Oglunu traducir inglés
6,120 traducción paralela
Bill'in ne is yaptigini ögrendikten sonra istediklerini vermezlerse oglunu öldürmekle tehdit etmisler.
Once they knew it was Bill, they threatened to kill his son - if he didn't give them what they wanted.
Bill'in oglunu elinde tutanlarla is yapar.
His business is with whoever had Bill's son.
Oğlunu kurtarmak için göz kırp.
Save your boy and blink.
Oğlunu mu bıçakladı?
Is that what happened?
Çünkü hiçbir şey oğlunu geri getirmeyecek.
'Cause there ain't nothing gonna bring your boy back.
Bunu yapmak oğlunu geri getirmeyecek.
Doing this won't bring back your son.
Annem de oğlunu önemsemek dışında bir şey yapmaz.
My mom's just a parent, doesn't do anything but care about her son.
Tanrı tek oğlunu bir intihar görevi için buraya gönderdi, fakat biz yine de seviyoruz onu, çünkü bize ağaç falan yapıyor.
God sent his only son on a suicide mission, but we like him anyway because he made trees.
Kral oğlunu unutmaz.
The king didn't forget his son.
Biraz önce oğlunu öldürdüm Shawn.
I just killed your boy, Shawn.
Eğer bunu bana verirsen belki ama sadece belki oğlunu dinlerim.
If you give me that... maybe, fuckin'maybe, I'll listen to your son.
Oğlunu öldürdüm.
I killed his son.
Şu tuhaf kadın bana ahmak oğlunu ayarlamak istiyor.
That weird woman wants to fix me up with her idiot son.
" Belki de oğlunu düşünmüştür.
Maybe she even thought about him.
Carlo Gesualdo bunu 1611'de yazmış. Eşiyle yeni doğmuş oğlunu öldürdükten birkaç yıl sonra.
Carlo Gesualdo wrote it in 1611, a few years after killing his wife and newborn son.
Sonra üst kata çıkıp küçük oğlunu, beşiğinin yanına vurarak ölümüne dövmüş.
Then he went upstairs and beat his infant son to death against the side of his crib.
Oğlunu çoktan cehenneme yolladım.
Already sent your boy to the fiery gates.
Oğlunu mu?
Your son?
Oğlunu boş vermiyorsun ki.
You're not letting go of him.
Güvende olduğu evde olmak yerine korkak oğlunu korurken öldü.
So that's how she died, protecting her gutless son instead of being home, safe where she belonged.
Kayıp oğlunu bulmuşsun sonunda.
Oh, you finally found your long lost son.
Ulu Lord Cornelis Tromp'u, en büyük deniz kahramanımızın oğlunu yeni amiral olarak atamamızı öneriyorum.
I propose we appoint the honourable lord Cornelis Tromp... son of our greatest naval hero ever, as our new admiral.
İki gün önce komşumun oğlunu iki kolu makineyle kopmuş halde getirdiler.
Two days ago they brought in my neighbour's son with his two arms cut up by the machine.
Oğlunu neden bütün gün evde yalnız bıraktığını sorduklarında?
And how you leave your boy alone all the time?
Oğlunu korumak benim görevimdi!
It was my job to protect his son.
Doğruyu, oğlunu öldürmediğimi söyle.
Tell her it isn't true! That I... I didn't kill her son.
Yani Tilly senin kızın oğlunu mu öldürdü?
You mean Tilly, your daughter, murdered your son?
- Oğlunu... ne sıklıkla görüyorsun?
How... how often do you see your son? Never.
Sadece oğlunu özlüyor. Bilmiyorsun.
You don't know.
Hemşire, Francesca... oğlunu bulmak için benden yardım istedi ama yapabilir miyim bilmiyorum.
The nurse, Francesca, asked me to help find her son, but I don't know if I can.
Onu ve arka koltukta bağlı olan oğlunu gördüm.
I saw him, his kid, strapped in the back.
Oğlunu özlüyor.
She s missing her boy.
Eğer kanunlar "oğlunu göremezsin" diyorsa o kanunu değiştirmek için savaşacağım.
If the law says I can t see my son, I will fight to change that law.
Oğlunu seviyorsun.
You love your son.
- Paramı getir, oğlunu hastaneye götür.
Get the money and your boy can go to hospital.
Oğlunu hastaneye götür. Ama arabadan sadece o çıkacak.
Take him to hospital, but I'll only let him go.
Oğlunu baya iyi tanıyorum.
I know your son very well.
John'ın oğlunu.
John's son.
Anneyi ben öldürürüm fakat oğlunu öldüremem.
I kill Mum, but fail to kill the son.
O her ne derse desin, kadın yine de oğlunu korudu.
You revealed your identity to protect a human
Zaten bir oğlunu kaybettin Ray.
We already lost one son, Ray.
Oğlunu kaybetti zaten.
She already lost her son.
Yarın sabaha kadar oğlunu ve gelinimizi getir.
Bring your boy and sister-in-law to the office by tomorrow morning.
Oğlunu geri istiyorsun.
You want your son back.
Özellikle senin oğlunu aramıyordum... ama oradaydı.
I wasn't exactly looking for your son, but he was there.
Oğlunu öldürdüğüm gün soğuktu.
It was cold the day I killed your boy.
Önümüzdeki iki üç günü, oğlunu öldüren zenciyi görmezden gelerek mi geçireceksin? Ona nasıl acı çektirdiğimi bilmezden gelerek?
You gonna'spend the next two or three days, ignore the nigger that killed your boy, ignoring how I made him suffer?
- Oğlunu kaybetmenin acısını biliyorsun.
You know the pain of losing your son.
Çok tatlı. Senden şu süreçte istediğim oğlunu daha sık araman belki ihtiyaçları olabilir çünkü ben maalesef arayamayacağım. Ve lütfen ona söyleme.
All I ask is that during this time, call your son more in case he needs something, because I won't be able to call much.
Birileri oğlunu kaçırsaydı, ne yapardın Jasper?
What would you have done if somebody'd taken your boy? Jasper?
Oğlunu kollamam için bana güvendiğine pişman olmuş gözlerle.
Gave me at his funeral? Regret. Regret.