneklerini test etmek için kullandıkları sonografi cihazı.
The sonography machine that they use to test ice samples.
Cihazın üstündeki elektrotlar ses ötesi dalgalar yayarak bilim insanlarının buzun içindekileri görmesini sağlar.
The electrodes on this machine emit ultrasound waves that help scientists see through the ice.
Makinede yıkanılabilir kevlar bulmak ne kadar zor haberiniz var mı?
Do you have any idea how hard it is To find machine-washable kevlar?
Acımasız bir ölüm makinesi bizi avlamaya geliyor.
A ruthless killing machine is on her way to hunt us all down. But why announce herself with a cryptic postcard?
- Sormamıştım ben. Şu an sözde acımasız ölüm makinesinin arkadaşlarımın peşine düşmesine izin veremem.
The last thing I need is a so-called ruthless killing machine going after any of my friends.
İçinde ispirto, kahve makinesi temizleyici biraz da havalandırmadan sızan bir şeyler var.
That's a combination of rubbing alcohol, coffee-machine descaler, and a bit of shite I found dripping out the back of the air-conditioning unit.
Bir tane otomatımız var.
We got a vending machine.
ilave açıkça makine silahlarla savunulduğu.
The accesses are obviously defended with machine guns.
Biraz para gösterdin mi sevk yapar, ve ilaçta verir. Bir sakız makinesi gibi.
Show up with a referral and some cash and he'd dispense pills like a gumball machine.
Yani bir zaman makinen yoksa bu tip yorumlar faydasız.
You know what, unless you have a time machine, comments like that aren't helpful right now.
Makine odası.
Machine room.
Ama bu, sabit diskleri kopyalayan bir makine gibi durmuyor.
Oh... but this doesn't look like a machine that copies hard drives.
Böyle bir durum şu anlama gelir, verileri silmek için bir makine kullanılmış.
In cases like this, it means a machine was used to wipe out all the data.
O büyük makineyi kullanmanda?
Driving that huge machine?
Bugünü sağ salim atlatıp geri çağırılmayı beklemeliyiz.
We need to ride the day out here, see if the machine brings us back.
Tarihi değiştirmede yine başarısız olma sebebiniz makinedeki arızaydı.
It was our broken machine that you failed, once again, to undo.
Kendi kendine, o döngü, makinedeki bir arızadan dolayı meydana geldi diyebilirsin. Hatta buna inanabilirsin bile, ama döngüyü sonlandıran tek şey şuydu...
Now, you can say that the time loop was just a glitch in the machine, and you can believe that, but the only thing that stopped the loop was this.
Bu makineyi o yaptı, ben de çalışmasını sağladım.
He built this machine, and I made it work.
Ölümü kandırmak için makineyi kullanan bir kadına.
A woman who used a machine to cheat death.
Şimdi kalanları da makinen yok edecek.
Now your machine is going to finish off what's left of us.
Makinem dürüstlüğünüzü teyit eder.
The machine will confirm your honesty.
Bana iki şey bıraktı, seni ve makineyi.
He only ever gave me two things : this machine and you.
Şu başka yol dediğin, makineyi ele geçirmeyi de kapsıyor mu?
This new way to Titan, does it involve the Machine?
Makineyi bize bırak yeter. Olmaz.
Let us use the Machine.
Makine için gelirsen bu sefer adamlarıma dur demeyeceğim.
- Can't let you take the Machine. You come for it, I ain't gonna stop them next time.
Makineyi ele geçirmek için geliyorlar.
They're coming for the Machine.
Makine odası emniyette.
The Machine Room is secure.
Adler, makineyi programlamak için çok vaktin yok.
Adler, you don't have a lot of time to program the Machine.
Makinenizi ele geçirdiler, sen de kızlarımla birlikte kurtarıcınız olmamı istiyorsun.
They've got your Machine, and you want me and my Daughters to be the cavalry.
Tek yapmamız gereken onları makine odasından uzak tutmak yaklaşık.
All we have to do is keep them out of the Machine Room
Jones, makineyi çalıştır.
- Jones, fire up the Machine.
Dışarıdakiler makine için birbirlerini yiyorlar.
Now, the boys out there are fighting over that Machine.
Eğer istemezsen anlarım seni geri getirecek makinemiz olmayacak.
And if you don't, we don't have a Machine to bring you back.
Seni geri getirebilecek makinemiz olmayacak.
We don't have a machine to bring you back.
İş yerine ultrason cihazı alalım mı, diye sordum.
I asked about getting an ultrasound machine at work.
Zamanda yolculuk edemem artık, makine gitti.
I can't travel through time anymore. I don't have a machine.
James Cole'un makineye ihtiyacı yok ki.
James Cole does not need a machine.
Dr. Adler makineyi Titan için ayarlamıştı.
The machine. Dr. Adler's programmed the machine for Titan.
- Makineyi otomatik pilota aldım.
- The machine is on autopilot.