Nefret traducir inglés
63,165 traducción paralela
Benden nasıl nefret ettiğini görebiliyorum.
I can see how much she hates me.
Bana nasıl bir nefret duyuyorsan, o nefretin Salem halkına yönelmesine müsaade etme.
Whatever your hatred for me, do not let that be hatred for all the people of Salem.
- Benden hâlâ nefret ediyorlar.
Well, they all clearly still hate my guts.
Ondan nefret ediyorum.
I hate him.
Ah, evet, sevdiği bu şey ondan nefret ediyor.
Yeah, this thing where she, like, hates him.
Bunu sana anlatmaktan nefret ediyorum.
Well, I hate to tell you this.
Başından beni nefret ettin çünkü bunu ben yaptım ve sen de yeniden yazıp hepsine sahip olmak istiyorsun.
You've always hated the video chat, because it's my thing, and you wanna rewrite it to make it all about you.
Normalde, Çin'e gelmekten nefret ederim ama böylesine bir anlaşma söz konusu olunca bütün gezi güzel geçiyor.
Ordinarily, I loathe coming to China, but when you close a deal like that, it makes the whole trip a delight.
Görüntülü konuşmadan nefret ediyorum.
I mean, I hate the video chat. I really do.
Senden nefret etmiyorum.
I don't hate you.
Westeros'un lordları ondan nefret ediyor.
The lords of Westeros despise her.
Jon Snow'un Cersei'den nefret etmek için sizden daha fazla sebebi var.
Jon Snow has even more reason to hate Cersei than you do.
Anladığım kadarıyla beni sevdiğiniz için değil Cersei'den nefret ettiğiniz için buradasınız.
I realize you're here out of hatred for Cersei and not love for me.
Yine de eşim bundan nefret ediyor.
My wife hates it, though.
Balık tutmaktan nefret ediyorum.
Hates fishing.
- Nefret ediyor. - [ayak sesleri]
- [panting ] - [ footsteps]
Bunu söylemekten nefret ediyorum, iyi atış.
Hate to say it, nice shot.
Ondan nefret ettiğini söyledin.
You said you hated him.
Fakat bana duyduğun nefret seni başka birine dönüştürmesin. Dönüştürürse ne olur Jim?
But don't let your hatred of me turn you into something you're not.
Benden nefret etmek istiyorsan et, sana kalmış.
You want to hate me, that's your choice.
Sonra da kendinden nefret ederdin!
And afterward, you would have hated yourself!
Onlardan iliklerime kadar nefret ediyorum.
I despise them with every bone in my body.
Nefret, öfke, korku... -... aşk.
Hate, anger, fear,
- Bu gorillerden, özellikle de Grodd'dan her ne kadar nefret etsem de, eğer onu öldürürseniz diğerleri geri çekilebilir ama bu işin geri dönüşü olmayabilir Barry.
As much as I hate these gorillas, especially Grodd, if you kill him, the other ones might stand down, but you might not be able to come back from this, Barry.
Senden nefret etmesine şaşmamalı.
No wonder he hates you.
Babalarımız birbirinden nefret ediyor.
Our fathers hate each other.
Gözlerinde nefret yok. Henüz.
There's no hate in your eyes... yet.
- Yan dizilerden nefret ediyorum.
- I hate spinoffs.
Korkulmuş ve nefret edilmiş olarak.
Feared and hated.
Damon bir canavardı, ve bana ve arkadaşlarıma korkunç şeyler yaptı, ve eskiden ondan nefret ediyordum.
Damon was a monster, and he did terrible things to me and my friends, and I used to hate him for that.
Nefret ediyorum, Bonnie.
I hate it, too, Bonnie.
Her şeyin benim suçumun olmasından nefret ediyorum, ama bu batağa bizi ben soktum, ve ben çıkaracağım.
I hate that this is all my fault, but I got us into this mess, and I'm gonna get us out.
Biliyorsun bütün arkadaşların yazık Stefan kendinden nefret ediyor diyor.
You know, all your friends keep talking about poor, self-hating Stefan.
- Şimdiden nefret ettim.
- I hate this already.
Yaptığın şey yüzünden kendinden nefret etmeni söyleyen ses?
That voice telling you to hate yourself for what you did?
Ama benden duymuş ol ondan nefret etmeye devam edersen ben tükenirim.
But take it from me, if you hold on to hating him, it will eat at you.
Ve sonsuza kadar müzik kutusundaki nefret ettiğin şarkı.
And a song you hate on the jukebox, forever.
Bizi terk ettiği için ondan nefret ettiğini sanıyordum.
I thought you hated him for leaving us.
Benden nefret ederek başlayan ve benim en iyi arkadaşlarımdan biri olan Mystic Falls annesine.
To a Mystic Falls mom who started out by hating me, and became one of my closest friends.
Burada olmamasından nefret ediyorum.
I hate that she is not here.
Galiba birinden sonsuza kadar nefret edemeyecek kadar yorgunum.
I guess I didn't have the energy to hate somebody forever.
- Ketçaptan nefret ederim.
I hate ketchup.
Majesteleri ile aynı fikirde olmaktan nefret etsem de o haklı.
I hate to agree with Her Highness, but she's right.
- Senden nefret ediyorum.
I hate you.
Cadılardan nefret ederim.
I hate witches.
Sana söylemedim çünkü onlardan ne kadar nefret ettiğini biliyorum.
I didn't tell you'cause I know how much you hate them.
Çünkü onu yarı zamanlıya çevirince senden nefret etmişti.
'Cause after you put him on part-time, he pretty much hated you.
Senden nefret ediyorum.
I hate you.
- Görüntülü konuşmadan nefret ediyorsun.
- You hate the video chat.
- Nefret etmiyorum, Dinesh.
- I don't hate the video chat, Dinesh.
Tanrım, öyle bir nefret ediyorum ki hem de.
God, I hate him.