Oğleden traducir inglés
10,137 traducción paralela
Dün tüm öğleden sonrası ve bütün gece bekledim.
I waited all yesterday afternoon and all last night.
Bütün öğleden sonra böyleydin.
It's been all afternoon with this.
Seni bu öğleden sonrası için yolundan etmek zafer ve onurdur.
It is a victory and an honor to steal you away this afternoon.
Ben de size şunu söylemek istiyorum ki öğleden sonra itibarıyla ön satışlarımız bir milyar kullanıcıya ulaştı.
And I'm here to tell you that Our preorders as of this afternoon have reached one billion users.
Bu öğleden sonra özel bir işim vardı.
- I had a personal thing this afternoon.
Ben bir pazar öğleden sonrasında büyük bir restoranda mönüyü belirleyen şefim.
Okay, I'm a chef on a Sunday afternoon setting the menu at a big restaurant.
Kim öğleden sonra 4.50'de toplantı verir?
Who the fuck schedules a meeting - at 4 : 50 in the afternoon? - Oh, my, God.
Cuma öğleden sonra kredi yazarsam büyük bir banka pazartesi öğlen satın alacaktır.
If I write a loan on Friday afternoon, a big bank will buy it by Monday lunch.
Öğleden sonra yapmam gereken bir çok iş var, yani...
Got a lot of work to get through this afternoon, so.
Ta ki bir öğleden sonra...
Until late one afternoon...
Benden duymamış varsa yarın öğleden sonra, balık ve Oyun diyoruz.
If you haven't heard from me, by tomorrow afternoon, call Fish and Game.
" İşi bırakıp öğleden sonraları sık sık yüzmeye gittiği not edilmiş.
"It was noted he often left work to go swimming in the afternoons"
Öğleden önce.
Before noon.
Bir pazar günü, öğleden sonra...
On a Sunday afternoon.
İlk duruşmasının gelecek pazartesi öğleden sonra gerçekleşmesi gerçekleşmesi kararlaştırılan zanlı, on yıl önce Oklahoma bombalı saldırısının sorumlusunun avukatı tarafından temsil edilecek.
Public defenders are requesting that the suspect, who makes his first court appearance... - -... next Monday afternoon, will be represented by the same attorney who defended the man responsible for the Oklahoma City bombing over a decade ago.
Bu öğleden sonra Snow'u idam edeceğiz.
This afternoon, we will execute Snow.
Ama sana ogleden sonra izin verecegim.
But I'll give you the afternoon off.
Bu öğleden sonra.
This afternoon.
Güneşli bir Pazar öğleden sonrasıydı.
It was a Sunday afternoon.
- Öğleden sonra 1'de.
- The afternoon, one o'clock.
İki saatliğine dışarı gitmek istiyorum. Bu öğleden sonra. Mümkünse.
I'd like to go out for two hours... this afternoon... if possible...
- Öğleden sonra.
In the arvo.
Çocukluğumda, beni her gün... öğleden sonra 3.1 0'a kadar makaraya alabilirlerdi.
When I was a kid, people could only ridicule me... every day until 3 : 10 in the afternoon.
Hayır, öğleden sonra biraz işim var.
No, I have some work in the afternoon.
Hayır, öğleden sonraki idman iptal.
No, afternoon training is canceled.
Andrea, seni aptal, bu öğleden sonra seni gördüğünü söyledi.
Andrea, you dumb fuck, she said she saw you this afternoon. Hello?
Belki bir gün olsun öğleden önce yataktan çıksa buğday kremasıyla ziyafet çekerim, kim bilir.
Maybe if she got out of bed one day before noon I might be feasting on Cream of Wheat, who knows?
Öğleden sonra.
Afternoon.
Kaliforniya'da gece 1'di ama Hong Kong'da ertesi günün öğleden sonrasıydı.
It was 1 : 00 a.m. in California but it was 5 : 00 p.m. the following afternoon in Hong Kong.
Ana haberimiz Afrikadan. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin Madencilik ve Tabii Kaynaklar Bakanı yabancı maden şirketleriyle yapılan önceki sözleşmelerin tümümünün iptal ve tekar görüşülmesi kararını açıklamasıyla bu öğleden sonra uluslararası toplumdan gelen tepkilerin odağı oldu.
Our main story from Africa, where the Minister of Mining and Natural Resources of the Democratic Republic of Congo has triggered a burst of reactions from the international community this afternoon by announcing the decision to cancel and renegotiate all pre-existing contracts with foreign mining companies.
Bu öğleden sonra seni görmemin sürpriz olması gibi.
As it was a surprise for me to see you this afternoon.
Öğleden sonra da Abhilash teklif etti.
And Abhilash did the same this afternoon.
Bu 6 Ocak 1944te öğleden önce saat 10 : 35te kaydedilmiş.
This was 6 January, 1944, at 10 : 35 am.
Bay Kubrick olmadan gerisi hakkında bilgi veremem fakat öğleden sonra her şeyi konuşuruz.
There's nothing else I can say without Mr. Kubrick. But I'll be available to discuss this all afternoon.
- Öğleden sonra 2'de dönüyoruz.
We have a 2 PM turn around. Let's climb this thing.
Öğleden sonra evde miydiniz?
Were you home this afternoon?
Pazartesi öğleden sonra neredeydiniz?
- Where were you the afternoon of Monday the eighth?
Prens bunu kutlamak istiyor. Yarın öğleden sonra bir parti veriyor.
The prince wants to celebrate it and host a party tomorrow afternoon.
- Atla yolculuk mu var bu öğleden sonra?
Ride you this afternoon? Ay, my good Lord.
Bu öğleden sonra buradaydı.
- He was here this afternoon.
bu yalnızca delik ile ilgili değil, bu basketbol, futbol değil, sonunda Casey yola koyulacak yarın öğleden sonra Roseville lisesinin yüzünü görmeyeceğiz.
And while it doesn't deal with a hole per Se, and it's baseball not football, Casey does strike out at the end which is something we are not going to do tomorrow afternoon against Roseville high!
Her Pazartesi öğleden sonra 4'te çantalarla 1-2 blok gezinip ardından parayı içeri teslim ediyorlar.
Every Monday afternoon, 4 : 00 p.m. one or two blokes turn up with cases and go inside to deliver the cash.
Tüm öğleden sonra buradaydık.
We've been here all afternoon.
Gökyüzünün bu soğuk parçası öğleden beri içtiğim 40'ıncı bira olur.
And this cold slice of heaven is my 40th beer of the afternoon.
" Sadece bu öğleden sonra değil
" Not only this afternoon
" Öğleden sonralar
" One afternoon after another,
- Pazar öğleden sonra getiririm.
I'll have him back Sunday afternoon!
Daha önce hiç öğleden önce Martini içmemiştim.
This may be the first time I've ever had a Martini before noon.
Öğleden sonra yardımına ihtiyacım var.
I need your help this afternoon.
Öğleden sonra evimize geldiğinde nasıl olduğunu gördün.
You saw how he was yesterday, when he came down to our flat in the afternoon.
Öğleden sonra hızlı randevu için Tindr'a üye oldum.
I got on tindr, and i signed up For an afternoon of speed dating. ( dings )