Passion traducir inglés
5,591 traducción paralela
Bunu söylediğinde, istek kalmıyor karşı tarafta.
I tell you what, it's a proper passion killer.
Ne olduğu önemli değil, motosiklet sürmek içinizden gelen bir tutku gibi.
It's a built-in passion to ride a motorcycle, no matter what it is.
Dünyanın anlamı olan tutkumu onunla paylaşarak hayatımın geri kalanını onunla geçireceğim.
[Bret Petersen] Sharing my passion with the person that I'm gonna spend the rest of my life with, means the world to me.
Hepimiz aynı tutkuyu, aynı arzuyu paylaşıyoruz Eski motosikletleri hayata geri döndürüyoruz ve çizgilerine ve o basit yapılarına hayranlık duyuyoruz.
We all share the same passion, same desire, to bring these older bikes back to life and to really admire the simplicity of them, the lines.
İnsanları biraraya getirebilen bir aşk ve tutku var, inanılmaz tecrübeler, inanılmaz sürüşler ve inanılmaz maceralar yaşatabiliyor, ama her zaman tek bir bağ var.
[Brian Klock] There's a love and a passion that can bring people together, they can have incredible rides, incredible experiences, incredible adventures, but there's always that one common bond.
Biz hepimiz, gerçekten aynı tutkuyu paylaşıyoruz.
We all do indeed share the same passion.
Bu tutku, tutku motosikletle ilgili her şeyi ateşliyor, ve yoldaşlık her şeyi birarada tutan tutkal.
[Brian Klock] It's passion, passion fuels everything about motorcycling, and camaraderie is the glue that holds it all together.
Bu protez cihazları üretmek için duyduğu ilgi, amputeleri tekrar motosiklet üzerine oturtmak için bir yol buluyor ve tekrar dışarı çıkıp rüzgarı yüzlerinde hissetmelerini sağlıyor ve bu bilirsiniz, tutku değilse başka nedir bilmiyorum.
This attention that he's put into these prosthetic devices, ways to find amputees to get back on motorcycles and go out and feel the wind again in their face, is just, you know, if that isn't passion, I don't know what is.
Tutkuyu birlikte paylaşıyoruz ve buna benzer bir şey yok.
We have a passion and we share that together and there's nothing like it.
Bu bir tutku, bu mutlaka yapmam gereken bir şey, ve bunu yapmadığımı hayal bile edemiyorum.
It's a passion, it's something that I absolutely have to do, and I could never imagine not doing it.
Tutku pembe.
Passion is pink.
Tutku için hayatlarını feda etseler bile.
"Even trading life for advent of passion"
Daha önce hiç kimse bana böyle hissettirmemişti.
- No one has ever displayed so much passion for me before.
Döllendiği gibi dişi postacı yumurtalarını çarkıfelek bitkisi yapraklarına bırakır.
Once fertilised, the female Heliconius lays her eggs on the leaves of the passion flower plant.
Tutkuna hayranım, gerçekten ama bütün devrimler büyük kaynaklara sahiptirler.
I admire your passion, really I do, but all good revolutions have resources.
Ve Canvas'ın bu geçen üç aylık sürede onun hayatına hiç olmadığı kadar tutku ve neşe getirdiğini söyleyebilirim.
And I can tell that Canvas brought more passion and joy into her life in the three months that she knew him than most people experience in a lifetime.
Öyle mi? - Coğrafyaya tutkulu musunuzdur?
So, you... have a passion for the old atlas, do you?
"Kısacık bir an için de olsa, tutkun bu güçlü dalgayı kırar geçer."
Your passion crushes this powerful wave...
Bence Mo ve Elliot seks yapıyorlardı ve ilişkilerinde bir şeyler ters gitti ve Mo onu ihtirasları uğruna öldürdü.
I think Mo and Elliot were sexually involved and something went horribly wrong in the relationship and Mo killed him in a crime of passion.
Bence bu bir aşk cinayeti değil.
I don't think it was a crime of passion.
Tutkuna saygı duydum.
I respect your passion.
Eski tutkumu yeniden alevlendirebilmeyi arzu ediyorum.
I was looking to reignite my passion.
Acı olmadan ortada bir tutku olmaz.
There's no... no passion without pain.
"Tutku" kelimesini duyduğunda ne düşünüyorsun?
- What do you think of hearing the word "passion"?
