English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ P ] / Photo

Photo traducir inglés

12,408 traducción paralela
Dan grup fotoğrafı çekecekti.
Dan was gonna take a group photo.
İlk fotoğrafım olmak istiyor musun?
- You wanna be my first photo? - Let's go.
Fotoğraftaki iki çocuk Saddle Mills civarında ölü bulunmuş. Yüzleri tanınmaz hâle gelmiş.
The two boys in the photo they were found dead near saddle mills with their faces mutilated.
İşte bir fotoğrafı.
Here's a photo of him.
Fotoğrafı var mı?
You have a photo?
Ama bana bir resmini verdi.
But she gave me a photo.
Bir fotoğrafta iki eski kıç var.
Two old asses in one photo.
Benimle de renki bir foto çektir.
Get a colour photo with me too.
Seninle tarihi bir fotoğraf var.
I have a historic photo with you.
Bir foto çekelim?
A photo?
Oturup Aryan'ın fotoğraflarına bakmak sana çok yardımcı oluyor, değil mi?
But staring at Aryan's photo will help you?
Efendim, balmumu heykeliniz ile bir fotoğraf.
Sir, a photo with your wax figure.
Londra'ya uzun bir yolculuk yapıp balmumu heykelimle fotoğraf çekiniyorum.
You've come all the way to London... to take a photo with my wax figure.
Sunaina, Akhtar sana onun fotoğrafını yollayacak.
Akhtar is sending you a photo of him.
Görev kuvveti neden bu fotoğrafı yayınlamakla başladı?
Why would the task force release this photo to begin with?
- Al. JP Guerrero'nun her yıllık fotoğrafında olması sence de şüphe uyandırmaz mı?
Doesn't it feel a little unbalanced if every single yearbook photo is of JP Guerrero?
Resim, resim çekinelim.
A photo, a photo.
- Fotoğraf çekebilir miyim?
- Can I have a photo? - Yeah, okay.
Fotoğrafında bir hayvan olamaz.
You can't have an animal in your photo.
Bendeki fotoğrafın çok eskiymiş.
My photo of you is really out of date.
Bu fotoğrafı alayım.
Let me get this photo.
- Bu fotoğraf ne?
What's this photo?
- Fotoğrafı çekildi.
The photo's already done.
Bebek doğunca yanına bir resim daha getireceğim.
We'll go back and take another photo after the birth.
Birisi benim resmimi çekti.
Someone snapped a photo.
Garip bir biçimde olaydan akılda kalan o resim oldu.
Bizarrely, it's that photo that stuck in people's minds.
Ruh hastası babası ile birlikte ruh hastası kızı.
The photo of a little girl as psychopath, next to her father, the psychopath.
Resimdeki boş dik dik bakışım ürperticiydi.
My empty stare in the photo is terrifying.
Fotoğraf çeksene!
Take a photo! Yeah, take a photo.
Evet, birilerinin fotoğrafımı çekmesinden bir süre geçti.
Yeah, it's been a while since anybody took a photo of me.
Bu ben ve Michael Hayden'ın fotoğrafı NSA ve CIA'ın eski başkanı.
This is a photo of me with Michael Hayden, the former head of the NSA and the CIA.
Fotoğrafının çekilmesini istememen?
Not wanting your photo taken?
- Saat 7'de fotoğraf çekimi var.
- At 7, the photo shoot.
Bizim bir fotoğrafımızı çekmesini ister misin?
Do you want him to take a photo of us?
Fotoğrafta, gazetede.
In the photo, in the newspaper.
Hepinizle bir fotoğraf çektireceğim. Herkesin bir fotoğrafı olacak.
I'm gonna take a photo with all of you, don't worry, everybody's gonna get one tonight.
Bu resimdeki kız değil mi?
Isn't that the girl from the photo?
Çocuk, fotoğraftaki saldırganlardan ikisini teşhis etti.
The child identified the two men in the photo as the attackers. It's them!
Sizde hiç fotoğrafı var mı?
Do you have a photo of him?
O Maisie'yle senin fotoğrafın mı?
Is that a photo of you and Maisie?
Bu güzel bir fotoğrafım.
That's a really good photo of me.
Bir fotoğraf.
One photo.
Biggie resmimi beğendin mi?
You like my Biggie photo?
Fotoğraf çekebilir miyim?
Hey, yo, yo, yo. Can I take your photo?
Ödül olarak gece dandik bir davete katılıp belediye başkanıyla fotoğraf çektirmek için mi?
For a chicken banquet dinner and a photo with the mayor as a reward?
Bu fotoğraftaki de Cornell Stokes, namıdiğer Cottonmouth'un küçüklüğü. Hem iş hem de suç dünyasında nam salmış bir adam.
The boy in that photo would grow up to be Cornell Stokes, aka Cottonmouth, a man whose name rings out in both legitimate and criminal circles.
- Ama panondaki resmi hariç elimizdeki tek fotoğrafı bu. Tüm veri tabanında.
But aside from your board... this is the only photo of him.
Duvarda Biggie'nin fotoğrafı aşağıda Delfonics çalıyor...
Biggie photo... Delfonics crooning downstairs...
Bu fotoğrafa baktığında elinin titrediğini gördüm. Neden?
I saw your hand shake the first time you looked at this photo.
Fotoğrafını yayıyoruz hemen.
We're circulating his photo now.
Hiç görmedin mi?
You've never seen a photo of her?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]