Melt traducir inglés
2,050 traducción paralela
Temmuz ayının sonuna doğru büyük erime doruk noktasına ulaşır.
As July draws on, the great melt reaches its peak.
Ancak son yıllarda bu erimenin ölçeği arttı ve halen artıyor.
But in recent years, the scale of this melt has been growing.
Fok avlamak için erime nedeniyle her zamankinden uzak yerlere yüzmek zorunda kaldılar.
With the melt, they're forced to swim ever-greater distances to hunt for seals.
Erime miktarındaki yıllık artış devam ederse daha fazla ayı açlıktan ölecek.
If the yearly increase in the scale of the melt continues, more bears will starve.
Büyük erime ayılar için her zaman zor olmuştur, ancak yakında yaz aylarından sağ çıkmak imkanız hale gelebilir.
The great melt has always been difficult for bears, but soon surviving the summer may become impossible.
Son 30 yılda erime miktarında büyük değişiklikler oldu.
The scale of the summer melt has changed over the last 30 years.
2007 yılındaki erime rekor kırdı.
2007's melt broke all records.
Fazladan 400,000 mil karelik buz yok olarak bugüne kadarki en büyük erime olarak kayıtlara geçti.
400,000 extra square miles of ice disappeared, the greatest melt ever recorded.
Sıcaklıktaki ortalama her 1 derece artış suların erimesini 1 hafta uzatıyor.
For every degree rise in the average temperature, the summer melt is extended by a whole week.
Yaz mevsiminde buzların erimesi milyonlarca canlıya yaşama şansı veriyor. Ancak bu değişim kutup ayılarının yaşamını tehlikeye atıyor.
The summer melt provides opportunities for millions of animals, but has now become a threat to the polar bear's very survival.
Ayı kayıtlara geçen en büyük erimeden sağ çıkmayı ve Kuzey Kutbu kışına ulaşmayı başardı.
This season, the bear has survived the greatest melt yet recorded and made it through to the Arctic winter.
Bunun için erimenin zirvede olduğu dönemde hayatta kalmak, suya dalmak ve buz üzerinde uçmak zorunda kalacaklardı.
To do so, they would have to live on, dive beneath and fly over the ice during the climax of the great melt.
Deniz gergedanı macerası, temmuz ayında erimenin zirvede denizin ise en tehlikeli olduğu dönemde başladı.
The quest for the narwhal started at the height of the melt, in July, when the sea ice was at its most dangerous.
Erime hat safhada ve ekip bu olayın tam da ortasında.
The melt was in full swing and the team were in the thick of it.
Bir dokunuşu, vücudunun tek bir temasının ardından her yerin alevler içinde yanar.
One touch, one mere touch of her body, and your limbs will melt in the fire.
Eritip, kurşun haline getirip,...
Fine, what do you say I melt it down into a bullet
Hoş olmadığının farkındayım ama ilişkimiz bu kadar iyi giderken sıcak Bahama güneşi altında eriyen diğerlerden üstün olduğumu düşünmeden edemedim.
I know it's wrong, but with our relationship clicking, I couldn't help but feel smug watching everyone else's melt in the hot Bahamian sun.
Dondurmanı unutma. Erimesin.
Uh, don't forget your ice cream, it's gonna melt.
İçindeki lezzetler mükemmel bir ahenkle erimiş.
The flavors melt together in perfect harmony.
İçeri gelsene.
? Come melt.
Erimesini istemedim.
I didn't want it to melt.
Borular da plastik olduğu için erimedi.
And the pipes are made of plastic. That's why they didn't melt.
Kuyumcular altını eritip taşları tekrar takıyor.
Legit jewelers here melt the gold down, reset the gems. Viola.
Yüce tanrım, hepimiz pelte olacağızz!
Good God, we'll all melt!
Pişirdiğimde hepsi eriyecek nasılsa.
It's all gonna melt when I cook it.
Ben dilimin üstünde yavaşça eritirim.
I prefer to let it melt slowly on my tongue.
Bir babanın kalbini eritecek şey.
Just the thing to melt a father's heart.
- Ton balıklı sandviç mi?
A tuna melt?
Ton balıklı sandviçin ne olacak?
What about your tuna melt?
Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa,
O, that this too, too solid flesh would melt...
Bir daha kimseye kullanmamasını sağlıyacağım.
I'm going to melt it down.
Elbiselerini yakıp. kanını süzeceğim ve kemiklerini asitle eriteceğim.
I'm going to burn his clothes, drain his blood, and melt his bones with acid.
Bunlar yerin, suyun ve bitkinin güçleri ve elektriğin gücüyle de birleştiğinde gücü daha da artar ve ejdarhanın gücüyle de gücü kat kat yükselir.
The power of ground, water and grass. And combined with this, the power of electricity, they all melt together. And with the power of dragon, they increase.
Gazı salmayı bıraktıklarında, buz tabakaları erimeye devam etti fakat çok daha hızlı bir şekilde.
Once they stopped spraying the gas, the Ice sheets continued to melt, but now at a quicker pace.
Eritip tekrar kullanıma hazır hale getireceğim.
I'm gonna melt it down and reuse it.
Buzlu şekerlerin erimesinden nefret ediyorum.
I'd hate for these popsicles to melt.
- Ama ille Tanrıyı karştıracaksan... Eski Ahit usulü yapabilir misin... gözlerini kapatmak, yüzün erimesi filan
- But if you're gonna bring God into it... can you do like the Old Testament and the covenant... and keeping your eyes closed or your face will melt...
Bütün gerginliğin akıp gitmeli.
All the stress would have to melt away.
Anladın mı? Bilim adamlarımız Bölüm Üç'te mahsur kaldığından iridyum alev lambalarını, donmuş kapıları eritmek için kullanıyorum. Olumlu bir şey duymayı canı gönülden isterim!
I'm using iridium blowtorches to melt frozen doors because my scientists are trapped inside section three, so I would love to hear something positive.
Buz, eritebildiğimiz ölçüde yeniden çoğalıyor.
Ohh... this ice just grows back as quickly as we can melt it.
Ultrasonik bir yama programı kullanarak buz katmanlarını eritebildik.
Uh, well, we were able to melt the ice deposits using an ultrasonic patch.
Buz, eritebildiğiniz ölçüde yeniden çoğalır.
Yeah, it's just gonna grow back as quick as you can melt it.
Burada o yükseklikte bir ısı kumu cama çevirebilir.
Out here, the temperature would melt the sand into glass.
Dışarıda kalan hayvanlar için saklanacak bir yer yok.
but spring's warmer temperatures melt the pack ice and the bears hunting platforms.
Yeşil kanopinin altında, çetin bir savaş yolda. 350 kiloluk yaban domuzları savaş sanatında ustalaşmış.
snow begins to melt, but the water can't penetrate the solid layer of ice just below the surface.
Sinsi ve yırtıcı Avrasya vaşağı için haberler güzel.
summer's sunlit nights begin to melt thick layers of ice, revealing the island's prehistoric past. ivory is exposed by the big thaw... a mammoth tusk over 4,000 years old.
Yumuşak plastik bulaşmak için sert darbeler gerektirmez.
And soft plastics don't require high-speed impact to melt.
Altı aylık kar ve buz erimeye başlayınca Yellowstone da yeniden canlanmaya başlıyor.
As six months of snow and ice begins to melt, Yellowstone starts to come back to life.
O gözlerle buzdağını bile eritebilirsin.
For me? You could melt an iceberg with those deep browns of yours, buddy.
Onsuz ne yapacağımı bilmiyorum.
In an incinerator and melt it down.
Şey... ton balığı ezmesi. Güle güle!
Tuna melt!