Muhtemelen bu bir tutku cinayetiydi ama o jigoloyla hiç yatmadım.
It was probably a crime of passion, - but I never slept with the... gigolo.
Bu onun tutkusuydu.
It was his passion.
Bak, acını ve sıkıntını görebiliyorum ama orada tutkuyu da görüyorum.
Hey, I can see your pain, your struggle, but there's passion in there.
Tutkunuz, enerjiniz ve özverinize hayranım.
I admire your passion, your energy, your devotion.
Tüm bu aldatmacalara mı inanıyorsun? , yoksa daha iyi şeyler yaratan, Sanatçı olma yolunda her şeyi açıkça belirtmeye yardımcı olmuş, aynı zamanda kimliğini belirlemene yardımcı olmuş, bu derin duyguya mı?
Do you believe this hype, or are you creating something greater, a deeper passion that will not only help to articulate who you are as an artist, but also help people to be able to identify with you?
Ben sadece basit şeylere basit bir hırs besleyen basit bir çocuğum.
I'm a simple kit with a simple passion for simple things.
Evliliğimizde tutku yaratmak için öğretici cinayet pornosuna ihtiyacımız yok.
We don't need murder porn to find passion in our marriage.
Tutkusunu paylaşıyorum.
I am sharing her passion.
Ne yazık ki Desiree Oaks'ın hayatında onu kıskanabilecek ve bu yüzden suç işleyebilecek pek çok adam olduğunu söylemek daha doğru olur.
I think it's fair to say there's more than one man out there who could have been jealous enough to commit the crime of passion that sadly ended Desiree Oaks'life.
Tutkunuz ve bir fikriniz vardı. ve peşinden gittiniz.
You had a passion and an idea and you went for it.
- Hâlâ sevda işlerinde misin?
Are you still in the first throws of passion?
Bu konuşmaya devam etme isteğimi gerçekten arıyorum ama üzgünüm. O yüzden gidip bir şeyler atıştıracağım.
I'm really searching for the passion to continue my interest in this conversation, but I'm very sad, so I'm going to go eat my snack.
Bu tarz bir teklif... ben Oppa'nın arzusunu istiyorum.
This kind of proposal is kind of.. I want Oppa's passion.
Hayatın boyunca yapmak istediğin bir projen yok mu senin?
Don't you have a passion project... something you've always wanted to do?
Bu bir öfke cinayeti.
It's a crime of passion.
Benim tek düşündüğüm eğer gerçekten orada uçan bir UFO varsa bu canlılar ya da yaratıklar bizden çok daha ileri noktadalar.
THESE BEAUTIFUL ALPINE MOUNTAINS FOR YEARS, A PASSION SHE SHARED WITH HER HUSBAND, HELMUT. THE TRAIL ALONG THE AUSTRIAN-ITALIAN BORDER
Hepimizin işimize tutkuyla bağlı olduğu bir zamandı.
There was a time when we both had passion for our work.
Sevgili kızım, bu tutkuyla işlenmiş bir suç değildir.
My dear, this was not an act of passion.
Yani önceden düşünülmedi ; muhtemelen anlık bir olaydı.
So it wasn't premeditated ; it was probably a crime of passion.
Sizin probleminiz hiçbir şeye tutkunuzun olmaması.
your problem... is that you don't have passion for anything.
Benim hayatım, tutkumu bulduğum zaman değişti.
my life turned around when i found my passion.
Ben yemek için bazı tutku olduğuna inanıyorum, ve belki bir gün kendi restoran olacak.
I believe you have some passion for food, and maybe someday you'll have your own restaurant.
Evet, eğitime olan tutkusu orada başladı.
Yeah, that's where her passion for education began.
Cinayetin şehvet suçu * gibi göründüğünü biliyorsunuz.
You guys know the murder looks like a crime of passion.
Bence her kararımızın arzularımız tarafından yönlendirildiği, hayır, belirlendiği için.
I think that every decision we make is guided, no, determined by passion.
Cinsel arzularımızla.
Sexual passion.
Erkek ve kadınların bu hakkı nasıI koruduğunu. Tıpkı açIıktan ölmek üzere olan ve kocasının Reservoir Dog temalı pastasını düşünen ve onu deliler gibi yemeyi isteyen meclis üyesi kadın gibi.
Well, speaking of heat, we should discuss America's white-hot passion for voting rights and the men and women who help protect them, like the local city councilwoman who is starving and thinking about her husband's