English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ M ] / Mısınız

Mısınız traducir inglés

85,972 traducción paralela
- Psikiyatr mısınız?
- No. - You're a psychiatrist?
Yüzbaşı, belediye başkanlığını bırakma konusunda biraz daha açıklama yapar mısınız?
Captain, can you tell us more about abdicating the mayorship?
Mevkinizi açıklar mısınız, efendim?
Can you clarify your position, sir?
- Yanında mısınız?
- Are you near him?
Genç efendi Warleggan'a açıklar mısınız?
P'r'haps you might assure young master Warleggan, is it?
Bir sulh hakimi olarak şüphesiz böyle bir suçun cezasının farkında mısınız?
As a magistrate, no doubt you're aware of the penalty for such a crime?
- Hazır mısınız?
Ready? 1, 2, 3.
Sakıncası yoksa Luke'a bakar mısınız?
Do you guys mind, uh...
Topu kaldırır mısınız?
Could you put the ball away?
- Sadece arkadaş mısınız yani?
- So, you're just friends?
- Kanka mısınız?
- You guys are pals?
Bakar mısınız?
Excuse me.
Pardon bakar mısınız?
Um, excuse me, excuse me.
Kötü Yer çiftler için tatil köyü gibi bir yer değil farkında mısınız?
Okay, you realize the Bad Place is not some sort of couples retreat, right?
Bizi yalnız bırakır mısınız?
Can you give us a moment?
- Hazır mısınız?
- Ready?
Hem zaten annem ve babam hayatlarımızın normale dönmesini istiyor sanırım böyle de olacak.
Besides, Mom and Dad want our lives to go back to normal, so I guess that's what's happening.
Yalnız mısın?
Are you alone?
Kamerayı, yatağın karşısına, dolabın üzerine koyuyorum böylece beni gözden kaçırmazsınız.
I'm gonna put the camera right here on the dresser across from the bed, so you can't miss me.
Kızımızın çizdiği şeyler hakkında bana bilgi vermek ister misin?
You wanna tell me about the stuff our daughter's been drawing?
Demans durumu kötüye gidiyor. Ve o sallamamalıydı, o woged, Ve yardımınıza gerçekten ihtiyacımız var.
His dementia is getting worse, and he's woged when he shouldn't be woging, and we really need your help.
Caroline ve ben, kurtarıcılarımızın mutluluğunun yarısı kadar mutlu olursak gerçekten talihli sayılırız.
If Caroline and I are half as happy as our saviours, we'll be fortunate indeed.
İkiniz de yıkım, isyan ve saldırıdan yargılanalı dört yıl bile olmadığını biliyor olmalısınız.
He and you must know it's barely four years since I was on trial for wrecking, riot and assault.
Umalım da adamımız bu olmasın.
Let's hope that's not our man.
Kalıp, hayatımızı riske atmaya değmezdi.
Woulda bin more'n our life's worth t'ave stayed.
- Bir düzineden fazlamız kaçtık ama ayrı düştük. Nöbetçiler olduğunu sandım. - Yalnız mısın?
I thought you were the guards.
Peki neden kızımın vaftizine gelmemeli?
So why shouldn't she come to my daughter's christening?
George, hasatın başarısız olduğunun farkında değil mi, hiçbir yerde mısır bulunmuyor mu?
Is George not aware the harvest failed, no corn to be had anywhere?
Göleti en son numuneye kadar temizleme talimatı almamış mıydınız?
Were you not instructed to clear the pond, down to the very last specimen?
Söylediğimi ciddiye almalısınız.
I'm just saying.
Kızım seni reddettikten sonra geçen 20 yılda neler yaptığını duymak istiyorum.
I-I want to hear everything that's been going on with you for the last 20 years, ever since my daughter blew it with you.
Kız arkadaşın izleyecekse kapıyı kapatalım bence.
I want a percentage of the door if your girlfriend's gonna watch.
Tanrı'nın açıklama yapması gereken bir şey daha çıktı ama bu kovboy kıçımızdayken O'nu asla bulamayacağız ve onu nasıl durduracağımı bilmiyorum.
That's another thing God's gonna need to explain, but we're never gonna find him with that damn cowboy on our asses and I don't know how to stop him.
