English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ P ] / Plead

Plead traducir inglés

1,755 traducción paralela
Sana doğruyu söyleyeceğim, bunu gibi bir savunma için bile Dava açarsan suçsuz olduğun halde tutuklanırsın.
Tell you the truth, even for a light offense like this, you'll be detained if you plead not guilty.
Suç için özür dileyip bunu gizli tutun. Böylece kimse bilmez ve buradan yarın ya da ertesi gün rahatça ayrılabilirsiniz.
Plead guilty and settle it privately, then no one will know, and you'll get out of this place tomorrow or the day after.
Ve, eğer suçu red edersen çıkacağından emin olma.
Well, you won't get out for sure if you plead not guilty.
Bu oran suçu kabul edenleri de kapsıyor.
That number includes those who plead guilty.
Kamu avukatı ona suçu kabul edip kefaletini ödeyip serbest kalmasını söylemişti değil mi?
The public defender said he should plead guilty and settle with a plea bargain, right?
Sanığın tutuklandığı andan hemen sonraki anlarına tanıklık etmesi, ve sanığa kefaleti önermesine rağmen sanığın red ederek masumluğunu kanıtlaması amacıyla.
To reveal the defendant's testimony immediately after arrest, as well as proving the defendant's innocence in refusing to plead guilty despite the fact that he was recommended to offer a plea bargain.
Bunu talep edemezler.
These people cannot plead the cloth.
Biz papaz tacizlerinin mağdurları olduğumuzdan çok zor bir yolculuk oldu. Binlerce kilometre uzaktan geldik bir tür merhamet ve acı ve iyileşme yolculuğumuz için yardım dilemeye geldik.
Since we are survivors of clergy abuse, it has been a very difficult journey, and we have come thousands of miles to try to plead for some sort of mercy and assistance with our journey of pain and healing.
Önemli değil, hayatın için yalvarırken sesini duyacağıma eminim.
No matter, I'm sure I will hear your voice when you plead for your life.
Meera, sana yalvarıyorum!
Meera, i plead with you!
Aurora'dan haberi var ve de Charlote'u safkanları iknaya zorluyor.
Heard of Aurora and he is forcing Charlotte to plead his case to the Pure Bloods.
Delilleri beş suçlamayıda savunacak Avukatlarından topladık. Buda bizi bariz miktarda Kayıp sonlara çıkarttı.
We get indications from their lawyers that they will plead the fifth to all charges, which leaves me with a whole slew of loose ends.
Tüm suçları üstüme alacağım.
I'm going to plead guilty to everything.
İkinicisi ; yargıca gidip onu, suçlu olmadığına dair inandırmalısın...
Two, you need to go before a judge and plead not guilty.
Biliyorum ve 3. derece çocuk ihmalkarlığından suçumu kabul ediyorum.
- I know. And I plead guilty to child negligence in the 3rd degree.
Yeniden yumruklanmak ister misin?
You wanna get punched again? Then don't plead for it.
Ona yalvarıp yakardım. O da gelmeye çalışacağını söyledi ama gelmeyeceğinden korktum. Daha fazla bekleyemedim.
So, I beg and plead with him, and he says he'll try and come, but I'm afraid he won't, and I just can't wait any longer.
Ya bu öğleden sonra gelip savunma yapacaklar ya da anlaşma yapacaklar.
I think they're gonna come in this afternoon simply plead guilty and make a deal.
Avukat suçu kabul etmesi durumunda altı ay hapis cezası alacağını söyledi.
She's been advised to plead guilty, which would earn her 6 months in prison.
Söyleyecek bir şeyiniz var mı?
How do you plead?
Bizce akıl hastalığı nedeniyle suçunu reddetmelisin.
We're thinking you should plead T guilty by reason of insanity.
Bunu Fedaral Savcılık'a verirsem ister suçunu kabul et ister mahkemede uğraş.
If I turn this over to the U.S. attorney's office, you either plead guilty or you fight it in court.
- Yaptınız mı diye sormayacak mısın?
Don't you want to ask us if we did it? Ask him. I plead the Fifth.
But if I didn't plead, they threatened my son and my wife.
But if I didn't plead, they threatened my son and my wife.
Diz çök.
