Peoples traducir inglés
983 traducción paralela
"İnan bana, Helius, bizden başkaları da senin planını biliyor..."
"Believe me, Helius, other peoples than us know your plan..."
- İnsanlar.
- Peoples.
Şu insanlara bak, kıvırtan kadın görmek için toplanıyorlar ama dünyada en büyük ağırlıkları kaldıran adamı gelip görmüyorlar.
Look at those peoples, how they crowd in to see that woman make wiggles when yet they wouldn't come to see me lift weights no other man in the world can.
Bazıları ona punç diyor ama ben bulaşık suyu diyorum, efendim.
Some peoples calls it a punch, sir, but I calls it swill.
Hiç Broadway'de yürüyüp insanların yüzlerine baktın mı?
Did you ever walk down Broadway and watch the peoples'face?
Öyleyse neden gazeteye ilan verip insanların vaktini boşa harcıyorsunuz?
Then why waste peoples time putting ads in the paper?
Küçük toplulukların kurdukları komplolar karşısında suçlu olduğunu itiraf edemedi.
Conspired against, set upon by inferior peoples, inferior nations. He cannot admit to error, much less to wrongdoing.
Melekler gelir ve insanların kafalarına fikirler koyarlar.
Angels come and put ideas into peoples'heads.
Partiye gidelim, neşeli vakit geçirelim, Tüm o özel kişilere "sıkra" anlatalım.
Let's go to the party and have a good, gay time, tell yokes to all the private peoples.
- Bay Setter dünyadaki tüm insanları bir araya getiren müziğin evrensel dili için nasıl sıkıcı ve kaba diyebilirsiniz.
My dear Mr. Setter, bringing the peoples of the world closer together through the universal language of music can hardly be termed useless, dull and unromantic.
Ben, Beş Şehrin Efendisi, Danlı bir çoban ordumu dağıttı diye halkımın önünde dünyayı kendime güldürecek miyim?
Am I, lord of the five cities, to be laughed at before the world? Before my subject peoples?
Kimi ilkel toplumlarda kadının doğum sancıları başladığında erkek yatağa düşer, ağlarmış.
Among some tribal peoples, when the wife goes into labor, the man takes to his bed, screaming and carrying on.
Geliş sebebinizi onlara açıklayabilirsiniz, ve karşılığında, onlar da kendi insanlarına aktarabilirler.
You could explain your mission to them and they, in turn, could present it to their peoples.
Bir adamın, başkalarının işine engel olmadan kendi işini anlaması yeterli.
It is enough for a man to understand his own business without interfering with other peoples', mine occupies me constantly.
Sen de başkalarınınkini içersin.
- You drink other peoples'.
Adalet ve merhametle hükmedeceğime halkımın refahını dikkat ve şerefle gözeteceğime, tüm düşmanlardan...
To guard with vigilance and honor the welfare of my peoples from all enemies...
Ben Rudolf. Adalet ve merhametle yöneteceğime halkımın refahını dikkat ve şerefle gözeteceğime bütün düşmanlardan onları koruyacağıma ve kurallara sadık kalacağıma bunların tümünü yapacağıma yemin ediyorum.
I, Rudolf, with justice and mercy to deal sovereignty to guard with vigilance and honor the welfare of my peoples from all enemies to defend them and from the throne of my ancestors, to bear faithful rule all this do I swear.
Diğer insanlar gibi yaşamak istedim.
I want live like other peoples.
Tüm insanların nefreti.
The hatred of entire peoples.
Güce olan açlığını tatmin için bütün insanları yok edeceksin.
You'd destroy entire peoples to satisfy your hunger for power.
Tüm bu insanlara ilginç gelen şey ise, imajlarının farkındalardı.
Something that has always seemed very interesting to these peoples It is that the people had a full awareness of their image.
Halklar ve uluslar seni yüceltiyor.
Peoples and nations exalt thee.
Genç insanların işlerine karışmak istemiyorum.
I do not want to interfere with young peoples'affairs.
Tabii ki tüm dünyada beğeniyle izlenen uzay şiddet ve korku filmlerini benzer bir şekilde kolay yapabiliriz.
And of course, we could easily make the space violence and horror films that are enjoyed by many peoples of the world.
Yaşıyor de! Yaşıyor! Halkların dostluğuna inanır mısınız?
Do you believe in friendship among peoples?
ve 17. yüzyıllar boyunca adetleri ve inançları Hristiyanlık'tan etkilenmiş böylece günümüzdeki ayinleri ve ibadetleri her iki kültürün de izlerini barındırmaktadır.
