English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ M ] / Mumble

Mumble traducir inglés

248 traducción paralela
Suzie biraz boş konuşacak.
Suzie would like to mumble a little doubletalk in Esperanto.
MırıIdandığın bir şey hariç eleştirilerinin hepsini anladım.
I understand every one of your criticisms, except for one you sort of mumble.
Böyle güzel bir sesin varken gevelememelisin.
You shouldn't mumble with such a lovely voice.
Mırıldanma.
Don't mumble.
Söyleyeceğin şey böyle bir şeyse lafı ağzında geveleme.
When you have something like that to say, don't mumble.
Ne geveliyorsun?
What do you mumble?
Mırıldanıp durma, uyuyamayacaksın.
Don't mumble, you'll keep yourself awake.
Ve altı dilde de lafı ağzında geveleyebiliyor.
And he can mumble in six languages.
Everett, orada öyle oturup böyle saçmalamasına izin mi vereceksin?
Everett, are you just going to sit here and let him just mumble on?
Mezarının başında bir iki dua mırıldanırım.
Mumble something Christian over your grave.
Mırıldanmayın, normal konuşuyoruz.
Do not mumble, speak normally.
Mırıldanıp duruyorsun ama genel bir fikir edindim.
You mumble a little bit, but I get the general idea.
Ben küçükken, yemekten önce her akşam babam bir shot bardağı dolusu viski koyar, bir dua geveler -
When I was very little, every evening before supper my father would pour a shot glass full of whiskey, mumble a prayer :
Aralarında mırıldanırlardı.
They'd mumble to each other.
Söyleyeyim. Çünkü ben mırıldanmasına izin vermek aptallığını yaptım.
I'll tell you why :'Cause I'm the dummy who let him mumble like that.
Ama seni temin ederim senden ilginç bir vaka olur. Hele Tanrı izin verir de bir şeyler mırıldanabilirsen seninle tıpta çığır açan deneylere imza atabiliriz.
But, I can assure you that you will make for an interesting case and God willing, you'll be able to mumble and we can make groundbreaking experiments.
Biliyorum, şifreli konuşacağız, Planlanan dilini ve düzensiz mırıldanmayı kullan.
I know, we'll speak in code, use Planguage and mumble jumble.
- mırıldanırsan seni duyamam bu kitapların annenin odasında ne işi var?
- I can`t hear you when you mumble. What are those books doing in your mom`s room?
Başka neler söyledim?
What else did I mumble?
Mırıldanıyorsun.
You mumble.
Mırıl mırıl.
Mumble, mumble.
Bir şeyler mırıldan.
Mumble something.
Kitaba bak, oku, mırıldan, tamamdır.
Head in the book, read the book, mumble, over we go.
Konuşurken mırıldanıp tükürmüyorsun.
You don't mumble or spit when you talk.
Senin gibi mırıldanmaya başladım, ve duyamadım.
I'm starting to mumble like you, so I couldn't hear.
İki kelime bile Fransızca bilmez.
He can't mumble a word of French.
Hiçbir şey Her şeyi anlıyorum, fazla geveleme.
I understand everything that you mumble to yourself.
Düşünmeye gelince de lafı geveliyorsun.
And when you think, you mumble.
Dayanamayacağım bir şey varsa o da senin laf gevelemeni dinlemek.
If there's anything I can't stand, it's listening to you mumble.
3 gün odasında Quince Lincoln hikayelerini mırıldandı durdu.
-... he'd mumble some story...
- Onları hasta etmek için ne fısıldıyorsun?
- What do you mumble to make them so sick?
Toplantılarda mırıldanarak konuşurdu.
He used to mumble his way through mission briefings.
Lafı geveleme.
Don't mumble.
Konuşmak zorunda kalırsan, lafı gevele.
If you have to speak, mumble.
Bu ve rüyanda Scully ile ilgili bir şeyler mırıldanman. Scully kim, Morris?
That and you mumble something about Scully in your sleep.
Yemekten sonra, garson şampanyayı getirdikten sonra tabii ki.
After the meal, when the waiter brings the champagne, just mumble something.
Homurdanma.
Don't mumble.
Ama nasıl isteyeceğinizi bilmelisiniz... çünkü birazcık gevelerseniz hiçbir şey yaptıramazsınız.
But you gotta come correct... because anything you mumble ain't getting done.
Bunu söylemek, benim için çok zor.
It's hard for me to mumble like this.
Gevelemeden anlamıyorum da.
I don't speak mumble.
"James Dean'in Gevelemesini Dinleyelim" değil.
It's not "Let's Hear James Dean Mumble."
Yemekten sonra, garson şampanyayı getirince birşeyler söylersin.
After the meal, when the waiter brings the champagne, just mumble something.
Gösterişli cep telefonlarımız insanlara "vay be" dedirtiyor...
"Our flashy cellphones make people mumble" Gee whiz "
Angel, komadaki insanların vücutları bazen hareket edebilir..... veya sayıklayabilir veya gözlerini açabilirler.
Angel, people in comas, sometimes their bodies just do things mumble words, maybe even open their eyes.
Adresleri sen girdin.
You punched in addresses. ( quiet mumble )
Oysa doktora görünmen gerekiyor. Neden bahsediyorsun sen?
I mean, you're sitting here, staring into your soup, and every once in a while you mumble some derisive comment, when you should be going to a doctor.
Bir daha pasif-agresif saldırıya geçerek bana bir laf edersen kalbini açar, en zayıf noktanı bulur ve ona dünyanın en büyük ışığını tutarım.
The next time I hear you mumble some little passive-aggressive aside, I'll look into your heart, pick out your insecurity, and shine a spotlight on it for the remainder of your days.
Sen konuşmuyorsun, geveliyorsun. İzci misin, değil misin?
Try and speak properly, you mumble.
Böyle mırıldanma.
Don't mumble.
" Merhabaaa, ağzında mırıldandığın şifreni gördümmmm : ), mırıldanmayı kabul etse ne güzel olurdu.
" Hello? I see that you've chosen the password mumble, whatever it was.
Junior, şu an Annie'yi buraya getiriyor.
You usually mumble, I don't know what you're saying.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]