Nowhere traducir inglés
12,715 traducción paralela
Her zamanki gibi bir yerde mahsur kaldık.
We're stranded in the usual middle of nowhere.
Bir yerde mahsur kaldık.
We're stranded in the usual middle of nowhere.
Bu maviden mi çıktı?
It's like one of those ones from out of nowhere.
Saklanacak hiçbir yer yok.
There's nowhere to hide.
Başka hiçbir yerde yeni bir hayat kurmayı tercih etmem. Benim için kendi dünyamın dili artık kayboldu. ve benim manevi ülkem olan Avrupa kendisini yok ediyor.
Nowhere else would I have preferred to build a new life now that the world of my own language has disappeared for me, and that my spiritual land, Europe, is destroying itself.
1 aydır ortalıkta olmayıp birden bire böyle ortaya çıkabileceğini mi sanıyorsun?
You disappear for a month, and you think you can just show up out of nowhere?
Ben hiçbir yere başkası adına gitmem, tamam mı!
I didn't come nowhere on nobody's own accord.
Çocuğun teki çıkıverir ve rekorunu şak diye elinden alır.
Some kid come out of nowhere, snatch your record from you like that.
Çocuğun teki çıkıverir ve rekorunu şak diye elinden alır.
Some kid, come out of nowhere, snatch the record off of you, just like that.
Yanında olmazsam gidebilmenin imkânı yok.
There is nowhere you could go that I won't be with you.
Bu akşam az kalsın ölüyordum Vee ama sen ortalıkta yoktun.
I almost died tonight, Vee, and you were nowhere to be found.
# Bir kahkaha, "Burası kadar güzel bir yer yok" #
♪ She laughs, "Nowhere is as pretty as this" ♪
Gerçekten kaçılacak hiçbir yer yok.
There's nowhere to really run off to.
Ama 118. caddenin oralarda değil.
She was nowhere near the 118.
Yani, adam her yerde gözüküyor Dev bir övücülüğü olan bir arkadaşıyla Bize kimlik belgesi gösteriyor, sonra da onunla gidiyoruz.
I mean, the guy just appears out of nowhere with his giant freak of a sidekick he shows us some I.D., and then we go with him.
Hiçbir yerde orda "fleek" görmeyeceksin.
You won't see "fleek" in there, nowhere.
Bütün o kıçlarla, hiçbir yerde güvende değil.
With all that ass, she ain't safe nowhere.
Hiçbir yere gitmiyorsun.
You're not going nowhere.
Seni hiçbir yerde terk etmem, dostum.
I ain't leave you nowhere, man.
Hiçbir yerde bulamadık.
Nowhere to be found.
Hiçbir yerde.
Nowhere.
Sonra durup dururken diyor ki...
And then, out of nowhere, he says...
Hiç!
Nowhere!
- Hiçbir şey.
- Fucking nowhere.
Hiçbir şey, dostum.
Fucking nowhere, dude!
- Değersiz bir yer.
Nowhere to put a crib. Totally insane.
Nerde olduğumuz belli değil.
Middle of nowhere.
Burda hiçbir şey yok.
This is the middle of nowhere.
Kimse durduk yere böyle bir yer bulamaz.
No... nobody just finds something like this outta nowhere!
Saçma sapan bir yerin göbeğine geldik.
We're out here in the middle of nowhere.
Biz dışarıdayız hiçliğin ortasında.
We're out in the middle of nowhere.
Hiçbir yere gitti.
It went nowhere.
Dağ başındaki, çok fakir göçmen Meksikalılarla dolu, eski bir sınır kasabasıydı.
It was just a dusty, old border town in the middle of nowhere full of Mexican immigrants who didn't have a pot to piss in.
Hiçbir yere uğradığın yok.
You stop nowhere.
"Doğru" şeyi yıllardı yapıyurm, ve bu beni nereye getirdi?
I've been doing the "right" thing for all these years now, and where has it gotten me? Nowhere.
Hey, şuna bak, çocuk. Eğer bu canavar hiçbir yerde kıçını kırmazsa Domuz etini dışarıda alıp gideceksin
Hey, look here boy, if this monster break down here in the ass of nowhere you gon'get your lard ass out there and you gon'push with the bumper up your ass.
Ne olduğunu biliyorum, ve hiçbir yere gitmiyorum.
I know exactly what's going on. I am going nowhere.
Yaninda bu kadar çok parali askerle burada ne ariyor acaba?
I'm not sure why he'd have such good mercs here in the middle of nowhere.
Bir anda ates etmeye basladilar!
Fuckers came out of nowhere and started shooting!
Simdi de bir Irlanda bölügünün düsman kusatmasi altinda oldugunu ögreniyorum. Sebebi de Katanga radyosundaki felaket!
And I am told there is an Irish company stuck in the middle of nowhere under siege as a result of your Radio Katanga disaster.
Bunun tercümesi şu : Kıskançlığından kızıyor. Öfkeli çünkü ben başarılı oldum o ise ücra bir yerde bir çiftçi.
Translation, he's a jealous-ass hater who's mad that I blew up, and he's a farmer out in bumfuck nowhere, but, you know, we all have our take.
Bir de o partiden beri kimseyle dışarı çıkmıyor.
Besides, he ain't going nowhere with nobody after that party.
- Gidecek bir yerimiz yoksa Tycho'ya neden gitmiyoruz?
Why not go to Tycho, if we got nowhere else to go?
Gidecek bir yerim yok.
I've nowhere to go.
Bay De La Cruz'un nerede olduğu bilinmiyor.
Mr. De La Cruz is nowhere to be found.
Gidecek başka yerim yok.
I got nowhere else to go.
- Gidecek yerim yok ama.
- I got nowhere to go.
- Hiçbir yerde.
Nowhere.
Ne onlar size söyleme kopya orijinal hiçbir yerde yakın olmasıdır.
What they don't tell you is the copy is nowhere close to the original.
- Seni hiçbir yere götüremem.
There is nowhere for you to go.
Gidecek hiçbir yerim yok.
I have nowhere to go!