Parçası traducir inglés
34,138 traducción paralela
Sizi balmumu müzesinin bir parçası haline getireceğim!
I'm gonna make you part of the wax museum.
Hepiniz Korku Evi'nin daimi birer parçası olacaksınız.
You're all about to become a permanent part of my House of Horrors.
Şimdi Noel köyünün hangi parçasını kurmak istersin anne?
Okay, Mom, which piece of the Christmas village do you want to set up next?
Endişe ve şaşkınlık işimizin ayrılmaz bir parçası.
Anxious. Flustered. Comes with the territory.
Bu onların soruşturmasının bir parçası.
This is part of their investigation.
Cinayet silahının bıçak olduğunu sanmam bile Ama bir kupa parçası.
I don't even think the murder weapon was a knife but a piece of trophy.
Bu onların doğasının bir parçasıdır.
That is part of their inherent nature.
Kırık bir cam parçası gibi
♫ Like a fragile glass piece ♫
Yanında havalı bir isim olan bir plastik parçası için biraz pahalı gibi.
Kind of a lot to spend on a piece of plastic with a fancy name on the side.
Yakında açılacak olan Ulusal Anayasa Merkezi'ne gider ve yeni galerilerinin en önemli parçası yapmalarını önerir.
He approaches the soon-to-open National Constitution Center, and suggests that they make it the centerpiece of their new gallery.
Ve satış gerçekleşince harekete geçerler ve Amerika tarihinin bir parçasını başarılı bir şekilde yeniden alırlar.
And when the sale goes down, they pounce... and successfully recover a piece of American history.
Değerli parçasını Kuzey Carolina'ya geri bağışlayarak suçlu bulunmaktan güç bela kurtulur.
He narrowly avoids criminal charges by donating his precious document back to North Carolina.
Bu da testin bir parçası.
That is part of the test.
Örneğin, bu denklemin her parçası önemli bir rol oynuyor.
For instance, every piece of this equation plays an important role.
Sanırım bir kuş veya başka bir şey resminin bir parçasını koparmış Tobes.
I think a bird or something tore away a piece of your drawing, Tobes.
Yıllardır kayıp olan, Gunmar'a hayat veren üç efsanevi kırık çömlek parçası.
Three shards of legend tied to Gunmar's lifeblood, lost to the ages.
Gunmar'a hayat veren üç efsanevi kırık çömlek parçası.
Three shards of legend tied to Gunmar's lifeblood.
Bunu hayır işimizin bir parçası olarak düşün!
It's just-Just think of it as a business thing!
Takımım kostümün bir parçası.
My suit is a costume.
Tanrı'nın lütfunun bir parçası olmalı.
It must be a consideration on the part of God.
Gördüğün kaza o kızın kaderinin bir parçası değildi de ondan.
It is because that accident that you saw wasn't part of her fate.
Ben var ya Eun Tak'ımız için çok endişe ettiğimden bir altın ya da yeşim parçasıymış gibi üzerine titreyerek yetiştirdim onu.
I raised Eun Tak so well and treated her like a delicate little thing!
Dünya üzerindeki tüm insanlar tek bir devasa organizmanın parçası olacaklar.
Every human on planet earth will be part of one giant organism.
Beni elimden çekmeye çalışanlar şu an ölmüş ya da o sürünün bir parçası olmuş olabilir.
They might be dead now or even part of the flock that's trying to pull me in.
Bir kağıt parçasına şeytan çizen ilk adam değilim herhalde.
I'm not the first guy to draw a devil on a piece of paper.
Eğer gerçekten bizi kurtardı asla ve bu bazı master planın bir parçasıdır, Deneyler, her şeyi. It sendin.
You never really rescued us, and this is all part of some master plan, the experiments, everything.
Olduğunu kabul büyüyor sadece bir parçasıdır.
Accepting that is just another part of growing up.
Ama bir parçası olduğum için gururluydum.
But I was proud to be part of it.
Hepsi bir çeşit sembolün parçası.
It's all part of some kind of pattern.
Evrimimizin bir parçası olacağımızı düşünüyorlardı.
They thought that we would be a part of their evolution.
Bu planın bir parçası değildi.
That was not part of the plan.
"Güvenlik" sözlüğümün bir parçası değil.
"Security" is not part of my vocabulary.
Bu şifreli için teşekkürler. Ve tamamen ilgisiz bilgi parçası.
Thank you for that cryptic and totally irrelevant piece of information.
Ancak röle geldiğinde, Ekibinizin bir parçası olmak, Olimpiyat ekibinizi, ailenizi,
But when it came to the relay, being part of your team, your Olympic team, your family,
Ama bana kanıtladın Bu ailenin bir parçası olmak istemiyorsunuz.
But you've proven to me that you don't want to be part of this family.
Bu takımın bir parçası olmak istiyorum.
I want to be a part of this team.
Yüzmenin Stephen Hawking gibisin, Toplam felç parçası eksi.
You're like the Stephen Hawking of swimming, minus the total paralysis part.
Her parçasını.
Every parting.
Hayır, hayır ölüler anlaşmanın bir parçası değildi.
No, no, the dead. - Were never part of this deal. - We should've never follow.
- Orası kara parçası!
- Piece of land.
Ben sadece kiminle konuştuğumu bilmiyorum, Ama bu adam kontrol ederse, az önce iyi bir değişiklik parçası seçtik.
I don't know who the fuck I was just talking with, but if this guy checks out, we just picked up a good piece of change.
Babanızla bu ilişkinin bir parçası olmalı. Hala var.
There must be some part of that relationship with your father that still exists.
Kimsenin bunun akıl almaz bir yazı parçası olduğunu söylememişlerdi, Özellikle iş bölümü için.
never had anyone say this is a preposterous piece of writing, especially for the business section.
Tanrı'nın bir planı var. Ve bu da planın bir parçası.
God has a plan, and... and I guess this is part of his plan.
İçinde bulunduğun bu muhteşem deneyimin bir parçası olmama izin verdiğin için teşekkürler!
I just wanna thank you for letting me be a part of your journey, into this amazing...
Biraz doğru yönlendirmeyle takımın değerli bir parçası olacaksın.
I think with a little more mentoring... You could be a real asset to the team.
Ah, Emily, bilmiyor musun? James bunların hepsinin bir parçası mı, tatlım?
Oh, Emily, don't you know that James is part of all this, honey?
kalemi çıkarın ve bir kağıt parçası.
Pull out a pen and a piece of paper.
Bir de geçen haftadan beri donumda duran peynir parçası.
And a piece of cheese I left in my underpants last week.
2. adım, bir kaya parçasını çakmak taşına hafifçe vurmak.
Step two, I tap this flint with a rock and...
Hepsi planın bir parçasıydı.
It was all part of the plan.