Nındı traducir inglés
14,089 traducción paralela
Adın ruhundur... kalkanındır.
Your name is your spirit. Your name is your shield.
Yeteri kadar tanındığınızı sanmıyorum Bay Gamby.
I don't know if you well-liked enough, Mr. Gamby.
Para karınındı ve bu ev ona miras kaldı.
It was her money and she inherited this house.
Kısa zamanda'The Tropic'her zaman sek martini ve Manhattan'daki en güzel kızların bulunduğu bir mekân olarak tanındı.
Soon'The Tropic'was known as the place to always find the driest Martinis and the prettiest women in Manhattan.
Bu ifadeye alındım, Sayın Yargıç.
I resent that statement, Your Honor!
Ama onlar 500 bin dolardan daha az bir para alabildiler. O.J. Simpson kalan varlığını korumak için Florida'ya taşındı. 2008'de Las Vegas'ta bir spor ödülünü çalmaya çalışırken yakalandı ve adam kaçırma ve silahlı soygundan hüküm giydi.
_
Ejderhalar, inanmayan binlerce kişiyi arındıracak. Günahlarını ve etlerini yakacak.
The dragons will purify nonbelievers by the thousands, burning their sins and flesh away.
Şahsen inanmayan çok fazla kişiyi arındırmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
Ideally we'd avoid purifying too many nonbelievers.
Korkaklığın dikkate alındı evlat.
Your cowardice is noted, boy.
Satın alındığını söylemiştin.
You said you were bought?
Umarım etraflıca düşünecek zamanın olmuş ve bu hanede her şeyin ötesinde, bir eş olarak görevlerine kafa yorma fırsatını kullanmışsındır.
You've had enough time to contemplate, I hope, and to take the opportunity to meditate upon your duties as a wife, Katherine, in this household above anything else.
Minik evinde yaşadığın günlerden dolayı daha küçük yerlere alışkınsındır, Agnes.
You'll be used to smaller spaces from your days in your tiny house, Agnes.
Babamla senin bu eve taşındıktan sonra konuşup yaptığınız şeyleri.
Things that you and Dad said and did after you moved in.
Müşterisine atının çalınacağını söyler ve çalındığında da herkesi güçlerine hayran bırakırdı.
Often, he would tell a man that his horse would be stolen, and they would marvel at his powers when it was.
Acımasız suratını mı takındın şimdi?
Ooh. Is that your mean face?
Kringle sana Dougherty ile güney tarafına taşındığını bizzat söyledi mi?
And Kringle told you herself that she was moving south with Dougherty?
Sarışın, güzel bir kadındı. Yakışıklı bir eleman vardı yanında, çocukları da vardı.
It was a nice-looking blonde lady... silver-fox-type dude and a kid.
Günahlarından arındın.
You are the redeemed one.
Ama sen Graham Crackers'ın evlenip karısının yanına taşındığını söylemiştin.
- But you said Graham Crackers got married and moved in with his wife.
Pekala, sen kaşındın.
All right, you're on.
Onu disipline etmiş olsaydın, sana hınçlanırdı. Ama bana karşı hınç barındırdığını sanmıyorum.
If you had disciplined him, he would resent you for it, but towards me- -
Boşandıklarında, babam doğuya taşındı ve arabasını bize bıraktı.
When they got divorced, my father moved back east and left the car with us.
Big Sur'daki ikinci günümdü. Orada duruyordum, bir kadın vardı, köpeğinin ölümünün intikamının alındığından emin olmak isteyen bir kadın.
This is my second day in Big Sur, and I'm standing there with this like woman who wants to make sure that the death of her like Chihuahua has been avenged.
Biz halen Pinkerton piçlerinin işe alındığını görebiliyoruz
We see you already hired one of these Pinkerton bastards.
Yeni boşandınız, ardından yeni bir kasabaya taşındınız eviniz feci bir yangında yerle bir oldu ve size yardımcı olan sadece bu ikisi mi var?
Newly divorced, moving to a new town, and your house burns to the ground? And your only support is these two?
Kendin kaşındın.
But you had to test me.
Bir kere Devon'a gidince dünyanın en kötü ikinci adamısın. Birincilik çoktan alındı.
Once you get down to Devon, you are the world's second worst man, first place already taken.
İsa'nın ruhu, beni günahlarımdan arındır.
_ _
Phi Sig adına, hepiniz arındınız.
