Mortal traducir inglés
2,491 traducción paralela
Karanlık, saplantılı vampirler. Fani bir kadına aşık olmaması gerektiğini bilen fakat yine de olan, Başlangıçtan beri kaderleri bu olduğunu biliyor olsalar bile çünkü, zaten aşk gerçekten bununla ilgili değil midir?
Dark, brooding vampires who know they shouldn't fall in love with a mortal female but do anyways, even though they know it's doomed from the beginning, because that's what love is really all about?
Onunla hemen konuşmalısın çünkü herhangi bir erkekle görüşmesi ölümcül şekilde tehlikeli olabilir.
You have to tell her now... Because any male she comes in contact with Could be in mortal danger.
Yani teknik olarak insan kanı içene kadar hâlâ bir çaylağım. Ve insan kanı içmeyi istemiyorum. O yüzden ölümlü bedenim ölmeden veya
I'm technically still a fledgling until I drink human blood, which I really don't want to do, so I have to figure out how to stop this thing before my mortal body dies, or at least stop it from happening to more people like Erica.
Bir çaylağın insan kanı içmek için 28 günü vardır. Yoksa ölümlü bedenleri ölür.
A fledgling has 28 days to drink human blood, or their mortal body dies.
Ölümlü bedenin gayet iyi gibi geldi bana.
I mean... you mortal body seems to be doing just fine.
Wayne'in hayatını nasıl söndürebiliriz?
How to shed Wayne's mortal coil?
Çünkü beraber olduğu her erkek ölümcül tehlikede.
Because any male she comes in contact with could be in mortal danger.
Ölümlülerin en kudretlileridir.
They are more than mortal.
"Ve sanırım ölümlü hayatımı kaybediyorum."
" And though I lose my mortal life,
Yeni Papa'mızın çoktan söylediği gibi vücuda işe yaramaz şeyleri sokmak ölümcül bir günahtır.
As our new Pope already said "Putting garbage in the body is a mortal sin."
Evet. 200 yıldan fazla süredir ne ölümlü ne de ölümsüz bir erkek, benim ne yapacağımı söyleyemiyor.
For over 100 years, tells me not a man, mortal or immortal, what did I do not oderwas.
Şeytan peşinde, ölümlü.
The demon is coming for you, mortal.
Ölümlü hayatlar... çok kırılganlar.
Mortal lives- - they are so fragile.
Ölümlü formuna dön ve bende Tanrının cömertliğini göstereyim.
Revert to your mortal form, and I will prove a benevolent deity.
Madem büyük bir kalabalıkla etkileşime gireceğim, o halde ölümlüler gibi giyinmeliyim dedim.
Well, I figure since I'm going to have to interact with the mass populace, I should dress in the traditional costume of a mere mortal.
- Grozin'le can düşmanıdırlar.
- He and Grozin are mortal enemies.
"Gözlerimi karanlığa" "dikip başladım" "bakmaya,"
"Deep into the darkness peering, long I stood there, wondering, fearing, doubting, dreaming dreams no mortal dared to dream before."
Gücün bir ölümlüye göre oldukça etkileyici.
Your power is impressive for a mortal.
Olduğun yerde kalmanı öneririm, ölümlü.
I recommend you stay down, mortal.
Ve "enerji" ne gelirsek ölümlü bilimi bir Asgardlı'yı durduramaz.
And as for your "energy," mortal science holds no fear for an Asgardian.
Mjöllnir'in özünü çekmen aptalcaydı, ölümlü.
You were foolish to take on the essence of Mjolnir, mortal.
İnsan teknolojisi... Gözlerin ve kulaklarına güvensen daha iyisini yaparsın.
Mortal technology, you would do better to trust your eyes and ears.
Gerçekten, ölümlü teknolojisi kara büyülerden bile daha kötü.
Truly, mortal technology is worse than the darkest black magic.
Güney Pasifik'te gün geceye dönerken, denizanaları için ölümcül anlaşmalarının en tehlikeli kısmını yerine getirme zamanı geliyor.
