Ocean traducir inglés
8,896 traducción paralela
Okyanusun ortasında, internetsiz sıkışıp kalmış azgın denizciler.
Horny sailors stuck in the middle of the ocean with no wifi.
# Senin bu aşkınla okyanusları aşarım. #
I will cross the ocean With this love of yours
Okyanustan 800 km uzaktayız.
We're 500 miles from the ocean.
Sahneye koşup ona gözlüğünü vereceksin.
You're wrong there. You run into the chamber and you give her the glasses and you keep running until you hit the ocean.
Okyanusun kıyısına vardığımda benim sayemde suyun ne kadar çekilmiş olduğunu görebileceğimi söyledi.
He said that when I got back to the ocean, that I would see how much it had ebbed with my efforts.
İkimizin işten eve geldiğini, okyanus ve güneşin batışı olduğunu hayal etsene. - Köpeğimiz de bizi bekliyor!
Oh, imagine the two of us coming home from work, and there's the ocean, there's the sunset, and our puppy's waiting for us!
Okyanusa 20 metre kala böyle görünüyor işte.
And this is what 70 feet of ocean frontage looks like.
Ve bu kirli sular British Petrol Şirketinin döküntüleridir. Bu Amerikanın okyanusudur.
And even though this is British Petroleum's spill... it is America's ocean.
Okyanusun ortasındayız!
We're in the middle of the ocean!
Hiç okyanus yakınında bulunmadım.
I've never been to the ocean.
Hiç mi görmedin okyanusu?
You've never been to the ocean?
Okyanusta yüz.
Swim in the ocean.
5 metre açık okyanus "Yüz ve Şarap İç" yarışında yargılanmamıştık, burada da yargılanmıyoruz.
We didn't judge when we hosted that five-mile open-ocean "Swim And Drink Wine" race, and we're not judging here.
Herkes açık okyanus yarışına tamam mı yani?
Is everyone from that ocean race okay?
Bebeğim, açık okyanusta işler böyle kötüleşiyor işte.
Babe, that's how things went bad at the ocean race.
İhaneti okyanusun ötesinde saklaması daha kolay olur.
Treachery is easier to hide from across an ocean.
O gitti, anne. Sükûnetin derin sularında.
She's gone, mother, under a deep ocean of calm.
Kahrolası Babamı daha yeni okyanustan çekip çıkardım.
I just pulled my goddamned dad out of the ocean.
Burada Arktik Okyanusu'nun orasındaki bir kayaya tutunmuş olan yalnızca birkaç yüz kişiyiz.
We're... we're a few hundred people... Gripping onto a rock in the middle of the Arctic Ocean.
Hayatım, okyanusun dibindeki kilitli bir sandığın içinde de olsa şampanyanın kokusunu 30 metreden alırım.
Darling, I can smell champagne at 30 yards locked in a steamer trunk at the bottom of the ocean.
Okyanusun tıpasını çek gitsin.
Just drain the ocean.
Eğer ne yaptığını gerçekten bilmek istiyorsan 1100 Ocean Caddesi.
If you really wanna know what he's doing... 1100 Ocean Street. 6 : 00 PM.
Okyanusun derinliklerinde, karanlığında tekrar tekrar yüzyıllarca boğulacaksın.
You are going to the bottom of the ocean, where you will drown in darkness again and again and again over the course of centuries.
Okyanusta çürürken, yüzümü hatırla.
And as you rot in the ocean, remember my face.
Birtakım hatalar yapması, okyanustaki daha ilk dalgada annenizin evinde kalmaya kaçabileceğiniz anlamına gelmez.
Just because he made some mistakes doesn't mean that you can run off and go sleep in your mother's room at the first sign of white caps on the ocean.
- Okyanusta süzüldüğünü düşün. - Siktir git Maritza!
Think about floating in the ocean.
Okyanus sesi CD'si.
It's, uh, a CD of ocean sounds.
Arkadaşlarım ve ebeveynlerimle birlikte okyanusun ortasında bir teknede olmak istiyorum.
I wanna be with my friends and parents on a boat in the middle of the ocean.
Okyanusun buraları çok derin yani bi çeşit denizaltı lazım olacak.
The ocean floor's really deep here so we'll need some kind of submersible.
Köpekbalıkları atılan yem gibi.
It's like chumming the ocean for sharks.
Kısaca şöyle. Sizlerin bir bok bilmediği engin bir bok okyanusu var.
Simply put... there is a vast ocean of shit that you people on't know shit about.
İmkânsız! Önümüzde kilometrelerce açık deniz var.
Impossible, it's open ocean for miles.
Savaş denizaltısı ile irtibat kesildi ve Orta Pasifik'te okyanus zeminine battı.
Naval sub went dark and sank to the ocean floor mid-Pacific.
Şehir okyanusa batıyor ama halkı, krallarının büyülü zıpkını tarafından dönüşü olmayan bir şekilde deniz yaratıklarına dönüştürülerek kurtuluyor.
It sunk into the ocean, but its people were saved by the magic of the king's trident... which turned them irreversibly into creatures of the sea.
- Atlantis batmadan önce okyanus zemininde çöple beslenen yırtıcı yaratıklar olan trençerler Arthur'u öldürmek için gönderildi.
Predatory creatures that scavenged the ocean's floor before Atlantis sunk. Sent here to kill Arthur.
Bilmiyorum.
To the ocean?
Mükemmel okyanus manzaralı..
It has a beautiful view of the ocean.
Eğer, bir köpekbalığı bağırsaktaki bazı oldukça şaşırtıcı şeyler bulabilirsiniz, biliyorum Plakalar, spor ayakkabı, Mini trambolin, her şey onlar okyanusta yutmak.
You know, you can find some pretty amazing things in a shark's gut, license plates, sneakers, mini trampolines, anything they swallow in the ocean.
Biz okyanustan 50 mil uzaktayız.
We're 50 miles from the ocean.
Soygun tıpkı Ocean's Eleven filmi gibi olacak.
This heist will be exactly like "Ocean's Eleven,"
Okyanus aşıp Yeni Dünya'ya peşinden gittim.
I followed him across the ocean to the New World.
Deniz hırçınken okyanusa çıkamaz ama dışarıda zaman geçirmesinden iyidir.
She's not fit for ocean going when the seas are rough, but a resolute man could do worse in fair weather. And go where?
Vaşağın köpek balığını okyanustan kopardığı ünlü videoyu hatırlıyor musun?
You remember that viral video where the bobcat snatches the shark out of the ocean?
Tüm hayatını bir kubbenin altında yaşayarak geçirdiğinde okyanus fikrini hayal etmek bile imkânsız görünür.
When you spend your whole life living under a dome, even the idea of an ocean seems impossible to imagine.
Mars'ta okyanus görmek güzel olabilirdi.
It would've been nice to see an ocean on Mars.
Uçağı açık okyanusta takip ettik yahu.
We followed that drone across the open ocean.
Ne kadar derine inersen o kadar karanlık olur.
The deeper to the bottom of the ocean, the darker it gets.
Aynı gemide olmasak bile sonuçta aynı denizdeyiz.
We may not be in the same boat, but it's the same ocean.
Okyanusun kenarındaki güzeller güzeli bir evde kalacağız.
We'll live in a beautiful house by the ocean.
Bu samanlıkta iğne aramaya benziyor.
This is like emptying the ocean with a teaspoon.
Ve bir de okyanus var.
The ocean.