Offered traducir inglés
8,766 traducción paralela
Bize tapınağı teklif ettiğinde ona ne diye inandık ki?
Why did we believe him when he offered us sanctuary?
Size güvenlik sundum.
I-I offered you safety.
Onun yerine, Afagnistan'da Mücahitler'den bir savaş gücü oluşturmayı ve onları Suudi Arabistan'ı savunmak için getirmeyi önerdi.
He offered to raise a force of mujaheddin fighters in Afghanistan and bring them to defend Saudi Arabia instead.
Ji Hee bana öğretmenlik yapabilirmiş.
Ji Hee's offered to teach me with her own car.
Beş yıl yerine üç yıl sonra tahliye edilmem gerek!
I'm supposed to be offered five years of probation instead of a three year sentence!
Neden beş yıllık hapis cezası istendi?
Why aren't I being offered five years of probation instead?
Ortaklığı bana önerince de tek yapmam gereken- -
And once he offered it to me, all I had to do was- -
Ordu için askeri imalatlarda onun için aracılık yapmayı ben teklif ettim.
I offered to put him in contact with the army's weapons suppliers.
Hiçbir alternatif sundu.
You offered them no alternative.
Kanepeye iki bin vermeyi teklif etti.
He offered me two grand for the couch.
Kimseden bir şey çıkmadı ama.
No one's offered it.
Elbette onu anlayabiliyorum.
I think so, and he's offered me a cottage.
Veba sırasında Lola'nın peşinden gittiğinde, sana korumalığını önermişti.
He offered you protection when you had run off after Lola unguarded during the plague.
Ramsey'ler ona yaşadığı trajediden kurtulabileceği bir masal anlatmış.
The Ramseys offered a narrative that made his tragedy something he could live with.
Nate aradı ve oradaki kadın Kimber'i öldüren o şerefsizin cüzdanındaki bellek için 300 bin dolar önerdi.
Nate called and a woman offered $ 300,000 for a thumb drive that was in the wallet of that psycho freak that killed Kimber.
Halka arz zamanı yaklaşırken bir Apple yöneticisi Daniel'e Steve'in vereceği kadar hisse senedi verilmesini teklif etti.
In the run-up to the IPO, an Apple executive offered to give Daniel the same amount of stock that Steve would give.
Bize, anahtarını sakladığını kapalı bir bahçe içinde özgürlük sunmuştu.
He offered us freedom, but only within a closed garden, to which he held the key.
Bugün beni eve götürmeyi teklif etti.
"Today he offered me a ride."
Onlar sana 2,000 teklif ettiler ama sen 1 aldın.
They offered you 2,000 and you took only 1.
"General Hospital" dizisinde oynamam için rol teklif ettiler.
I just got offered a role on general hospital.
Bir fark yaratacaksa Kirsten beni buraya getirmeyi teklif etmese onları tutuklayacaktım.
Well, if it makes a difference, I was going to arrest them, until Kirsten offered to bring me here.
Bükreş'ten Carmen için çağırdılar demiş miydim?
Ah, I told you that they offered me Carmen in Bucharest? Do you think it's a good idea?
Tabi, altı haneli bir meblağ önerdi.
Yeah, he offered me six figures.
Yeni patronum, Malachi, benim catering servisimi cömertçe saçıyor.
My new boss, Malachi, generously offered my catering services.
Benim karsılıgımda davayı cekmeyi mi yani?
You mean you offered to drop the case in exchange for me.
sey, Joe Henderson boyle demedi, ona gidip, her seyi kabul edip, susması icin anlastıgınızı soyledi.
Well, that's not what Joe Henderson said. He said you came to him, admitted everything, and offered him a settlement to keep quiet.
Beş bin dolar gönderirsem paranın bir kısmını bana vermeyi teklif etti.
He offered to split that with me if I paid the five grand for the transfer fees.
O zaman neden onu rızası dışında Hindistan'a götürüyorsun? - Emir emirdir.
- The Agency offered her citizenship and a cushy analyst job
Bana poz vermeyi teklif etti, kabul ettim.
She offered to pose for me, I said yes.
Ben gitmeyi önerdim.
- I offered to go. Problem with you lot is...
Sonra onun evine girip satın almayı teklif ettin.
And then you got into his house and offered to buy it.
Bunun sana 12 sene önce önerdiği işle bir alakası var mı?
Does this have something to do with when he offered you that job 12 years ago?
Narkotik, vizeni uzatmayı teklif etmiş diye duydum.
I hear the DEA offered you an extension on your visa.
Sue kitabı bize 3 milyon dolara satmayı teklif etti.
Sue has offered to sell us the book for $ 3 million.
Bana iş teklif ettiler.
They offered me a job.
Ben çocukken babam bana bisiklete binmeyi hiç göstermedi sonra bir gün o işteyken Dutch Amcam bana öğretmeyi teklif etti.
When I was a kid, my dad could never teach me how to ride a bike, and then one day, while he was at work, Uncle Dutch offered to teach me.
O zaman bana teklif ettiğin parayı ver!
Then give me that money you offered!
Alınma ama, kendine sor lütfen hangisi daha mantıklı, Kate'in idam mahkumu bir mahkuma karşılık rehine olarak önerilmesi mi, yoksa bunun senin tüm o diğer? ...
No offense, but just please, ask yourself what is more plausible here, that Kate is being offered in a hostage exchange for a prisoner on death row or that this is just another one of your - -
İki gizli kimlik karşılığında bir sürü para önerdi.
He offered me a lot of money for two backstopped IDs.
Bana bir mal sattın ve Berlin sana iki katını önerdiğinde saf değiştirmesine izin verdin.
You sold me an asset and then allowed him to turn when Berlin offered you twice as much.
Ona bir miktar soğutucu için fiyat önerdim.
I offered him a price for some refrigerant.
- Teklifini ona iletirim.
I'll tell him you offered.
Ben de sınır dışı edilecektim ki Tucker bana evlenme teklifi etti.
And I was about to get deported, so Tucker offered to marry me.
Ülkeye hizmetlerimi teklif ettim lâkin reddedildi.
I offered my services to the country, they were declined.
Sana hoş geldin demek için akşam tavlası ve roze şarap önerdiğimde ne kadar hızlı bir şekilde ve ukalaca reddettiğini göz önüne alırsak aradığın kız ben değilim.
Judging by how fast you put your nose up in the air when I offered you an evening of backgammon and rosé- - to welcome you, no less- - I'm really not your girl.
Sen de yardım teklif etmiştin, sorun olur mu?
You offered to help.
Çok uzun zamandır kimse bana çamurlu su dışında birşey ikram etmemişti.
It's been so long since anyone's Offered me more than brown water.
Pahalı olduğunu biliyorum ama teklifiniz çok cömertti.
I know it's expensive but you've offered - and it's such a kind gesture.
Tarihin en büyük cadıları benim danışmanlığımı istedi. Sen yine de benim yardım teklifimi geri çeviriyorsun. Tanrım!
- Biggest witches of history... have sought my counsel and yet you spurned me when I offered myself.
Özgür Norveç'e karşı Birkeland'a koruma sunmuştum.
I offered protection Birkeland to gain control over "Free Norway".
- Ne teklifi?
- They offered something special?