Day is turning to night in the South Pacific, and it's time for the jellyfish to carry out the more dangerous part of their mortal bargain.
Hayattaki en iyi dostlarım nasıl oluyor da en azılı düşmanımla takılıp kendimi temizlediğim küvetimde yatmasına izin verir? !
How could you, my best friends in the world, hang out with my mortal enemy, then let her sleep in the tub where I clean myself?
Sen çıldırdın mı, ölümlü?
Are you mad, mortal?
Sen bir Asgardlısın, ölümlü bir kötü adamın uşağı değil.
You are an Asgardian, not some lackey to a mortal villain.
Sen bir solucansın, ölümlü.
You are worm food, mortal.
Babalar tüm bu yaşam kargaşasını başkasının üzerine atar.
Fathers shuffling off this mortal coil.
Çarpıcı vücut hareketleri ile birleşmiş, ölümlü cazibe.
Stunning body movements mixed with mortal seduction.
Son derece iyi niyetle, merakımdan ve endişe duyduğum can güvenliğimden ötürü soruyorum bu partide henüz yatmadığın birileri var mı?
Hey, just out of sheer curiosity and concern for my mortal well-being, is there anyone at this party that you haven't slept with?
Bay Lipwig, bu işi sana kim verdiyse seni amansız bir tehlikeye attı.
Mr Lipwig, whoever gave you this job has put you in mortal peril.
Bayan Conliffe, Sizi, eğer karşınıza çıkacak olursa hayatınızın ciddi şekilde tehlikede olduğuna dair uyarmalıyım.
Miss conliffe, I cannot stress to you enough the mortal peril you're in should you find yourself in his presence.
Yüzüme bak, ölümlü kraliçe.
Gaze upon me, mortal queen.
- Yarıtanrı olabilir ama yine de ölümlü.
He may be a demigod, but he's still mortal.
Yani "yarı ölümlü, yarı tanrı."
"Half" meaning "half mortal, half god."
Biz doğduktan sonra Zeus tanrılara emretmiş, insanlardan olan çocukları ile teması yasaklamış.
Right after we were born, Zeus decreed that the gods couldn't have physical contact with their mortal offspring.
İşte ben, Eddie Trulock ile birlikte yemeğe gidiyordum uğruna hayatımın yarısından fazlasını dalgın dalgın geçirdiğim çocuk can düşmanımla birlikte aynı yemeği paylaşmak üzereyken.
Here I was, about to have lunch with Eddie Trulock while the boy I mooned over for half my life was going to share a meal with my mortal enemy.
Ah, bu normal ölümlü bir çocuk değil.
Ah, that is no mortal child.
Ancak kız kısa sürede üzgün ve donuk biri olmuş çünkü ölümlüler dünyasına ait değilmiş.
Yet, soon she turned sad and cold for she did not belong in the mortal world.
İnsani zaaflarını bir kenara attığın gerçek. Shakespeare'in deyimi ile yaşam kargaşası umrunda değil.
You have jettisoned your human foibles, your mortal coil, as Shakespeare called it.
Benden kork, fani!
You fear me, mortal!
Ölümlü bedeninizle konuşmuyorum.
I'm not speaking to you through mortal flesh.
Kılıçlar beni öldüremez.
I cannot be slain by mortal blade.
Babanın övüp durduğu çılgın adam buydu, değil mi?
That is the mortal your father so extolls, is it not?
Kanunları, sadece ölümlüyü korumak için çiğnedim.
I only broke the law to protect the mortal.
Anlıyor musun ölümlü?
Do you understand, mortal?
Şehrin ölümcül kapısından tek başına girdi. Ve kapıyı kaçınılmaz kadere boyadı.
Alone, he entered the mortal gate of the city, which he painted with shunless destiny.
Kesip atmak öldürücü, iyileştirmekse kolay!
Mortal, to cut it off, to cure it, easy.
Belki de ölümcül olabilecek korkunç işler.
If not most mortal to him.
Ben Shiva'yı kazanıp kazanıp duruyorum.
I'm a mortal lock for the Shiva.