In the name of Phi Sig, you're cleansed.
Sophie Giroux ile birlikte esir alındığını onayladı.
She did confirm she was held captive with Sophie Giroux.
26 yıldır buraya taşındığımızdan beri.. her gece açtığın alarmı?
You've turned it on every night since we moved in here 26 years ago.
Kendini arındırmalısın, vicdanını dinlemelisin.
You need to purify yourself, listen to your conscience.
Bir mason olmak için kendini arındırmaya ant içmeli ve kendini daha iyi bir dünya kurmaya adamalısın yoldaşların için yaşamak zorundasın.
To become a Mason, you have to vow to purify yourself and dedicate yourself to building a better world - you have to live for your fellow man.
Kendini arındırmalısın.
'You need to purify yourself.
Kutsal ruhun yağıyla, ve Tanrı'nın arındıran kutsal suyuyla...
Oil of the spirit and the holy water of the cleansing of God...
Telefonun alındığı dükkanın kamera görüntülerini de izledim.
And the CCTV footage of the store where the phone was purchased.
Bugün tüm o tehlikenin ve heyecanın ortasında, bana tüm zamanlarım boyunca hiç olmadığından daha yakındın.
In the middle of all the danger and excitement today, you were closer to me than at any time in all my years here.
İnternetteki kayıttan seri numarasını ve satın alındığı dükkanı bulduk.
We got its serial number from the online registration and the store where it was bought.
Rusya'dan buraya bir çiftin taşındığını ve finansal anlamda oldukça kötü zamanlar geçirdiğini...
We heard there was a couple, moved here from... Russia, and they were having a very bad time, financially, and so I went to see them.
Takvim kaydınız alındı. Mümkün değil!
And we'll have expedited a.
Kürkün Doyle McPoyle'un Takılar ve Kürk dükkanından alındığını biliyor muydunuz?
Are you aware that the coat was purchased at Doyle McPoyle's Trappings and Fur? No.
Tam gün paylarınız artık alındı. Yine de suç için diğerini suçluyorsunuz.
A full day's rations are now gone, yet each of you accuses the other of the crime.
Onların dünyasına karışmaktan sakındığımız her gün burada bir çocuk doğar. Burada aileler birlikte yaşar.
For every day that we avoid colliding into their world is a day children are born here, is a day families exist here.
James, bana kızdın çünkü, biz çok yakındık... ve ben hepsini bir kenara attım.
James, you resented me because we were so close... And I threw it all away.
- Aldınız mı? Ana kasalarla beraber İspanyol altınının büyük bir kısmı... güvenceye alındı.
The main vaults are secured, as are its contents...
Ama sabahın bu kadar geç saatinde burada olman sanıyorum ki kaçındığın birşey var.
But to still be here so late in the morning, I assume there's something you're avoiding.
Anlıyorsun ya sana ortak demeden önceki endişelerim Londra'daki hücrene ilk girdiğim andan beri Nassau'nun cazibesine katlanıp katlanamayacağındı geçmişindeki olayların ciddiyeti seni basit düşmanlıkları kovalamaya itebilir ve sana pahalıya mal olan hatalarını tekrarlatabilirdi bu da burada inşa etmeye çalıştığım geleceğe yönelmeni engelleyebilirdi.
You understand... my concern about calling you a partner, from the moment I first walked into your cell in London, was whether you'd be able to resist Nassau's temptation, the gravity of your personal history urging you to resume petty rivalries and repeat the costliest of your mistakes, preventing you from ever truly moving into the future I wanted to build here rather than gravitating back into your past.
Bana o adamın kızın koruması olarak alındığını söylemiştin.
You told me that that man was taken to task by her bodyguard.
Bunun bir tesadüf olduğuna inanmıyorum. O kadar yakın takipte olan zulanın planı yapan biri kadar bilgili birisi tarafından çalındığına inanıyorum.
I can't believe this is a coincidence... a plot to steal the cache followed so closely by something as choreographed as this.
Onlarında Çin'e taşındıklarını söyleme.
Don't tell me they're going with China, too.
New York'a taşındığınız zaman üstünüzde sadece bir elbiseniz vardı fakat bu sizinle tanışıncaya kadardı tuvalet kağıdı olarak üzerlerinde baş harfleriniz olan havluları kullanıyordunuz.
When you moved to New York, you only had the clothes on your back, but by the time I met you, you used towels with your initials on them as toilet paper.