English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ P ] / Parkın

Parkın traducir inglés

7,897 traducción paralela
Burası parkın haritasında yok.
It's not on the park map.
Lisa, o haritalar yüzlerce yıl önce bu tema parkının ilk kaşifleri tarafından çizilmiştir.
Lisa, those maps were drawn by the first explorers of this theme park, hundreds of years ago.
Evet, o zaman da o herif kafamı beyzbol sopasıyla uçurup, taa parkın dışına fırlatsaydı, öyle mi?
Yeah, and then Babe Ruth back there could have knocked my head out of the fucking park.
Onunla tek anısı, bir keresinde çocukken parkın birinde birkaç metre el ele yürümüşler.
The only thing that ever happened was one time When they were kids They held hands and walked together for a few yards... In some park.
Yarın bisiklet parkına gelecek misin?
Hey, are you gonna be at the, uh, bike park tomorrow?
Daire çizmek zorunda mıyız, yoksa parkın etrafında yürüyelim mi?
Do we have to walk in the circle, or can we walk around the park?
- Annemin arabasını buraya park eder.
- Mom's car.
Tamam, şu tarafta sativalar var ve gerçekten iyi kafa yaparlar, yüksekten uçarsınız,... parka gidip çiçeklere bakma isteği uyandırır.
Okay, we've got the sativas over here at this end, and they're a really good head stone, really uplifting kind of high, make you want to go to the park and run through and look at the flowers.
Onun elini tutmak istemiyorum ya da parka gitmek ya da saçlarını tararken onu izlemek ya da her neyse...
I do not want to hold the hand or going to the park or to see brushing her hair... ... or whatever...
Myrtle Beach'deki küçük parkta çocuğun biri kız arkadaşını "sen bunu başaramazsın çünkü sen tavşan dudaklı ve kekemesin" diye aşağılıyordu.
This little park in Myrtle Beach, and this kid is insulting his girlfriend, saying that she's never gonna make it because she had a harelip and stutter.
Telefon numarasını Redondo Beach'deki bir ankesörlü telefonu kadar takip ettim ama- -
Traced that phone number back to a pay phone in veteran's park in Redondo Beach, so...
E-postayla uğraşıyorum. Kardeşimin park cezalarını yatırmaya çalışıyorum.
E-mails, trying to bail my brother out online, parking tickets.
Nakit akışını, bedava yemekleri, park fişlerini.
The cash flow, the free meals, the parking-lot receipts.
Sonra bu Ferrari'yi panelvanın dibine park etti restoran sahibi da çıkıp Ady'ye dedi ki...
And, so, he parks this Ferrari right next to the van, and the owner comes out and tells Ady, he says,
İki park cezanın silinmesini istemez misin?
You want them two parking tickets to go away?
Tomas yeni kitabını bir parkta imzaladı!
Tomas has been signing his new book in a park.
Babam, annemin ölüm haberini arabasının ön koltuğunda verdi.
My father told me in the front seat of his convertible after finding me in a park.
Sonra da Marzin, çalıntı gri bir kamyoneti park edecek. Tırnaklarının altından Carolyn'in DNA'sı çıkacak ve herkes kazanacak.
And then Marzin's gonna pull up in a stolen gray van with Carolyn's DNA under his nails, and everybody wins.
- Park cezalarını hallediyordum.
Take care of some parking tickets.
Parktaki uzun ağaca tırmandığın zamanı hatırlıyor musun?
Do you remember that time when you climbed that tall beech tree in the park?
South Park'ın İnsan Kırkayak bölümü var mesela.
I mean, there is the "South Park" episode of the Human Centipede.
Hyde Park'ın oradaki Konutlarda.
In the Projects, over in Hyde Park.
Tamam, "Etnik Prenses" bölümüne park ettiğimizi unutmayın.
Okay, remember we're parked in the "Ethnic Princess" section.
Şimdi özgür bir adamsın.Saat dört te Amy'yi parktan alacağız.
Now you're a free man. ¿'ll pick Amy in the park at four?
Mesajını aldıktan sonra, deli gibi iki metroya binip Victoria Park'ta iki tur attım.