Saat 10'dan sonra buraya gelemeyeceğimi biliyorum, ama anlamalısınız...
I can't be here past 10 p.m., but you have to understand...
Doğru, ama anlamalısınız efendim, başka şansım yoktu.
True, but you have to understand, sir, I didn't have a choice.
O yüzden, derse başlayabiliriz veya son 40 yılını sizin benim gibi çocuklara adamış bir adamla olan anılarımızı paylaşabiliriz.
So we can get to work... or we can spend the morning sharing our memories of a man who spent the last 40 years giving his life to kids like you and me.
Ya adım atıp dizginleri ele alırsın ya da başka iş bakarsın çünkü Louis'e onun yönetici olmaya hazır olmadığını söylemezsen her türlü batacağız.
Either step up and take the reins or start looking for another job, because if you don't tell Louis he's not ready to run this firm, we're gonna be out of business one way or the other.
Evet edecek, eğer çocuklarımın önünde babamızı toprağa verdiğimiz bu günde olay çıkartırsan yemin ederim, seni öldüresiye döverim çünkü o benim annem ve konuşmasına izin vereceğim.
Yes, she is, and if you make a scene in front of my kids on the day that we put our dad into the ground, I swear to God, I will beat the shit out of you, because she's my mother, and I'm gonna let her say her piece.
Planım Bayan Price'ın, kırık camlı ve aylardır ısıtması olmayan bir aparman dairesinde yaşayan yalnız bir anne olduğunu ve onu evden atmaya çalıştıklarını anlatmasını sağlamak.
My plan is to have Miss Price explain that she is a single mother living in an apartment with a broken window and no heat for months, and they're trying to kick her out.
Size, sert başlatmayı gösterirdim ama bu cümledeki yanlış kelimelere odaklanırsınız...
I would walk you through the hard restart, but I'm afraid you'd focused on all the wrong words in that sentence.
Neler döndüğünü bilmiyor muyum sanıyorsun? Onu atmaya çalışıyorsunuz, çünkü bu evi kira denetiminden muaf tutacaksınız ama bunun olmasına müsaade etmeyeceğim.
You're trying to get her out, so that you can get this place out from under rent control, but I'm not gonna let you get away with it.
Şimdi dava üzerinde çalışmalısınız. Ben de Sofia'nın tahliyesini durdurmak için... -...
I'm gonna go talk to Nathan about stopping Sofia's eviction from happening in the meantime.
Bir arkadaşımızın deniz uçağıyla Miami Beach'e uçuyorduk.
We were flying up to Miami Beach in a friend's seaplane.
Yalnız mısın?
You alone?
Yapacağımız çok basit bir hatanın sahte Eleanor'un sonsuza kadar acı çekmesine neden olabileceğini aklınıza getirmemeye çalışın.
Don't even think about the fact that our slightest misstep could cause Fake Eleanor to suffer for eternity.
Kadın erkek eşitliğine ithafen bir kızı mı seçmeli miyim? Yoksa bu da bir nevi ayrımcılık mı olur?
Should I pick a girl as a gesture towards women's equality, or... or is that pandering?
Yalnız mısın burada?
You're here alone?
Banka Miata'nı aldığında ve karşılıksız çeklerini 7-Eleven'daki duvara astıklarında yanında kalacak mı sanıyorsun?
You think he's gonna stick by you when the bank repossesses your Miata, and they're taping up your bad checks on the wall at the 7-Eleven?
Hayatımızın en önemli TV olayı sırasında işle ilgili bir telefon görüşmesi yaptığıma inanamıyorum.
I cannot believe I had a work call during the most significant TV event of our lifetime.
Boncuklarla ilgili ufak bir sıkıntımız oldu ama saatlerce yerde gezerek her birini topladığımı duymaktan memnun olacaksınız.
Now, we had a small hiccup with the beads, but I crawled around on the floor for hours, making sure I retrieved each and every one.
Hesaplarım doğruysa, ki genellikle doğrudur, şu anki büyüme hızınla, önümüzdeki yılın nakit akışı projeksiyonu da şöyle olacak.
No. Now, if my math is right, which it always is, your current rate of growth puts your next year cash flow projection right here.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]