Play traducir inglés
88,166 traducción paralela
Sen, Klaus ve sen, Sunny, tezahürat yapan seyirciler olacaksınız.
You, Klaus, and you, Sunny, will play two cheering people in the crowd.
Al Funcoot'un yeni oyununda figüran olabilmek için yeterli yıldız ışığına sahipsiniz.
You have got the star quality necessary for a small walk-on role in Al Funcoot's new play.
Oyun, oyunluktan çıkar.
This play won't be pretend.
Oyun sahnelenmeyecek. Hapse gireceksiniz!
Your play will not be performed, and you will go to jail!
Kont seninle gerçekten evlenmek istiyor ama herkes bunu bir oyun sanacak.
Count Olaf wants to marry you for real, while you and Justice Strauss and everyone else thinks it's just a play.
"Son perde" onu camdan atacağım anlamına geliyor. Tiyatro perdelerine de bir gönderme.
You see, "curtains" means that your sister will be dropped out of the window, but it's also a sort of play on theatrical curtains.
Poker bilmiyorsundur herhâlde.
Don't suppose you know how to play poker.
Bu serveti elde etmek çocuk oyuncağıydı.
It was child's play, winning this fortune.
Ufak bir kelime oyunu yaptım. "Eli kolu bağlı" derken mecazen...
See, it's a little play on words. "All tied up" is a figurative...
Çünkü Herpetoloji Derneği'ndeki çalımından geçilmeyen, herkese caka satan arkadaşlara ufak bir şaka yapacağım.
I intend to play a little joke on those stuffed shirts at the Herpetological Society.
Diğer iki kadın da Kont Olaf'ın oyunundaydı.
And those two women were in Count Olaf's play.
Hem o oyundaki kadınların yüzünde korkunç, tiyatral bir makyaj vardı. Ayrıca bu adam da şeftali kavanozunu kancalarıyla değil, elleriyle açıyor.
Besides, the women in that play had ghastly theatrical makeup on their faces, and this man is opening a can of peaches with hands, not hooks.
- Büyü de gel.
- Hmm. Child's play.
Efendim, birkaç olası senaryo var ama en kuvvetli ihtimal belli.
- Mr. President, there are only - a few scenarios at play here, but only one rings true...
Arkadaşlarıyla oynayışını izlemek için erken bile giderdim.
I would get there early just to watch her play with her friends.
Parazitler konusunda uzman değilim ama oldukça fazla poker oynadım ve yalan söylediğini biliyorum.
I'm not an expert on parasites, but I play a lot of poker and I know that you're lying. Why are you lying to me?
Ben de çalmaya.
I'll play it.
Aletler su yakmıyor.
Well it's pay to play.
Ama parası olur da öyle çalar.
But you don't pay, you don't play.
Sakin ol.
Play it cool.
İçeri girip tıp oynayın.
Go inside and play the quiet game, okay?
Elvis'in anneannesini oynayamam.
I can't play Elvis'grandmother.
Genç ve güzel hizmetçi kızı oynamak istiyordun. Bana da yaşlı ve çirkin eş rolü kalmıştı.
You wanted to play the pretty young servant girl, and I was to play the old hag of a wife.
Baby Jane de Margo Channing'ten sonra oynadığın en iyi rol olacak.
And Baby Jane's the greatest part you'll play since Margo Channing.
Genelde kötü kadını ben oynarım ama bu sefer arkama yaslanıp keyifle Bette'yi izleyeceğim.
Usually, I play the bitch, but this time, I can sit back and watch Bette do it.
Daha tek bir sahne bile çekmemişken karakterimi nasıl oynayacağıma karışma.
Don't tell me how to play my character before I've even shot a scene.
Ya bu mürekkep yalamış hatunu oynarım ya da işi bırakıp yoluma giderim.
Either I play that egghead dame, or I walk.
Bir ergenin annesini oynamak istememiştim.
I didn't want to play the mother of a teenager.
Bebeğinden kurtulmak için uçurumdan atlayarak ölen ve film boyunca korkunç siyah bir peruk takmamı gerektiren aldatılmış eş rolü mü?
Where I play a neglected wife in a black fright wig who tries to abort her child by throwing herself down a hill and then dies?
Belli yaşlardaki kadın karakterlerin olduğu güzel rolleri artık Joan oynuyordu. Pasaklı kadınlar ve kibritçi kız rolleri ise Bette'ye kalmıştı.
While Joan now got the best parts for women of a certain age, it was Bette who had to play the shopgirls and the slatterns.
Oyunu nasıl oynayacağını bilirdi.
He knows how to play the game.
Onlara karşı rol yapamadığını söylüyor.
She says she can't play to them.
Kartlarını doğru oynarsan istediğini verebilirler.
Play your cards right, they may go for it.
Doğrusunu yaptığımıza emin misin?
You sure this is the right play?
Oyundan ibaret, rol yaptım.
A performance, play-acting.
Sanığın sözüm ona "rol yaptığını" söylemesiyle Eyalet Barosu dolaylı olarak bu tartışmayı tekrar açmış bulunuyor.
No, the state bar opened the door to this on direct when the witness talked about his supposed "play-acting."
- Tamam, buraya mı geldik?
- Okay. Want to play it like that?
Oyunu, yarın akşam açılış yapıyor.
She's opening in her play tomorrow night.
Bob, komşu kızını canlandırmasını istiyor.
Bob wants her to play the neighbor girl.
- Oyun oynamıyoruz.
- Don't play games, man.
Elinde oyuncakların yoksa, ve kimse yardım etmiyorsa, oyununu hızlıca kaybetme eğiliminde olursun.
Yeah, when you play with no equipment and no one in the stands, you tend to lose your A game pretty quick.
Baş dansçısını iskeleden denize atmakla haksız yere suçlanan bir koreografı canlandıracak.
She'd play a choreographer falsely accused of shoving a principal dancer off a catwalk.
Tamam, bir deliyi canlandırdı ama sen de bir kötürümü canlandırdın.
Yes, all right, she plays a lunatic, but you play a cripple.
İki rolü de ben oynayacağım. İkiz kardeşler.
I play both parts.
Kuzen Charlotte rolü için de Bette'yi düşünüyorsun sanırım.
And I suppose you want Bette to play Cousin Charlotte.
Elimizde gayrimeşru bir aşk ilişkisi var. Sunabileceğimiz bir Louisiana çiftlik evimiz var ama Charlotte'ı ilk olarak salak bir yağlı boyadan tanıyoruz.
We have an illicit love affair, we have a Louisiana plantation to play with, and our introduction to Charlotte is a goddamn oil painting.
Bu çocuklarla sınıf arkadaşı rolünde olamam. - Yakışıksız olur.
I can't play a schoolmate of these children, it's obscene.
Ben de Charlotte'um.
- There you go. - I play Charlotte.
Ben de aynı numaraları Warners'la sözleşmem varken yapardım.
I used to play the same tricks when I was at Warner's under contract.
Çalacağım da.
I'm gonna play.
Gidip oyun oynayın.
Go play.