Played traducir inglés
15,256 traducción paralela
Kaleyi açığa çıkarmak için, piyon son hamlesini oynadı.
To unleash the rook, the pawn played his last move.
Bunu hiç oynadın mı?
You ever played this connect?
Birlikte gidiyor gibi hissediyorum.
It feels as if we're being played with.
İyi maç dostum.
Well played, man.
- İyi iş çıkardın Aaron.
Good job. Played, Aaron.
Piyano çalardım.
Played piano.
Etrafta Bagam'daki durumlarıyla ilgili biraz araştırma yapabilir misin?
Think you could ask around, find out what role they played in Bagram?
Kavga ederken aklımdan geçen her şey geleceğin bir yansıması gibiydi.
When we were fighting... all the events played out in my mind, like an echo of the future.
O andan itibaren her şey zihninde canlandı.
Everything that's happened since, has played out in your mind.
güzel oyunda millet.
Well played, guys.
İyi oynadın gelincik.
Well played, weasel.
İlk kez buz hokeyi oynadığımız anı hatırlıyor musun?
Remember the first time that we played hockey?
Nishant için bir çok nota ayarladım.
I played tons of stuff to Nishant.
Ama çocukluğumdan beri piyano çalmadım.
Well, I haven't played piano since I was a kid.
18'lik oynuyorum, 18 atıyorum.
Well, I played 18, I shot 18.
- Yanlış hamle yaptık.
- We played this wrong.
Düşündüm de, en son ne zaman bir zenciyle veya Yahudi'yle golf oynadın?
Come to think of it, when was the last time you played 18 holes with a Jew or a Negro?
Vee, Ian'ın daha önce de SİNİR oynadığını biliyor muydun?
Vee, do you know that he's played Nerve before?
Ty denen o elemanla geçen yıl Seattle'da SİNİR oynadık.
That guy, Ty, we both played Nerve last year in Seattle.
Evet, şarkını dinletti bana.
Oh, yeah, she played me your song.
Şuraya da Belgica'da çıkan grupların resimlerini asarız.
We'll hang up loads of photos of guys who've already played at the Belgica.
Ayrıca unaccompanied cello suites beğeniyorum, Tercihen yo-yo ma çaldığı zaman.
I also like the unaccompanied cello suites, preferably when played by Yo-Yo Ma.
Tamam, başladığında, evet, birlikte oynardım.
All right, when it started, yeah, I played along.
Çok başarılıydın.
You played a blinder.
Ayrıca rapor edildiğine göre... videoyla ilgisi olduğu düşünülen... iki kişinin daha öldürüldüğü belirtiliyor.
There are also reports of connections... To a double homicide of two further teenagers... Who may have played a part in making the film.
Ve çifti sık sık iki destekli canavar oynuyordu. Neşeyle pastırmalarını birlikte sürtün.
And the pair of them often played the two-backed beast, joyfully rubbing their bacon together.
Ve lanet olası Bu müziği çalmışlar dostum!
And fuckin they played this music, man!
Hayır, hepimizi oynadı.
No, he played us all.
Evie'nin oyun buluşmalarının aralarında beni sikebilesin diye... -... senin oyununu oynadım.
I played your game so you could fuck me in between Evie's playdates.
İyi oynadın.
Well played.
Marianne Beauséjour... 1941 yılında Almanlarla dolu bir kafede La Marseillaise'i çaldı.
Marianne Beauséjour played La Marseillaise in a café full of Germans in'41.
Bunun sizin için oynadıkları gerçekten hileli bir oyun olduğunu düşündüm.
I thought that was a really mean trick they played on you.
Onunla oyunlarını oynadın.
You played your games with her.
Demir Adalar'ın varisiyle oyunlarını oynadın ve ikisi de gitti.
You played your games with the heir to the Iron Islands and now they're both gone.
Saygısızlık etmek istemem, ama geçen sefer kozları doğru oynamadığınızı düşünüyorum.
Well, with all due respect, I don't think that you played your cards quite right last time.
- Babam at yarışı oynardı.
My father played the horses.
O gün 7 handikapla oynayan iki tane üye varmış.
There's two members played that day with a seven handicap.
- Perşembe günü öğleden sonra Bay Outis'le Kuzey Oxford Golf Kulübünde dokuz delik oynadı.
Thursday afternoon, he played nine holes at North Oxford Golf Club with a Mr Outis.
Birlikte futbol takımında oynadık.
We played on the football team together.
Bir sürü spor oynamıştı, arabalar paramparça edildi.
Played a lot of sports, wrenched on cars.
Kızı Michele'in bunda rolü tam olarak neydi?
And what role exactly was played by his daughter, Michèle?
Futbol oynamıştım.
I played soccer.
İşine sığınmayı seçen yenilmiş adam rolünü oynamayı seçtim.
I played the part of a beaten man resigned to the sanctuary of his work.
Snowden, sivil hak ve özgürlüklerinin baltalandığı bu noktada Amerikan halkını eğitmekte çok önemli bir rol oynamıştır.
Snowden played a very important role in educating the American people to the degree in which our civil liberties and our constitutional rights are being undermined.
Ona verdikleri bando çizelgelerindeki parçaları çalabilirdi ancak yapmadı.
He could have just played the marching band charts that he was given. - But he didn't do it.
Sidney Bechet yanlış nota çaldın diyen birini vurdu.
Sidney Bechet shot somebody... because he told him he played a wrong note.
Daha önce oynamış mıydın?
You've already played this.
Bizi oynadı.
He fuckin'played us.
İyi yap adamım harikaydın. Josh.
Played, Josh.
Hiç oynamadın ki.
You've never even played.
Ian daha önce de mi oynamış?
Ian's played before?