Plant traducir inglés
8,616 traducción paralela
İnfazın rastgele bir elektrik santralinde gerçekleştiğini sanmıyorum.
I don't think the execution took place in a power plant.
Verdiği her cevap buhar santraliyle uyumluydu. Özellikle 1925 ve 1939 arasında üretilmiş olanlarla.
Every answer she gave was consistent with a steam-generating plant, specifically one built between 1925 and 1939.
Eğer büro içeride çizilen tasarımla beraber her birine birer ajan gönderirse hangi santralde bulunduğunu ve cinayetin kanıtını bulabilir.
If the Bureau sends agents out to each one armed with the layout she drew of the plant, they should be able to identify the one she was in and find evidence to the murder.
Sorguda bulabildiğin tanıma uyan bir buhar santrali bulduk.
We just found a steam plant that matches everything you got from the interview.
- Santral bir ay önce kullanımdan çıkarılmış.
Plant was decommissioned a month ago.
Bitkiyi analiz ettim.
I analyzed the plant.
Ben de değilim lakin sonuçlara göre bu bitki son derece yüksek miktarda sera gazının olduğu bir ortamda yetişmiş.
Nor am I, but based on my analysis, this plant grew in an environment with significantly higher amounts of greenhouse gases.
- Bu bitki bizim zamanımızdan değil.
This plant is not from our time.
Ve bitkiden de bahsetmiyorum.
And I'm not talking about a plant.
Bir bitkinin arkasındasın.
You're in a plant.
Birbirimizi sevecek, sebze ekecektik.
We were gonna make love, plant a garden...
Yani sence de adamın "marul" diye bağırması planlı değil miydi?
Like, do you think that that... that guy that yelled out "lettuce" was a plant?
Tıpkı bitki yetiştirmek gibi.
A couple months. Little tiny plant growing.
Mike : "Umarım yanında bolca kondom vardır" "Şu ekine de bakın." İşte sen busun.
"Oh, look at this plant." That's you.
- Bitkim ölüyor.
- My plant's broke.
x 00 : 17 : 38,000 - - 00 : 17 : 39,580 Norveç Teknoloji Enstitüsü Trondheim
He built the plant.
Almanlar sürekli tesise araştırmacı ve general gönderiyorlar.
The Germans are sending scientists and generals to the plant.
Rjukan tesisinin yeni bir patrona ihtiyacı var.
The Rjukan plant needs a new boss.
Bölgeyi bilen beş kişilik bir grup, sağlam bir denetimle dağın üstünden indirilecek ve hedefleri sadece ağır su tesisi olacak.
A group of five people who know the area, drop them off on the mountain, heavily supervised, with only the heavy water plant as their target.
Hedef Rjukan'daki ağır su tesisi.
The target is the heavy water plant in Rjukan.
Şimdi en azından bir takımız. Komutam altında. Görevimiz ağır su tesisini havaya uçurmak.
We are at least one team from now on, Under my command, the goal is to blast heavy water plant,
- İki dakikalık sigortalarla patlayıcıları yerleştiririz ve tesisi havaya uçuruz.
- Placing the charge.two minutes fuse and blow up the plant,
Ağır su tesisini havaya uçurdular.
They blew up the heavy water plant,
Enerji tesisi?
The power plant?
Önce tesis, şimdi Heroy.
First factory, and so fertilizer plant,
Amerikalılar ağır su tesisini yok etmiş.
The Americans destroyed heavy water plant,
Bu adamın casus yazılımı yerleştirebilmesi için herkesin bilgisayarına fiziksel erişimi olması gerekiyordu. Biz de her kurbanın kredi kartı kayıtlarını çıkarttık ve eşleştirme yaptık.
In order to plant the spyware, our subject had to have direct physical access to everyone's computer, so, we pulled credit card records from all the victims and cross referenced.
Yeni arıtma tesisinde gaz sızıntısı var diyeceğim, değil mi?
Gas leak at the new sewage plant, right?
Ben kalanları yerleştirirken yanımda sürmeni istiyorum.
I need you to drive alongside me while I plant the rest of them.
Merhaba, su arıtma tesisi!
Hello, water treatment plant.
Mark'ı soğukkanlılıkla vururdun ve silahı saklardın, Lily'de yaptığın gibi.
You'd shoot Mark in cold blood and plant the gun just like you did Lily.
Elektrik santraline de gönderebildiğiniz kadar adam gönderin.
And send as many troopers as you can to the power plant.
Elektrik santraline saldırı oldu.
There's been an attack on the power plant.
Tekrar ediyorum ; Elektrik santrali saldırıya uğradı.
I say again- - The power plant has been hit.
- Elektrik santraline gidin.
- Shh. - Get over to the power plant, now.
Elektrik santralini bağla.
Get me the power plant.
Elektrik Santralimize sızdılar...
We are under attack. They've infiltrated our power plant.
- Santrali emniyete alın.
- Secure the plant.
Tam benlik bitkiymiş.
My kind of plant. Thank you.
Northrop'un buraya on beş kilometre mesafede bir tesisi varmış.
Northrop has a plant 10 miles from here.
Tohumun nasıl ekileceğini, bütün o derinlikleri öğretirdi bize. Kardeşlerim hâlâ buralardayken sulardık, otları yolardık falan.
He showed us how to plant seeds, and all different depths, and my brother and sister, when they were still around, we would just, like, water and weed and all that stuff.
Ona, Provence'da sebze bahçesi olan bir ev aldım,
I plant her in a house in Provence, with a vegetable garden.
Fabrikada insanları işten çıkarıyorlar.
They are laying people off at the plant.
Bu fabrika 1987'den beri bana ait.
That plant? Mine since'87.
Babamın fabrikasında.
My father's plant.
Kuşlar 60 yılı aşkın süredir Redondo bölgesinde yaşıyorlar.
They've been nesting at that Redondo plant for over 60 years.
Yerleşkenin hâlini gördün mü Helen?
Have you seen the plant, Helen?
Bir şeyler yerleştirir ve yakalanırsan, Emily de ellerinde olduğuna göre, senin kalbin ne durumda olacak?
If you plant something and you get caught and Emily's already caught and in the mouse trap, now how's your heart gonna do then?
Nadir bir yerli bitkidir.
It's a rare native plant.
Kanda alkaloit bileşenleri var, daha çok Datura stramonium denen bir bitkide bulunuyormuş.
No match but it was laced With an alkaloid, a compound commonly found In a plant, datura stramonium.
Çit insa edebilirsin, mahsul ekebilirsin, çocuk sahibi olabilirsin.
You can build fences, plant crops, have children.