Mild traducir inglés
1,414 traducción paralela
- Hafif bir nöbetti.
- It was a mild seizure.
Gençlerin çoğu arada bir hafif bir depresyon geçirirler.
Most teenagers suffer from mild depression at one time or another.
Sana vereceğim doz ile benim titremem hafif bir ürperti gibi gelecek sana.
I'm gonna give you a dosage that's gonna make my tremors look like a mild twitch.
Sadece hafif bir sarsıntı geçirmiş.
A mild concussion. Other than that, she's fine.
Korkarım burada oluşum, Lex'in askeri düzenini karmaşıklaştırdı.
I'm afraid my presence here has thrown Lex's regimented routine into a mild chaos.
Ufak bir beyin sarsıntısı.
It's just a mild concussion.
Doktor sadece hafif bir beyin sarsıntısı geçirdiğimi söyledi.
The doctor says it's just a mild concussion.
Şovdaki halini gören büyükannene nerdeyse inme iniyordu.
Y'know, your grandmother saw the show and had a mild stroke.
Onu x-ışını, ultraviyole, elektromanyetik sinyallerle taradım.
I've scanned it with x - rays, ultraviolet, mild EM pulses.
Bender'ın kokusu çok hafif, başka kokularla karışıyor.
Bender's odor is so mild, it's being overpowered by local sources.
Butters gündüz yumuşak başlı, tatlı ve masum FAKAT aslında hiç kimse onun karanlık bir yüzü olduğunu bilmiyor.
Yes, by day he is mild-mannered, sweet and innocent Butters! But nobody knows that he actually has a dark underside!
Hastalık biraz hafif kalır.
Sick would be a mild understatement.
Her getirdiğin çok acılının, aynısından bir tane de orta acılısından getir.
But whatever you bring extra hot, bring out mild too.
Genelde bana karşı az da olsa ihmalkar davranıyorlar bir sokak köpeği ya da istenmeyen bir misafirmişim gibi.
Mostly, I'm treated with a kind of a mild neglect as if I were a stray dog or an unwelcome guest.
Bay Sanborn hafif bir kalp krizi geçirdi.
Mr. Sanborn did have a mild heart attack.
Yumuşak dalgalar kayalıklara çarparak onların tüm güzelliğini ortaya çıkarır, ve teninizde hafif bir rüzgarın hoşluğunu hissedersiniz.
The gentle swell rinses the bare, gleaming cliffs, and the mild wind smoothly strikes the skin.
"Aziz ve gayretli koruyucu melek, bu küçük çocuğu iyi gözet."
"Guardian angel, meek and mild, look on me, your little child."
- Hafif afazi geçiriyor.
- He has a mild expressive aphasia.
Hafif bir beyin sarsıntısı geçirdin.
You have a mild concussion. You'll be okay.
Doğru. Ben de yumuşak başlı avukatım.
Right, and I'm just a mild-mannered attorney.
Yani, kız arkadaşımı bir okulda öğretmen sanarken, o, yüksek teknolojili suç savaşçısı çıktı.
I mean, my girlfriend, who I thought was a mild-mannered schoolteacher, is actually a... high-tech crime fighter.
Evet, peki, eğer Fransa olmasaydı siz de Cherokee kabilesinin dilini konuşuyor olacaktınız.
( mild applause ) Yeah, well, if it, if it wasn't for the French, you'd be speaking Cherokee.
Alt tarafı zayıf bir asit çözeltisi.
- Oh, it's just a mild acid solution.
Hayır, hayır. Sadece hafif bir sarsıntı geçirdim.
No, no, it's just a mild concussion.
Alkol zehirlenmesi yaşayan ilk üniversiteli değilim. Son olmayacağım da kesin.
I'm not the first student to suffer a mild case of alcohol poisoning and I'm reasonably certain that I'm not gonna be the last.
Muhtemelen kendi kendine geçecek ufak bir virüs.
It's probably just a mild virus that'll go away on its own.
Gözbebekleri asimetrik.
Pupils asymmetric, mild ptosis.
O zamana kadar... hafif bir sakinleştiricinin yardımı olacaktır.
Until then... perhaps a mild sedative will help.
Hafif, ama çok güzel.
Mild, but very nice.
Kokusuna göre oldukça hafif.
It's pretty mild, considering the smell.
Ön lobunun zarında hafif bir damar gelişmesi var.
There's some mild vasodilatation in the prefrontal cortex.
Hafif bir beyin sarsıntısı geçirdin.
PHLOX : You suffered a mild concussion.
- Bir çanak yumuşak nişasta.
One bowl of mild farina.
Hafif bir gıda zehirlenmesi.
It's some mild food poisoning.
"... orta... orta... ortalama.
"... mild... mild... Mild.
Ortalama.
Mild.
Ben bir kas gevşetici almıştım.
I took a mild muscle relaxant.
Onların gözünde ben mülayim bir hademeyim.
'To them, I'm just a mild-mannered janitor.'
Kardiyoloğumla konuştum, eğer sen yüksek tansiyonumu yakalamamış olsaymışsın ve fark edilmemiş olsaymış, yumuşak bir şekilde... ölüme kadar gidebilirmiş.
I spoke to my cardiologist and he said if you hadn't caught my high blood pressure, and it had continued unchecked, it might have resulted in a mild case of... death.
Burası eğitici ve başkasını düşünen bir yer, tıpkı Edna gibi.
It's educational and offers mild thrills.
Hafif bir sarsıntı geçirmiş, ama iyileşecek.
She has a mild concussion, but she'll be fine.
Bu güzel 27 mayıs salı sabahı, güneşli ve sakin.
It's sunny and mild on this beautiful Tuesday morning, May 27.
Sayın Barksdale'e yapılan operasyonun büyüklüğüne göre aldığı cezanın, açıkçası hafif olduğunu düşünüyoruz.
Considering the scope of Mr. Barksdale's operation... his sentence was, to say the least, mild.
Orta şiddette düzensizliklere ne dersin.
Ooh, ooh, how about... mild irregularities.
Mavi Acısız Evet.
- Blue... Mild... Yes.
"Senin nazik öbür kişiliğini dinlemek istemiyorum kızım." diyorum.
I said, "Girl, I don't want to know about your mild-mannered alter ego."
Sana psikolojik yan etkileri olduğu bilinen bir ilaç verildi.
You've been prescribed a drug that's known to have mild psychiatric side effects
Renk değişikliği, alerjik bir reaksiyondan kaynaklanıyor olabilir.
Her discoloration could be an allergic reaction or a mild form of hives
Bu hafif bir sakinleştirici.
- It's a mild tranquillizer.
Benim hafif I.B.S. im var ve...
I have a mild case of I.B.S. And...
Fakat bu... bu iyi değil.
But this- - this isn't mild.