Per traducir inglés
8,129 traducción paralela
Haftada bir film, gecede iki kere ve cumartesi de üç kere gösterilirdi.
Which showed one film per week twice a night, and three times on Saturday.
Her sabah olduğu gibi ödevini yapıyor.
Doing his homework in the morning as per usual.
Bunlardan günde iki tane, tamam mı?
Only two of these per day, okay?
Ameliyat, santimetre başına 100,000 Baht tutuyor.
The surgery costs 100,000 Baht per centimetre.
Saatte maksimum 390 kilometre.
242 miles per hour, top speed.
Hakimin talimatları üzerine bilgisayarınıza el koyulmuş I.P. adresiniz fişlenmiştir.
As per judge's orders, your computer has been confiscated. Your I.P. Address has been tagged.
Sırtından vurma planladığımız gibi olmadı, kendiliğinden.
The double cross didn't go as planned, per se.
Kendiliğinden?
Per se?
Evet, kendiliğinden.
Yeah, per se. You know.
Evet ama sen "kendiliğinden" diyorsan, tam olarak doğru olmuyor söylediklerin.
Yeah, but you say per se, when what you said wasn't exactly accurate.
Yani, sonuç olarak kendiliğinden değil.
So, Not per se after all.
Kendiliğinden değil.
Not per se.
Kendiliğinden!
Per se!
Tam olarak değil, kendiliğinden.
Not exactly, per se.
Kendiliğinden mi?
Per se?
Eğer merkezden ayrılıyor olsalar buraya bu kadar hızlı gelmek için saatte 180 mil hızla sürmeleri gerekir.
If they were leaving from the precinct they must've been driving 180 miles per hour to get here that fast.
Ve maksimum saatte 90 mille demek ki 30 mil uzaktaydılar, ki bu da demek ki onlar- -
At a max of 90 miles per hour that means they were 30 miles away, which means they probably came...
bu yalnızca delik ile ilgili değil, bu basketbol, futbol değil, sonunda Casey yola koyulacak yarın öğleden sonra Roseville lisesinin yüzünü görmeyeceğiz.
And while it doesn't deal with a hole per Se, and it's baseball not football, Casey does strike out at the end which is something we are not going to do tomorrow afternoon against Roseville high!
Başka bir şirket ile sözlemeniz olmalı ama ben size KW başına 0,09 eur teklif ediyorum.
You must have a contract with another company, but I offer you 0,09 euros per kW.
Ama mesela Japonya'daki yeni manyetik raylı trenlerin, havada kalabilmek için saatte 170 km yapması gerekiyor.
However, the new Maglev trains in Japan, for instance, have to be going 170 kilometers per hour to levitate.
Bu arada ın, snack barda olacağımı, Ushé başına.
In the meantime, I'll be at the snack bar, as per ushe.
Patronun kurallara göre bize yaptığı ödemeye saygı göstermeliyiz.
They must respect, the owner is paying us as per rule.
Armonikayı eve götürüp haftada bir saat olmak üzere bir aylık ders ayarladım.
I had it brought to the house and arranged a month's worth of lessons. One hour per week.
dakikalık düşüşü bu.
that's hands per minute.
Bence herkes birim fiyatıyla eşit derecede ilgilenecektir.
Well, I think anyone would be equally interested in the price-per-unit, which could be reduced significantly if the demand were higher.
Teslimat için 5000 kabul etti.
Remember 5000 per delivery.
Yüzde yüzlük başarılı bir performans.
100 per cent successful performance.
Saatteki hızı 75 mile kadar ulaşıyor. Kendini adeta bir füzeye çevirip deniz yüzeyine çarpıyor.
A diving bird capable of generating speeds of up to 75 miles per hour, turning itself into a missile as it collides with the face of the sea.
Kırmızı başlı ağaçkakan bir ağacı günde 12 bin kez gagalarken 1000 G kuvvetini absorbe edebiliyor.
The red-head woodpecker can absorb a G-force of 1,000, pecking a tree 12,000 times per day,
Köy başına bir silah olurdu.
There was only one gun per village.
Bir daha sefer Per Se'de buluşacağız.
Next time we're meeting at Per Se.
Blue Betty bundan daha iyisini yapamazdı. Saatte 60 milden fazla.
Blue Betty doesn't do so well over 60 miles per hour.
Bunun başlı başına iyi ya da kötü olmakla ilgili olduğunu sanmıyorum.
I don't know that it's about good or bad per se.
Bu da demek oluyor ki ; Red Rock'a kadar atları önlerinden tutarak götürmelisin. Ve tipi sonrası derinleşen karda at başı bir cesetten daha fazlasını götüremezsin bile.
So that means you're gonna'hafta'lead a string of horses into red rock and with that deep snow after a blizzard, you ain't gonna'be able to get away with any more then let's say one body per horse.
Savunma başına 700 dolar.
- Seven hundred per defence.
- Her zamanki gibi kesinlikle takip edilemez.
- Totally untraceable, as per usual.
Her çeyrek yılda kaç ataç kullandığımızı bile biliyorum. Vampirlerin şirketi ele geçirdiğini bilmediğimi mi sanıyorsun?
I track how many paperclips we use per quarter, you think I wouldn't notice a vampire company take-over?
- Kaç ataç kullanıyoruz?
How many paperclips do we use per quarter? - Tim!
Sana olan yeminimi bozmadım, Ama etrafa saçtıkları paranın ışığında,
I said no per my promise to you, but in light of the money they were throwing around,
Evlilik yasasına göre 6 ay birlikte yaşamanız gerek.
As per the Marriage Act, the court asks you to live together for 6 months
Kişi başı 2000 dolar, iş bitince de 1000 dolar alacaksın.
$ 2000 per person! Another $ 1000 each at the end.
Yoksa yüzde 99 mu?
-... per cent, or the 99 %?
Fırını önceden 450 °'ye ayarla. Her yarım kilo için 20 dakika dursun.
Preheat the oven to 450, keep it in for 20 minutes per pound.
- Tanesi 22.50 dolar.
These are $ 22.50 per pound.
Ne demek "Per vaytre pays" ne demek?
What does, um... Puh... What does " Per... per vay...
- Kişi başı kaç atış var?
How many rounds per man?
Çünkü her arabada 4 teker var ve 20 kilo eder.
Because there are four wheel wells per car and that's 20 kilos.
Gramı 9 dolarsa?
So if it's nine dollars profit per gram, what?
Kilosu 9 bin dolar olsa. 60'la çarp.
$ 9,000 per kilo. $ 9,000 times 60...
Her seferde yarım milyon dolar. Her zaman kullandığı kaçakçılık yollarını kullanarak.
That's half a million dollars... per trip, using the same smuggling routes he always used.
Bak bunların kilosu 150 bin dolar. Ne kadar isterseniz veririm.
Look, it's $ 150,000 per kilo, so whatever you want.