Poole traducir inglés
454 traducción paralela
- Ne var, Poole?
- What is it, Poole?
Evet, Poole.
So it is, Poole.
- Biliyor musun, Poole?
- You know, Poole?
Pekala, Poole.
All right, Poole.
Çok hoş güller, Poole.
They're lovely roses, Poole.
Ne oldu, Poole?
What is it, Poole?
Anlıyorum, Poole, buraya durumumu öğrenmek için gelmedin, değil mi?
Now, Poole, you didn't come here to inquire after my health, did you?
Ne önerirsin, Poole?
What do you suggest, Poole?
Gitmem gerekiyor, Poole.
I must be going, Poole.
Teşekkür ederim, Poole.
Thank you, Poole.
- Bu anahtarı görüyor musun, Poole?
- See this key, Poole? - Yes, sir.
Poole, sevgili dostum!
Poole, my dear fellow!
Al, Poole.
You may, Poole.
Birkaç hafta içinde, tam bu çatının altında olacak... tam bu odada, karım olarak.
I'm going to be married, Poole. In a few weeks, she'll be under this very roof... in this very room, as my wife.
Bir düşünsene, Poole, Dur bir bakayım sana.
Think of it, Poole, and let me see your face.
Olabilir, Poole. Olabilir.
I may, Poole.
- Ben Callendar. Ben, Poole ve Simmons'a, Philadelphia'ya trenler için mal yüklüyorum.
- Sorry to disturb you, sir, but...
- Çarpıcı. - Ordu mallarıyla ilgili anlaşmamız var.
I pack train for Poole and Simmons, Philadelphia.
Yüzbaşı Holmes, Mr. Poole, Ralph Callendar ve sürücüleri tutuklayıp hapsedin. Kralın emirlerine uymamaktan, ve yasadışı ticari mal taşımacılığı yapmaktan,
Captain Holmes, place Mr. Poole, Ralph Callendar and the drivers under arrest for breaking the King's proclamation and transporting illegal trade-goods.
Bir dakika Poole.
Wait a minute, Poole.
Ne oldu Poole?
Yes, Poole?
Hayır, hiçbir sorun yok Poole.
No, no, no. It's quite all right, Poole.
Hayır, hayır, iyi yapmışsın Poole.
Yes, yes, that was quite right, Poole.
Evet Poole.
Yes, Poole.
Evet, anladım Poole.
Yeah, I follow your meaning, Poole.
- Boş ver Poole.
- Oh, never mind, Poole.
Hayır sağ ol Poole.
No, thanks, Poole.
- Poole.
- Poole.
Poole eski dostum. Çok yakında evleniyorum.
Poole, old friend, I'm going to be married very soon.
Ettiğini biliyorum Poole.
I knew it would, Poole.
Grace Poole'a bir şey söylemeliydim.
I had to say something to Grace Poole.
Grace Poole adında tuhaf bir kadın vardı...
There's a strange woman here called Grace Poole that I...
Grace Poole.
Grace Poole.
Bay Rochester, Grace Poole hala burada yaşayacak mı?
Mr. Rochester, will Grace Poole live here still?
Evet. - Grace Poole kalacak. - Dün geceden sonra mı?
Yes, Grace Poole will stay.
Onun yerin hepinizi evime, Grace Poole'un hastası ile tanışmaya davet ediyorum. Karımla.
Instead, I invite you all to my house to meet Grace Poole's patient... my wife.
Grace Poole'u uykusunda öldürüp...
She struck down Grace Poole as she slept.
Doktor Poole niye endişeli?
What's Doc Poole worried about?
Mr. Ramsey, Çavuş Poole.
Mr. Ramsey, Sergeant Poole.
Adamın kim olduğunu öğrendiğinde Poole'e ilet.
When you know your man, get word to Poole.
Poole'de Ramsey'e iletecek, Ramsey'de bana.
Poole will tell Ramsey, and Ramsey will send for me.
- Evet Poole.
- Yes, Poole.
Biz, komutan Dr. David Bowman ve yardımcısı Dr. Frank Poole ile görüştük.
We spoke with mission commander, Dr. David Bowman and his deputy, Dr. Frank Poole.
Dr. Poole, uyutulmak nasıl bir şey?
Dr. Poole, what's it like while you're in hibernation?
Hem Dr. Poole hem de Dr. Bowman ile çalışmak bana heyecan verir.
I have a stimulating relationship with Dr. Poole and Dr. Bowman.
Dr. Poole, bütün bir yıl, Hal ile bu kadar yakın olmak nasıl bir şey?
Dr. Poole, what's it like living for most of the year in such close proximity with Hal?
Bay Poole iş aradığını söyledi.
Mr. Poole says you're looking for work.
Kazanan takım Rudy Martinez ve Ray Poole.
The winning team is Rudy Martinez and Ray Poole.
Biliyorsun ki, altın varsa kanunsuzluk da vardır ve bununla da ancak Poole başa çıkar...
And we both know that wherever there's gold there's going to be lawlessness and Pool is our only way of counteracting it.
Tebrik ederim Bayan Poole.
Congratulations, Mrs. Poole.
Poole'un oğlu Sarah Thompson'la araba mezarlığındaki o arabadaydınız. Kızın donunu indirmiştiniz.
You, Sarah Thompson, son of Poole... was over there in that car in the junkyard.