Pişmanlık traducir inglés
3,004 traducción paralela
"Haytının aşkın gitmesine izin veren pişmanlık içinde yaşar ve yalnız ölür. Ne kadar iç çekip ah dese de ruhu huzur bulamaz"
"The man who lets the love of his life pass him by will end up alone with his regrets and all the sighs in the world won't soothe his soul..."
Bir şekilde öğrenmiş olmalı, şimdide pişmanlık duyuyor demek ki.
She must have found out, now she's having second thoughts.
Eğer birisi, yaptıklarından dolayı pişmanlık duyuyorsa bunu telafi etmek için bir yol bulmalıdır.
If one regret's one's actions, one should find a way to make restitution.
Eğer senden önce kabul ederse hayatının geri kalanında bu an için pişmanlık duyacaksın.
If he beats you to it, you will regret this moment for the rest of your life.
Bir anda her şeyi bırakıp, pişmanlık, gözyaşları ve ilençler içinde köşeme çekiliyor.
I'd suddenly drop everything and withdraw to my corner with regret.
Bende senin gibiydim ve bir gün sen de benim gibi olacaksın. Drew Petersonla tanıştığın güne pişmanlık duyacaksın.
I used to be you, and one day you'll be me, and you'll regret the day you ever laid eyes on Drew Peterson.
Stacy'e benimle evlenirse, pişmanlık duyacağını söylemişti.
She told Stacy that she'd regret marrying me.
Pişmanlık duydu mu?
And did she?
Yanlış da değil. Geçmişle ilgili en kötü şey Harvey insanların sadece pişmanlık dolu, ağlayan gözlerle ona bakmasıdır.
The worst thing about history, Harvey, is that people only tend to look at it through the tearful eyes of regret.
Pişmanlık nedir bilir misin?
Have you no remorse?
Bundan pişmanlık duyuyor.
He regrets that fact.
Pişmanlık duyuyor musun?
You have regrets?
Pişmanlık hayatın bir parçasıdır.
Regrets are part of life.
Hiç pişmanlık duymuyor musun öyle değil mi sevgili Juan?
You have no regrets do you, dear Juan?
Büyük pişmanlık duyduğum bir şey olmadı.
No burning ones, no.
Papa Cenapları tövbe pişmanlık içerisinde olduğu izlenimi veriyor.
His Holiness is immersed himself in a theatre of penitence.
Kasabayı hiçbir pişmanlık duymadan harap ettiler.
They ravaged the town with no remorse.
Ertesi sabah eroin çekip gevşemişsin,. ama bu haldeyken kendini asacak kadar pişmanlık yaşayabiliyorsun.
Next morning, you're full of smack and cooling out, but you manage to fight through it and conjure up enough remorse to hang yourself?
- Dövmelerinden pişmanlık duymuyor musun?
Don't you regret any of your tattoos?
- Hayır, eğer bir pişmanlık gösterirse ölmeyecek.
- No, not if he shows remorse.
ne gibi? fasulyeler ve pişmanlık mı?
What, like, mung beans and regret?
- Pişmanlık, itiraf yok.
No remorse, no confession.
Beni ben yapan kendimden pişmanlık duymamamı sağlayan oydu.
She lets me be me, doesn't make me feel guilty about it.
'Ne yaptın'sorusuna cevap veremeyeceği için Lauren'e kızgındı. Onun ölümü için pişmanlık duymadı, ne de onu kaybettiğine üzüldü.
He felt angry that she'd never have to answer for what she'd done, never feel guilt about it, never suffer the loss of her best friends.
Gençken, her şeyi deneyip tadına bakmak neyin ne olduğunu bilmek ve hatalardan pişmanlık duymamaktı hayat görüşüm.
When I was younger, it was my spirit to try everything, get a taste, know what was what, and never be sorry for making the mistakes.
Hiçbir pişmanlık hissetmediğim gerçeğinden saklanıyordum.
I was hiding from the fact that I didn't feel any remorse.
İlk pişmanlık belirtisi olarak bunu senin yerine benim yapmama izin ver.
Let me do that for you- - my first act of contrition.
Serena ile konuşmadan ayrıldığın için pişmanlık mı duyuyorsun?
Are you having regrets about leaving without speaking to Serena?
Bütün o pişmanlık dolu insanlar, eski mutlu günlerini geri kazanmaya çalışırlarken...
Ah, all these people full of regrets trying to recapture their glory days.
Pişmanlık nedir bilirim.
I know what regret is.
Pişmanlık, hissediyor musun?
Did you feel... regret?
Pişmanlık dolu bir hayat yaşamı ş belli
As a man who has lived a life of regrets, I know that look.
bilgi sahibi olmamaktan ötürü pişmanlık duyuyorum...
to make the proper choices that would have helped the people.
Ve buradaymış. Pişmanlık duymuyorum.
And here I am, with no regrets.
Sonradan pişmanlık duyuyor ve bağışlamam için bana yalvarıyor.
He regrets it later and begs me to forgive me.
Onun istediği gibi olamadığın için pişmanlık duymamalısın.
You shouldn't regret that you could've been more for him.
- Son pişmanlık fayda etmez.
Spilt milk.
Simdi hoşlandığın kıza söylediklerimden ötürü pişmanlık duyuyorum.
Now I regret bad-mouthing you to that girl you liked.
Çocuk yapmayışına pişmanlık duyuyordun, ben de sana bir tane verdim.
You were regretting not having kids, so I gave you one.
Şimdi bundan pişmanlık duyuyorum, çünkü seni tanıyınca senden hoşlanıyorum.
Which I regret, because now that I've gotten to know you, I like you.
Cesetleri böyle sarmak pişmanlık belirtisi olabilir.
Covering the bodies could be his way of showing remorse for the kills.
Pişmanlık belirtileri var.
There's evidence of remorse.
Uzun zaman önceki ilk karşılaşmamızdan bu yana çok şey için pişmanlık duyuyorum.
I hold many regrets, since first we laid eyes on each other a lifetime ago.
Geriye anma törenimizde neler olabileceğine dair pişmanlık bırakıyor.
Leaving regret for what might have been churning in our wake.
Aptalca hareket ettim ve karının yasını düzgün bir şekilde tutmanı engellediğim için pişmanlık duyuyorum.
I have moved foolishly, and with regret. That I have denied you opportunity to properly mourn your wife.
Çok pişmanlık duyuyorum.
It is a thing of much regret.
Pişmanlık için zaman yok.
There is no time for regret.
Tatlım, pişmanlık ve kendini suçlamak iyi değildir.
Oh, honey, don't wallow in regret and self-recrimination.
Şu anda hissettiğin pişmanlık ve utanç.
Okay, look, what you're feeling, right now is regret and shame.
Sadece bil diye söylüyorum, bu pişmanlık değil.
And just so you know, contrite is not this.
Hiçbir pişmanlığım yok ama sen sadece... Bu kadarını biliyorsun ve artık yapamıyorsun Sözleri söyle ve ayrılalım.
I have no regrets, but you could only do... y'know, this much and now you can't do it anymore so you should just say the words and we'll move on.