Beg, plead, cry. Get down on bended knee.
Beni arayın, beşinci tanık olurum.
And I'll plead the 5th.
- Suçlu değilim efendim.
in I plead not guilty, sir.
Yalvaran insanları seyretmeyi?
Watching people beg and plead.
Baba, eğer onun hayatı için ricada bulunsaydım, bu, bir şeyi değiştirir miydi?
father, if i were to plead for his life, would that make a difference?
O an cinnet durumunda olduğumdan suçlamaları reddediyorum!
I plead not guilty, by reason of insanity!
Yalvar... tehdit et... as.
Plead... threaten... hang you...
İncil'deki metne dayalı olan yaklaşımdaki gibi dizlerinizin üzerine çöküp, göğsünüze vura vura ne kadar azılı bir günahkar olduğunuzu söyleyip, rahmet kapısında merhamet için yalvarmak zorunda olduğunuz değildir.
Not that you have to fall down on your knees, and beat your breast and say what a terrible rabid sinner you have been and plead for mercy at the mercy gate, which is the literalist point of view.
Bu yüzden ağlamadı, Bu yüzden yalvarmadı.
That's why she didn't cry. That's why she didn't plead.
Beni o yankesici davasını engellemem için gönderdiğinizde... o kadar ani ayrıldığım için üzgünüm.
I was sorry to leave you so suddenly when you sent me to the court to plead the pickpocket's case.
Erteleme isteyeceğim. Usulsüz işlemler gerekçesi ile. Bir sonraki mahkeme başlayana kadar zaman kazanmak için her şey.
I'll ask for a deferment, plead undue process, anything to buy time until the next court sits.
Ama istersen, benim adamlarım onları haklayabilir. Onları lime lime edebilirler.
But if you wish my men can beat them, whip them, delight them on along the ground until they scream and plead for mercy...
Buraya bir dilenci gibi bir bakışı için, hükümdara yalvarmaya geldiğim söylenebilir. Beni sürgüne gönderen hükümdara.
It could be said that I came here like a beggar, to plead for a glance from the sovereign, who... banished me...
Merhamet dileneceğin kimse yok. Acılarının çaresi yok. Ben...
There is no one to plead your cures no remedy for your sour so I... i strike you as an enemy would
Bir, hükümeti dolandırmaktan suçlu olduğunuzu itiraf edeceksiniz.
One, you plead guilty to falsifying a government form.
Biliyorsun, bir kaç sene sonra fikrini değiştirmeyeceğinden emin olamayabilir, ki hemen hemen herkes değiştirir.
You plead, he can't be sure you won't change your mind after a few years... plenty of guys do.
Sen suçlu olmadığını savunuyorsun, fakat o, savcının kendisini suçlu çıkaracağını biliyor bu seni de suçlu yapar.
You plead not guilty, he knows the prosecutor's gonna drag him into the middle of that case, which is good enough to get you whacked.
Müşterileriniz ne için savunacak?
Yes, uh... How do your clients plead?
- En kötü senaryo, ikinci dereceden...
- Worst-case scenario, we plead to a lesser...
Bay Perez, mazeret gösterip ikinci derece...
Mr Perez, if you plead to a...
Cezaya itiraz etmezsen bu ilk suçun olduğu için en azla kurtarabilirsin.
You've got to plead no contest and hope that because this is your first offense you can get away with minimum.
Müvekkilim suçlamaları kabul edecek.
My client is willing to plead to new charges.
Görevi İhmal, Esrar Kullanmak ve Edepsiz Harekette Bulunmaktan Beraat Etti. Glendale Walls, Fiili Saldırı, Görevi İhmalden Suçlu Bulundu. Fiili saldırı ve iki maddede görev ihmalini kabul ettim.
I had to plead guilty to assault, and two counts of dereliction of duty.
Sözü edilen ilaçları hile yaparak ele geçirmek suçu için iddanız nedir?
And on the charge of gaining control of said medication by fraud, how do you plead? - Not guilty.
- "Meşru müdafaa" diyeceksin Oscar.
You're gonna plead self defense, Oscar.
Savunmanız?
- How do you plead?
Bu uğurda bana yardımcı olamaz mısın?
You who live beside her, can't you plead my cause?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]