Olup traducir inglés
31,182 traducción paralela
Burada kötü çalışma koşullarından söz ediyoruz. Yurtdışında yoksuları ve özgür işgücünü sömürenlere kızıyoruz, ama burada olup bitenlere bakmıyoruz.
[Shaka Senghor] We talk about sweatshops and we, you know, we beat our fists at people overseas for exploiting poor, free labor, but we don't look that it's happening right here at home every day.
Evet, sizin temyize gerekli kriterlere sahip olup olmadığınızı belirlemek için Masumlar Projesi ile çalışıyoruz.
Yes, we work alongside the Innocence Project to determine if you have the criteria for an appeal.
O zaman düşündüğün kadar çekici olup olmadığını görürüz.
And then we'll see if you're as charming as you like to think you are.
Bana burada olup biteni anlatmak ister misin?
You want to tell me what that was all about?
- Dersten sonra seninle konuşmaya çalıştım. Benim için çok değerli olan bir konuda bana yardımcı olup olamayacağını merak ediyordum.
I tried to talk to you about this after class, but I was wondering if you'd be interested in helping me with something that's near and dear to my heart.
- Mike neler olup bittiğini söylemeye.
I'm telling Mike what the hell's going on.
Şirketinden bir parça da ben aldım bu da demek oluyor ki ya işi bana verirsin ve o şerefsize karşı beraber mücadele edeceğiz ya da onunla bir olup beni alt etmeye çalışacaksın.
I got a piece of your company too, which means you either hire me and we fight that bastard together, or you go with him and you take me on.
Peki Mike, bana neler olup bittiğini söyle.
All right, Mike, tell me what's going on.
Sadece ne olup bittiğini öğrenmek istiyorum.
I just want to know what's going on.
Neler olup bittiğini söyleyene kadar hiçbir yere gitmiyorum.
No, I'm not going anywhere with you until you tell me - what's going on.
Üzgün olup olmadığını hâlâ cevaplamadın. Bak ne diyeceğim?
You still haven't answered whether or not you do.
Bir cinayet davasında sanığın suçsuz olduğunu kanıtlayacak bir tanığı olup da neden idam sırasında beklediğini merak ediyorum.
I'm curious as to how you can have an alibi witness on a murder case, and your client ends up on death row.
Çünkü bazı kayıtlara erişim izni vermeye razı olup olmadığını bilmem gerek.
Because I want to know if you're willing to give me access to certain records.
Beni korumayı bırak ve neler olup bittiğini söyle?
Stop protecting me, and what the hell is going on?
Kocamın beni görmek istediğine dair bir gardiyandan telefon aldım. Neler olup bittiğini bilmek istiyorum.
I got a phone call from a guard saying that my husband wanted to see me, and I want to know what's going on.
Çoktan olup biten bir şeyin peşinden koşmak yerine savunmana hazırlanacaksın.
Instead of looking for someone who did something they already did, you're gonna get back to preparing my defense.
Geçen gece harika vakit geçirdim. Ama sana söylediğim şey konusunda iyi olup olmadığından emin olamadım.
I had an amazing time the other night, but I wasn't sure you were okay with what I told you about me having a- -
Ölümünün gerçekten kaza olup olmadığını bilmem lazım.
I need to know if his death was really an accident.
Sanırım oraya gidip neler olup bittiğini anlayamayacağımı görmek istiyorum.
I think I should just head out there and see if I can't figure out what's going on.
Neler olup bittiği hakkında bir fikrin var mı?
Any idea what's going on?
Ben Sammy iyi olup olmadığını görmek için gidiyorum.
I'm gonna go see if Sammy's okay.
Lütfen beni arama ya da sarhoş olup iç çamaşırlarınla kapıma gelme.
Please don't contact me or turn up at my house drunk in your underwear.
Böyle dişlere sahip olup da kimin numara yaptığını bilmezsen hayatla başa çıkamazsın.
OK, you don't go through life with teeth like these and not know when someone's pretending.
- Lee Jeong Su, sakin olup beni dinle.
Lee Jeong Su, calm down and listen to me.
Siktir olup gittin.
You fuckin'went away.
Maalesef o patlama kafamın içinde tekrar tekrar olup duruyor.
Unfortunately, that fucking bang keeps exploding in my head over and over and over again.
