Palamut traducir inglés
86 traducción paralela
Kaburgalarıma yedi palamut batmıştı.
- I've pulled seven acorns out of my ribs.
Onları çağıracağım. Can yeleğine kan bulaştıracağım. İskeleye in biraz kesik palamut getir...
I'm going to invite the sharks, soak a life jacket in some blood, go down to the fishing pier, get me some of that cut-up bonita, meet me at the dinghy with it.
Ve "Bahçe Çiti" ni bulduğunuzda ormandaki en büyük..... ağacı bir palamut balığı ile..... kesmeniz gerekiyor!
Then when you have found the shrubbery... you must cut down the mightiest tree in the forest... with a herring!
Yeterince palamut ayırınca onları onlu kümelere bölüştürdü.
When he had set aside enough acorns, he divided them into piles of 10.
Nihayet önünde yüz adet kusursuz palamut serilince durdu sonra da yataklarımıza geçtik.
When finally there lay before him 100 perfect acorns, he stopped and we went to our beds.
Bir delik açtı, içine bir palamut bıraktı ve deliği doldurdu.
He made a hole, dropped in an acorn and filled in the hole.
- Palamut?
- They're magic!
Palamut balığını çok iyi yapıyorlar.
What's great there is the sea bass.
Cevizden palamut meşesine kadar tanıdığım yaratıklar.
Creatures I had known from nut and acorn.
Bize de bir palamut atsana.
Can you spare a joint?
Bir kokteyl fazla geldi. Palamut gibi bir idrar torbam var. Kulağa komik gelecek ama bu da bir durum.
Somebody's been naughty
Palamut bir balık.
Fluke is a fish.
Büyük bir fırtına geliyor, ve çocuklarımın babası dışarılarda palamut topluyor.
There's a huge storm coming, And the father of my children's out picking acorns somewhere.
Butun kitaplar yazıyor... O sadece palamut balığı yerdi.
All the books write about him and he ate yellow tail tuna.
- Sen palamut nerede öğrendin?
- Where did you learn about tuna?
- Anlaşılan kafasına bir palamut düşmüş, küçük bir..
It was just an acorn that-that hit my son.
- Büyük palamut mu?
- It was a big acorn?
Palamut değildi.
It wasn't an acorn.
Sadece bir palamut.
It was just an acorn.
Küçük bir palamut!
A little acorn!
Palamut olayından beri utanıyorsun.
Keep going! You've been ashamed since the acorn thing.
Palamut, gökyüzü, herşey...
The acorn, the sky, I mean, the whole...
- Başka nereden palamut toplayacaktık?
Where else would we pick our acorns?
İnanılmaz. Büyük bir fırtına geliyor, ve çocuklarımın babası dışarılarda palamut topluyor.
And the father of my children's out picking acorns somewhere.
Palamut'a benziyorsun.
You look like a trout.
Çok fazla palamut mantar bulmalarına iyi gelmez.
Fucks them for truffling, too much acorns.
Biraz da palamut koyuyorum.
I'm adding some acorns.
Polly şansını "Palamut" kelimesi ile zorluyor ama Dylan hemen "Pastırma" kelimesiyle cevabını veriyor.
Polly tests the water with "acorn." And Dylan answers with a body blow : "Beacon" for 20.
Fenikasetil kristal metil entrenilat, palamut, karamel ve bargamot yağı.
Phenylacetic crystals, methyl anthranilate and acorn, caramel and bergamot oils.
- Problem değil, Steve. - Palamut bakmaya gelmek ister misin?
[Dolphin Calling]
Ben küçük civciv değilim ve buda bir palamut değil.
I am no chicken little, and that is no acorn.
Bu Amerika'nın ruhunu taşıyan en eski palamut ağaçlarından biri.
I mean, this tree was, was an acorn in the primordial miasma of America.
- Palamut kadar!
- It's like an acorn!
- Palamut kozalakları oyuyoruz.
- We carve acorn buckets.
- Palamut kozalakları oyarız
- Carve acorn buckets.
Hayatımın geri kalanında palamut güğümleri yaparsam bundan seni sorumlu tutacağım.
If I end up making acorn kettles for the rest of my life, I am holding you personally responsible.
Evet, körfezin oralardaydık, palamut tutuyorduk.
Yeah, we were down in the Gυlf'fishing bonito.
Robert, sen körfeze palamut tutmaya gittin mi hiç?
Robert'have you ever been down to the Gulf on the bonito run?
- Palamut balıkları büyük mü?
- Are bonito fish big?
Seni palamut gibi kıracağım ve akşam yemeğinde yiyeceğim, yanında biraz bakla ve güzel bir Chianti'yle.
I'm gonna crack you like an acorn and eat you for dinner, with some fava beans and a nice Chianti.
Palamut ve kestane ağacı yanyana düştüklerinde biri diğeri için yol açmakta çok ağır kalır.
When an acorn and a chestnut fall side by side the one does not remain inert to make way for the other.
Oynanmaz. Çoğunlukla çayır koşusu veya palamut seksek oynarız.
No, we mostly just run grass sprints or play acorns.
Haydi palamut, haydi palamut,
Shoe shine, shoe shine, come on buff'em up.
Palamut boyutunda bebekler var orada, amına koyayım.
They have babies in there the size of a fucking acorn.
Ezilmiş biskli rustik palamut fransız kreması ilaveli ve çok az miktarda kızarmış adaçayı ve bitti.
It's just a rustic acorn squash bisque finished with a dot of maple-infused creme fraiche and a little crumble of fried sage.
O palamut mu, kolyenizdeki?
This is a paste on your glans?
Hayır bir palamut.
There is a glans.
Davalı :
Malatyalý Sabri and Palamut Recep
"Bana bir palamut borçlusun."
Squeaker squeak squeak squeaking'? "You owe me a new acorn."
- Yine şu palamut hikayesi!
Oh, it's the acorn thing all over again.
Ringa balığıyla kurutulmuş palamut!
Herring and dried bonito!