This Cult of the Dead... dates back 8000 years to the indigenous peoples of Mexico, but during the 16th and 17th centuries their customs and beliefs were mixed with those of Christianity, so nowadays, their rites and practices are a combination of both cultures.
İnsanların ruhlarını uzaklara sürüp, yerine elektrik getirmek kalkınma değildir.
Taking away peoples souls, putting electricity in place of them ain't progress.
Yüksek İktidar Mahkemesi, halkın mahkemelerinin yerini aldı.
The Supreme Court of the Reich was replaced by peoples'and special courts.
"Ama ona beddua eden o kıskanç insanlar... "... ailesi, en güvendiği prensler ve insanlar ona çamur atmaya kalktılar.
But envious people who wished ill on her, her parents and the good of princes and peoples tried her for heresy.
Böylece iki halk birleşmiş olacak, ve Seriphos'un tüccarları ücretsiz geçebilecek.
Thus our two peoples would be united, and the merchants of Seriphos could pass unhindered.
Bin sene öncesiyle aynı bayım... savaştaysanız herkesi yokedersiniz.
The same as a thousand years ago, sir... when you also had wars that wiped out whole peoples.
Sadece siz kuzeyli insanlar kaldınız, barış anlaşması yapmayan.
Of the northern peoples only you are left.
Bebekler hiç ölmesin.. Ne bizim ne de onun insanları böyle bir günde ölmesin
None more babies.. our peoples or your peoples shall ever die like this one day.
Yüzyıllar önce bu gezegende iki halk vardı.
Many centuries ago, there were two peoples on this planet.
Hitler : "Biz bu Kırgızları Berlin'e sürersek emsalsiz eserlerimizin heybetinden, şaşkına dönüp ezilsinler" diyor.
Hitler once said, "When we walk representatives of conquered peoples through Berlin, they must be both impressed and dispirited by the grandeur of our monuments."
Uralların arkasında kurulacak ve diğer halklar dışında 60 milyon Rus'u hızlı bir şekilde yok etmek için,
The Nazis intended to quickly exterminate other peoples.
Burası, eskiden mahkeme salonuydu.
This used to be the peoples hall of judgement.
Teşekkürler millet.
Thank you, dear peoples.
Sevgili dostlar, bu geleneksel Moldova arkadaşlık pastasıdır.
It's traditional Moldavian friendship cake, dear peoples.
Profesör Armstrong, Halk Cumhuriyeti'nde yaşamaya ve çalışmaya karar verdi.
Professor Armstrong has decided to live and work for peace in the Peoples'Democracies.
Ama bu adamlarla ne alakamız var ki?
But what I have with these peoples?
Yarın sabah şafak sökerken, Letonya halkı özgürlükleri için bir savaşa girecek.
Tomorrow morning at dawn the peoples of Latvia go into battle for freedom.
- Bütün özgürlük aşığı insanlar için.
- For all freedom-loving peoples.
Halklarımız arasında resmi ve dostça bir ilişki kurabilmek için size yaklaştık.
We have approached you openly, with the intent of establishing formal and friendly relations between our peoples.
Halklarımız arasındaki bir savaş durumundan haberim yok.
I am unaware of any state of war between our peoples, captain.
SALDIRIYA UĞRAMIŞ HALKLA AKTİF DAYANIŞMA!
Active solidarity with the peoples that have been attacked!
Sizden istediğimiz, birleşik iradenin ilk eylemi olarak şiddetli bir biçimde emperyalizm ve kolonyalizme karşı savaşan tüm insanlar ve silahlı birlikler için saygıda bulunmaktır.
I ask all of you, as a first act of united will, to pay homage to all peoples and their armed fronts, who are now violently fighting imperialism and colonialism.
Birçok Latin Amerika ülkesinin tarihinde, ulusal ve halk hareketleri ilk görülenler oldu.
National and popular movements were the first appearances in History for most Latin American peoples.
Marksizm adına Sovyet ve ABD ordularının birlikte hareket ederek, tüm insanları özgürleştireceği fikri savunuluyordu.
In the name of Marxism the idea was encouraged that Soviet and US armies marched together for the liberation of all peoples.
Benim gibi. İyi tarım arazileri bulmaya geldiğini düşünmüştüm halklarımızın bir arada yaşamasının ve herkesin faydasına olmasının bir yolunu bulmak istediğini sanmıştım.
I thought you came in search of good farming lands and that you wanted to find some way that our peoples could live together and mutually benefit.
Christine, 12 yaşında bir çocuk gibi insanların boynuna atlıyorsun.
You fling yourself at peoplés necks like a 12 year old.