Tanrı'nın vaazı günahlarından pişman olup affedilmek isteyenler içindir.
The Lord preaches forgiveness for those who repent their sins.
Burayı kanımızla sulayıp toprakla bir olup bizi bu topraklara sonsuza dek bağlı tutacağım!
I will soak this earth with our blood let it mingle with the soil tether us to these grounds forever!
Hayatta olup olmamalarının ya da ne olduklarının bir önemi yoktu, oradan gitmemiz gerektiğini biliyordum sadece.
It didn't matter if they were alive or dead, or what they were, I just knew that we had to get out of there.
Buradan cehennem olup gitmeliyiz.
We got to get the hell out of here.
O kaseti almaya gidiyorum, sonra kamyonlarını düz kontakt yapacağım ve buradan cehennem olup gideceğim.
I'm getting that tape, then I'm gonna hot-wire their truck and get the hell out of here.
Zengin ve güçlülerin arasında olup dünyayı dolaşmak?
Travel the world and be among the wealthy and powerful?
Günün birinde sözleşme şartlarını görüşmek için geldiğinde masanın öbür tarafında oturan Bayan Krauss değil de, ben olup gözlerini oymak için.
So that one day when you come in to negotiate your contract the person sitting across the table from you wasn't Elizabeth Krauss, it was me, and I rip your eyeballs out in the deal.
Organize olup başkaldırmaları falan?
They're organizing an uprising?
Niçin evine gidip salata yapıp, Biraz şarap içip, adet olup, anneni arayıp, kafayı yemiyorsun? Senin gibi insanlar ne yapıyorsa git, onu yap.
Why don't you just go home, make a salad, have some wine, get your period, call your mother, just go nuts, do whatever it is that you people seem to do, and let me take care of it.
Aşağıda olup, cevapları kendi yöntemimle almalıydım.
I should be down there, getting answers, my way.
Mags ve ben bu tanımlamaların çizimlerini yapacağız ve daha sonra aynı olup olmadığını görmek için karşılaştıracağız.
Mags and I will draw sketches of those descriptions, and then we will compare them and see if it's the same one.
Buraya ait olup olmadığımı anlamaya çalışıyorum sadece.
I'm just trying to figure out if I belong here.
Hastanede çalışıyordum, insanların kanlarını alıp hasta olup olmadıklarını kontrol ediyordum.
I worked at a hospital, checking people's blood to find out what's making them sick.
Muhtemelen bir gelişme olup olmadığını soracak.
Looking for an update, probably.
St. Maarten'de bir ev inşa ediyorum. Ve 2 yıl içerisinde emekli olup, oraya taşınacağız.
I'm building a home in St. maarten and in two years I'm going to retire, and my favorite wife and i are going to move there.
Nasıl böyle acımasız olup çıktılar?
How'd they get so mean?
Bu yüzden, hâlâ ihtiyacım olup olmadığına karar vermek için hayatımdaki şeylerin olumlu ve olumsuz yanlarının bir listesini çıkarıyorum.
So, I'm making a pros and cons list of everything in my life to work out whether I still need it or not.
Önce güler gibi olup sonra ağlayamaya başlayan, sonra tekrar gülen bir bayanla hiç tanıştın mı?
[Whistles tune] ♪ I'm feelin'light in the head ♪
Dediklerimin doğru olup olmadığını onaylatmak istiyorsanız, hemen CIA müdürünü arayabilirsiniz.
If you want further verification that what I'm saying is true, call the director of the CIA.
Garcia'dan anneler ve oğulları arasında bağ olup olmadığına bakmasını isteyeceğim.
I'll have Garcia look for a connection between the mothers, maybe through the sons.
Bugün herhangi birinizin özel olup olmadığını anlayacağız.
Today, we find out if any of you lads are something more.
Toz olup gitmeni mi söyledi?
He tell you to bugger off?
Şu önsezilerden bir adım önde olup henüz görülmemiş bir şey yapsak nasıl olur?
What if we can get one step ahead of these visions and do something that hasn't been seen yet?
Müdürün bilmek istediği tek şey Kenneth'dan memnun olup olmadığımızdı.
So, all the principal wanted to know was whether we were happy with Kenneth.
ÖLÜP GİDECEĞİM, O KADIN DA SONSUZA DEK SUÇLU HİSSEDECEK.
_