After I received your message, I caught two tubes, walked twice round Victoria Park, like a fucking lunatic.
Rachel'ın külleri evinnin arkasındaki parka savruldu.
Rachel's ashes were scattered in a park behind her house.
Hala o park cezalarını dağıtıyor musun?
You still handing out those parking tickets?
İnan bana, böyle bir vücutla bilgisayarın başında oturmazsın.
I mean, trust me, with a body like that, you ain't gonna park it behind a computer.
Park görevlileri bölgedeki uçsuz bucaksız arazide bir zamanlar 25-30 civarında hayvanın olduğunu şimdi ise yaşam alanlarının sadece 8-10 km uzağında olduğunu söylüyor.
Park officials say there may be 25 to 30 of the animals in the area that at a one time was a vast range and is now just five miles from housing developments.
Annesi ona park yerinde anlarsınız, el atacak diye gerçekten geriliyor.
He's really nervous that his mom is gonna, you know, give him a HJ in the parking lot.
Şu anda İkiz Çamlar'ın park alanındayım..
I'm standing in a parking lot at Twin Pines Mall.
Tabii 18 yaşında birkaç garsonluk işiyle, araba park ederek Delorean alamayacağın açık.
Well, obviously, at 18 years old, with a couple of waiter jobs, parking cars, I'm not gonna buy a DeLorean.
İnsanlar bana gelip akı kapasitörü hakkında sorular soruyorlar. "Ben sadece Puente Hills'deki park yerinde bacaklarımın arasından" "alevler geçerken duruyordum" "Neler olduğu hakkında fikrim yoktu" diyorum.
I mean, people come up to me and ask me questions about flux capacitors, and I say, " I was just standing in a parking lot in Puente Hills
Centennial Parkı... Görgü tanıklarının biri bölgede bir EMT olduğuyla ilgili bir şey söylemiş.
Centennial Park, one of the eyewitnesses said something about an EMT being on the scene.
Hadi be. Central Park'ın ortasında Misery'deki Kathy Bates'e bağladın.
You went Kathy Bates in Misery in the middle of Central Park.
Son uydu görüntülerinde de park hâlinde kırmızı pikap arayın.
Also check the most recent satellite images for... a red pickup in the driveway.
Hayır, ama sen parktasın.
Humph, no, but you're in the ball park.
Kendi başının çaresine bakar.
I think he can handle Echo Park.
Dünyaca ünlü Tompkins Meydanı'nın parkı kapımızın önünde.
World-renowned Tompkins Square Park is right outside our door.
Ve East Village'de polis Tompkins Meydan Parkı'nı kuşattı çünkü kurulun yeni hükmüne karşı çıkıldı.
And in the East Village the police set up a perimeter around Tompkins Square Park in anticipation of a clash over the community board's new rule.
Arabalarını oradaki park yerinde bulduk.
We found their car in that parking lot right over there.
Pazartesiye kadar Wilton'un adamlarını park önergesi için itmeliyiz.
Okay, well, we can push Wilton's people to finish the public park proposal by Monday.
Ve park yerinin F kısmındaki aracını bir türlü bulamayan yaşlı bayan çünkü aslında onun arabası yok.
And there's the old lady who can't find her car in Parking Level F'cause she doesn't have a car.
Park alanı dağın batısındaydı...
The parking lot was just just west of the mountain.
Sonra tam onun pareleline park et anladın mı?
Then stop exactly parallel to him, understand?
- Dünyanın en şanslı adamı.
- Luckiest guy in the Park.
Bir parka onun adını verdiler, söyledi mi?
Did he tell you that they've named a park after him?
Riverside Parkı'nın güvenlik kameralarından aldığımız görüntüler ve aralarında saldırıdan sabıka kaydı olanlar bulduk.
We pulled footage from the security cameras in Riverside Park and matched them to anyone with a record of assault.
Arabasını park ediyor.
He's parking right now.
Limanın yanında park hâlinde.
It's parked up by the harbour.
Önce parkımı sonra da ekibimi mi çalmaya kalkışırsın?
First you try to steal my park and now you steal my team?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]